Ramazan KAYAOĞLU

Ramazan KAYAOĞLU


Bu Dünya Kimin?

16 Temmuz 2023 - 19:43

BU DÜNYA KİMİN
Cennete sahip olamayan hatta orada barınamayıp kovulan insanoğlunun, dünyaya gelir gelmez bir sahiplenme duygusuna kapılması, uçsuz bucaksız yeryüzünün her bir karışına sahip olmak için çırpınması, bunun için ölmesi ve öldürmesi sizce bir rastlantı mıdr? Yoksa bu durum, kovuluşun insan ruhunda bıraktığı bir eziklik midir? Acaba insan, böyle yaparak “Cennetten kovuldum ama gördüğünüz gibi dünya benim!” diye meydan mı okumaktadır? Yoksa her şey bunun daha da öncesine mi dayanmaktadır. Âdem’e secde etmeyen ve bu yüzden kovulan İblisin, “Bana, insanların yeniden diriltilecekleri güne kadar mühlet ver.” “Ant içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın.” sözlerinin bir tezahürü mü? Kim bilir belki de sebep bunların hiçbiri. Rabbimiz, meleklere, “Ben, yeryüzünde bir halife yaratacağım.” dediği vakit melekler cevaben; “Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” demişti. Meleklerin önceden bildiği ama bizim bilemediğimiz, ruhumuzun her yerini ele geçirmiş bu sonsuz ve tehlikeli istek ve arzular, belki de tüm olumsuzlukların tek müsebbibi.Nedeni her ne olursa olsun binlerce yıldır süren, öleni de öldüreni de insan olan bir katliamla karşı karşıyayız.

Bazen bireysel olarak gerçekleştirilen bu katliam, çoğu zaman devletler eliyle sistemli bir soykırıma dönüşmekte, binlerce insan, bir avuç toprak için veya bir avuç dolar için sürekli katledilmektedir. Bu yüzden bugün Suriye’de, Doğu Türkistan’da, Filistin’de, Ukrayna’da, Afganistan’da ve daha birçok coğrafyada yaşanılanların mantıklı bir açıklaması, insani bir yönü, haklı bir sebebi bulunmamaktadır. Mazlumlar, bu dünya benim diyen zalimlerin elinde her gün inleyerek can vermektedir. Oysa dünya, yaratıldığı ilk günden beri burası benimdir diyen hiç kimseye kalmamıştır. Firavunlar, Karunlar, üstünde güneş batmayan imparatorluklar, batmaz denilen Titanik gibi bir bir yok olmuştur. Bu yüzden bu dünya, burası benimdir diyenlerin değildir, hiç olmamıştır. Peki, bu dünya kimindir?

Tolstoy’un “İnsan Ne İle Yaşar” adlı kitabında, Çiftçi Pahom’un ibretlik bir öyküsü yer alır. Bu öykü, adeta sorumuzun cevabı niteliğindedir. Kitapta yer alan Pahom adlı çiftçi, kendi halinde, sıradan bir çiftçidir. Ama Çiftçi Pahom, birçok insan gibi sürekli olarak daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Çiftçi Pahom, bu hayallerle kendini avuturken bir gün uzak bir yerde, cömert bir kişinin, isteyen herkese karşılıksız toprak verdiğini duyar. Bu haberden sonra yerinde duramaz ve daha çok toprak elde etmek için her şeyini geride bırakıp yollara koyulur. 

Çiftçi Pahom, amacına ulaşmak için günlerce yol alır. Bu sırada türlü türlü olumsuzluklarla karşılaşır. Buna rağmen hayalini kurduğu zenginliğe ulaşmak için şikâyet etmeden bu zorlu yolculuğa katlanır. Uzun bir yolculuktan sonra bahsedilen yere gidip o cömert adamı bulur ve heyecan ile onun karşısına geçip buraya niçin geldiğini anlatır. Cömert adam, Çiftçi Pahom’u sakince dinler ve “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar ulaşabildiğin bütün topraklar senindir. İster yürü ister koş ama güneş batmadan başladığın yere muhakkak geri dön, yoksa bütün hakkını kaybedersin!” der. Çiftçi Pahom, sevinçleoradan ayrılır ve ertesi gün güneşin doğuşuyla birlikte yola koyulur. Tarlalar, bağlar, bahçeler geçip gözünün alamayacağı, hayaline sığamayacak kadar çok toprağa ulaşır. Bunları yaparken bir yandan da biraz tedirgindir. Bu tedirginliğinin etkisiyle zamanında geri dönmek için daha fazla ilerlememeye karar verir. Ama daha gördüğü ilk toprakta bu fikrinden vazgeçer. Şu sulak ve güzel araziyi de alıp öyle döneyim deyip kendini yeniden yollara vurur. Bahsettiği sulak araziye ulaştığı halde Çiftçi Pahom kendine engel olamaz, perişan bir hale düşünceye kadar gördüğü bütün toprakları ele geçirmek için çırpınıp durur. O kadar perişan bir hale düşer ki ağzından burnundan kanlar akmaya başlar. Çiftçi Pahom, bu perişan haliyle güneşe bakar, güneşin batmaya çok yakın olduğunu görünce son bir gayretle ayağa kalkar ve geri dönmek için tüm gücünü kullanır. Adeta sürünerek başladığı yere geri döner ve oraya ulaşır ulaşmaz olduğu yere yığılır. Ama bu yığılma sıradan bir yığılma değildir. Çiftçi Pahom, bu yığılmadan sonra bir daha ayağa kalkamaz. 

Uzaktan Çiftçi Pahom’u izleyen cömert adam, bu duruma çok üzülür ve adamlarına  çiftçi için bir mezar kazdırır. Çiftçi Pahom, küçük bir törenle bu mezara gömülür. Törenden sonra cömert adam, Pahom’un mezarının başında durur ve şöyle der:
“Bir insana işte bu kadar toprak yeter!” İşte bu dünya, bu bilince sahip olanlarındır.

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum