Ramazan KAYAOĞLU

Ramazan KAYAOĞLU


Arayış

31 Ocak 2023 - 15:57

ARAYIŞ
Bezgin, mutsuz ve umutsuz insanlar için hep bir kurtuluşun olduğu inancıyla ve bir arayış çabasıyla gelin hep birlikte “Ben kimim?” diyelim.

Ben kimim? Dile düşüp de kalbe düşmeyen hangi duanın esiriyim? Var mıyım, yok muyum? Bendeki “Ben” e kul olursam kurtulur muyum?

Niye buradayım? Burası neresi? Kim çizdi bura dediğim yerin görünmez çizgilerini? Anne karnındaki bir ceninden, karpuzun içindeki bir çekirdekten veya toprağa ekilen bir tohumdan beni farklı kılan ne? Ol deyince olan, öl deyince ölen ben, varlığın ve yokluğun kıyılarına ulaşabilir mi? 

Bir damla su yazıyor içindekiler bölümümde, okyanusa düşen ben ile çöle düşen ben, aynı şekilde bu damlayı kullanabilir mi? 

Sürüklendiğim yollardan biri hep ateşe çıkarken bendeki ben, bu ateşi söndürebilir mi? Neler yapabileceğimi bilemiyorum. Kullanım kılavuzumda Kalubela’ya bakınız yazıyor. Bakan ben, sorgulayan beni bulabilir mi? 

Aradım, bulamadım ve bilemedim… Kendimi bilmediğim için mi ateşe kurban edildim? Bendeki beni bilseydim, bana da dokunmaz mıydı İbrahim’i yakmayan ateş? 

Oysa kendimi bilmek için bana verilen ben, gözlerimi açmadan ateşin tutsağı olmuştu. Geceleri karanlıktan korkan bir çocuğun duvarda gördüğü ürkütücü gölgeler gibiydi hayat, ateş sadece gölgelere dokunmuyordu. 

Şimdi kendimi hangi yağmura adayayım? Küçücük bir su damlasıyken koca bir yangından nasıl kurtulayım? 

Ürkek adımlarla ilerliyorum zamanın kıyısında. Yüzyıllar boyunca çocuklara anlatılan masalları dinliyorum. Azığım yok, bu uzun yolculukta ne bulursam onu dolduruyorum altı delik heybeme. Belki de bu yüzden aradığımı hiç bulamıyorum. Geri dönüp toplamak istiyorum kaybettiklerimi, ısırılmış bir elma, bir de kurban diye sunulan çürümüş tahıllarla karşılaşıyorum.

Bir damla suyum biliyorum ama nereye düştüğümü bulamıyorum. Bazen Âdem’in ısırdığı elmanın içinde bazen kendimi Nuh’un tufanında buluyorum. Bir damla suyum ama hep ateşle sınanıyorum. 

Babasının günahlarını ödemek zorunda kalan bir çocuk gibi çaresizim. Üzerime düşen kar yığınlarının altında bir kardelen gibi boy vermem isteniyor ama ben çok üşüyorum. Kendime bu kadar soğukken affedin beni, hayatın sıcaklığına dokunamıyorum. 

Oysa bana bırakılsaydı belki de kendinden tamamen habersiz, yaşam sancılarından uzak bir tutam ot olmak isterdim. Dağlarda yeşerip sonra sararıp kururdum. Yanmadan yok olacağını bilmek ne güzel bir duygu tanrım!

Bir damla suya, dağların kaldıramadığı yükü yüklemek… Çok güçsüzüm, üşüyorum. Kendimi saracak elerim bile bana yabancı… Affet beni tanrım, yolumu bulamıyorum.

Bir damla suyken benden bir akarsu olmam bekleniyor biliyorum ama yapamıyorum. Onun gibi olabilmek için ilk önce ağır ağır kazımalıyım yatağımı, sonra etrafa çarpa çarpa büyümeliyim. Oysa çok güçsüzüm, kan revan içinde her yanım. Tanrım, yaşamak için neden her gün kanamalıyım? 

Söyledim ya bunları yapacak gücüm yok ama farz et ki hepsini yaptım, çarpa çarpa büyüttüm aktığım hayat denilen koca mezarı, peki nereye ulaşacağım? Okyanuslar benden çok uzak tanrım, bir düdende kaybolan kör vadi olmak istemiyorum.

Elimi tutacak bir el, yelkenime bir rüzgâr, geceme bir ışık… Tanrım, çok mu şey istiyorum? Gidecek kimsem yok. Tüm sorularımla karşındayım. Bilirim, otur yerine deyip beni susturmazsın, belki de buna güveniyorum.

Bir damla suyum tanrım, sende yok olmak istiyorum.

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum