Şifanur Özçelik ŞİRİN

Şifanur Özçelik ŞİRİN


Aristo Nineme Niye Kıydın * Şener Öktem

26 Mayıs 2023 - 22:47



ARİSTO NİNEME NİYE KIYDIN * ŞENER ÖKTEM
Bugün ruhhaneme, kıymetli abim Yazar Şener Öktem beyefendinin “Aristo Nineme Niye Kıydın” isimli romanını misafir ettim.
Okuyucuyu ters köşe yaptıran tarzından ve yazım dilinden ötürü kitap fotoğrafını ters paylaştım. Bilinçli bir tercih olarak yazara bu anlamda teşekkür ederim.
Genelde bir kitabı okurken ne ararım düşüncesi içinde gidip gelirken bu romanda, benimle sürekli sorgulama tekniği kullanarak sohbet havası eşliğinde olmasını aradım, felsefi sohbetler aradım ve bunları kitapta bulunca da mutlu oldum.
Ve sonuç kısmı ise hakikaten şaşırttı beni. Beklediğim bir son olmadığı için... Kitap, genel anlamda güzeldi.
Roman’da okuyucuya düşünce eylemi üzerinden toplumsal bir sarsıntı yaşatmak adına yapıldığını düşündüğüm, fakat biraz abartılı ve ağdalı tiksinç bulunan ifadelere daha az verilebilir miydi diye düşünmeden edemedim. Bu durumun yazarın kendi tercihi olması hasebiyle de saygı duyuyorum.
Ben, mesela dedektif ve polisiye tür roman okuma ve sinema izleme konusunda aşırı derecede kan ve ceset görüntülerinin yoğunluğundan hoşlanmıyorum. Bundan ziyade izleyiciyi olay örgüsü üzerinde katil kim, hangi yolu izliyor gibi düşündüren kanıt içerikli minik deliller ve görüntülerden hoşlanıyorum.
Ancak bugüne kadar okuduğum romanlar içinde beni olay örgüsüyle ters köşe yapan bir eser olarak zihnimde kalan bir eser olması hasebiyle yazara bu manada çok teşekkür ediyorum.
Kaleminize bereket olsun.

Kitaptan altı çizilesi cümleler:
“Yusuf'unu kaybetmiş Yakup misali, evin gözleri kör olmuş.” demişti bu ev için. Rahmetli baban sokağa bakan pencereleri niye tuğla ile ördü?
-Kör iki göz ve ortada kanatlı kapı, duvarda bir iki de top izi, gözyaşı gibi, babamın mazisini anlatıyor sanki.
“Severdi göğü, göğe bakmayı. Yıldızı, ayı, geceyi... Örterdi gece tüm pislikleri. Tüm pis işler gece planlanır, gece işlenirdi. Çoğu güzel işler gibi. Güzelliğine halel getirmezdi yine de gecenin. Düşe durmanın arefesi. Severdi düşlerini” 103. Sayfa
“...Belki de hiç yoktu. Olmamıştı. Hiçlik... Hiç. Bu cevaba en güzel çocuklar yakışırdı. “Ne yapıyorsun?” diye sorulduğunda; “Hiç!” deyişlerindeki o masumiyet, “Ne ediyorsun?” diye yinelendiğinde, “Hiç!” diye yankı yapıyordu. Hiç; üç harf, bir hece. Varlığı sadece sesinden ibaretti. Verdiği ses, o “hiç” sesi, içten gelen bir nefes. Sesini aldı, içine çekti. Yıllar geçince bedeni sese mi evrildi yoksa. Sesine âşıktı. Varlık yokluk arasında Araf'ta...” 12. Sayfa
“Olmasaydı gözleri insanın,
inanmak zor olurdu sözlerine insanın.
İnanın” 91. Sayfa
Hercai bir suç vardı askıda.
Soğumamış demire kim el sürmek ister ki... Kim?
Kendini tutan sulara kim mim olmak ister?
Aynı göğün altında, müptel bir sehpanın cellâdına selam durmadan akan, kıyıya Nemrud'unu bekleyen bir günah vurur.
Vurur kırlara asasını arayan Musalar, Harunsuz da yükselir arşa elbet, kekeme dualar. 138. Sayfa”

Ve kütüphanemin en güzel köşesinde yerini almak üzere diyelim.
Yüreğinize ve kaleminize sağlık kıymetli hocam.
Yeni eserlerinizi bu bağlamda sabırla bekliyorum.

 

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum