NEFRETİZM YAYILIYOR
1980 sonrası Turgut Özal ile başlayan, Neoliberal, postmodern, kapitalist politikalarla, Türk milletinde büyük bir kırılma yaşanıyor. Nefret, artık hayatımızın en hakim duygularından biri haline geldi. Uygulanan ekonomik politikalarının yol açtığı, gelir adaletsizlikleri, hukuk garabetleri, liyakatsizlikler, torpilli atamalar, halkın çogunluğu gecim sıkıntısı içindeyken yaşanan israf ve gösteriş, insanları çileden çıkarıyor. Koskoca ülke psikolojik durumu bozuk insanlar ülkesi haline döndü. Ülkemizde kullanılan yatıştırıcı ilaç miktarı, bir yılda 60 milyon kutuya çıktı. Bunlar tesadüfen mi oldu sanıyorsunuz ?
1980 sonrası Turgut Özal ile başlayan, Neoliberal, postmodern, kapitalist politikalarla, Türk milletinde büyük bir kırılma yaşanıyor. Nefret, artık hayatımızın en hakim duygularından biri haline geldi. Uygulanan ekonomik politikalarının yol açtığı, gelir adaletsizlikleri, hukuk garabetleri, liyakatsizlikler, torpilli atamalar, halkın çogunluğu gecim sıkıntısı içindeyken yaşanan israf ve gösteriş, insanları çileden çıkarıyor. Koskoca ülke psikolojik durumu bozuk insanlar ülkesi haline döndü. Ülkemizde kullanılan yatıştırıcı ilaç miktarı, bir yılda 60 milyon kutuya çıktı. Bunlar tesadüfen mi oldu sanıyorsunuz ?
Nereye bakarsanız nefret ögelerini görüyorsunuz.Başta enflasyon ve pahalılığın yol açtığı geçim sıkıntıları olmak üzere, gelin kaynana kavgasından, ev sahibi-kiracı kavgasına, dolmuşçu-müşteri kavgasından, otopark arayan kişiyle dükkanını önü kapanan esnaf kavgasına, bankacı-yatırımcı-fon kurucuları, müşteri kavgasından,
ögrenci-ögretmen-veli çekişmelerine, doktor-hasta gerginliğinden ,farklı siyasal tercihlere,mezhep,tarikat,cemaat farklılıklarına... kadar her taraf nefretle dolu sanki.
İnsanlar sanki patlamaya hazır bir bomba gibi.
Hele buna bir de dünya çapında yaşatılan, algı ve aldatmaca dolu senaryolar eklenince nefretizm uluslararası alanda yayılan bir hastalığa dönüştü. Pandemi aldatmacası ile dünyamızda milyonlarca İnsan göz göre göre öldürüldü.Yepyeni sektörler ortaya süruldü.İlaçlar, aşılar, maskeler, cihazlar satıldı. Ondan sonra başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı ve sonrasında oluşan gıda krizleri, zorlanan iklim krizi, karbon ayak izi ve son olarak ta, Gazze'de başlayan SOYKIRIM, bir insan hakları, onur, haysiyet savaşıydı aslında.Bu hak-batıl savaşına, İsrail -Gazze savaşı demek çok masumane ve cahilane olur. Burada insanlık ölüyor.Her düşen bombayla, batılı medeniyet değerleri bir bir yok oluyor. Uygulanan soykırım ve vahşetin derecesi, HİTLERİ ve NAZİLERİ geride bıraktı. Hedefinde; hastaneler, camiler, okullar, kiliseler,
sivil yerleşim bölgeleri olan bu insanlık dışı holokost, şeytanı bile kıskandıracak uygulamalarıyla tarihin utanç sayfalarına geçti.
Utanç ve nefret tarihine sadece İsrail değil, onu açıktan destekleyen, başta Amerika ve İngiltere olmak üzere ,Fransa,
Almanya,Hollanda ve diğer AB üyesi medeniyet aşığı Avrupalılar da girdiler.
Bununla da kalmadı nefret galerisi.Neredeyse 2 milyarlık nüfusuyla, yönetimleri ülkelerin en büyük kaynaklarını kullanan, çoğu gösterişli saraylarda yaşayan islam coğrafyasının siyaset ve iş dünyası elitleri de, bu yükselen nefretten paylarını aldılar,almaya devam ediyorlar.
Dünya halkları bu insanlık düşmanı caniler için ayakta...
Onları seviyoruz.
Duyarsız, umursamaz tavırlarla kahvelerin yudumlayıp hamburgerini yiyenler, temizlik maddelerini umursamazca kullanmaya devam edenlerden ,gemiler yükleyenlerden,somut adım atmak yerine hamaset peşinde koşanlardan nefret ediyoruz.
Bu böyle biline...
YORUMLAR