İsmail NERİMANOĞLU

İsmail NERİMANOĞLU


Gönül Adamı: Bekir Fevzi Yıldırım

26 Haziran 2023 - 02:39

GÖNÜL ADAMI: BEKİR FEVZİ YILDIRIM

1986-1987 yıllarından tanırım... Mütevâzı bir kitapçı dükkânı vardı. Kırtasiye de satardı. Adana İmam Hatip Lisesi'nin karşısındaydı... Rahmetli Timurtaş Uçar Hocanın vaaz kasetinin sesini dükkânın kaldırımdan duyar kulak kesilirdik... Gel zaman git zaman bu mütevâzı dükkânın sahibi tekstil sektörüne de girerek inancını yaşayan insanların hayatında daha çok kadınların aradığını bulamamasına derman olmak istemişti. Zamanla ticarî hacmi de büyümeye başlamıştı. Mahallî bir marka yolunda adımlar atıyor ve bu adımların sesi Türkiye genelinde duyulmaya da başlıyordu. Artık iş hacmi büyümüş bugünün ifadesiyle o mütevâzı dükkân AVM olmuştu... Adana'da kime sorsanız ismini sayabileceği üç-beş tesettür firmasından biriydi... Ulusal markalarla yerelde boy ölçüşecek kadar da müşteri portföyü vardı. İşler bu seviyede ilerlerken bahse konu iş yerinin sahibi Bekir Fevzi Yıldırım özel televizyonların açılmasıyla ekranlarda görmeye başlamıştık. Sadece TV'lerde değil radyo programlarında da sesine kulak kabartıyorduk. Kültür ve sanata olan yatkınlığıyla bir de Fetih Postası dergisi çıkarıyordu. Daha Fetih Giyim olacak olan Fetih Kitabevi ile de ismi aynı idi derginin...

Veren el oldukça Allah daha çok veriyordu... Sadece kendisi değil Adanalı ve tanıdığı diğer iş insanlarından maddî değil ama ihtiyaç sahibinin ihtiyacı ne ise onları talep ederek yardım eden insanlarla bizzat ihtiyaç sahibinin evlerine gidiyorlardı... Bu zenginden alıp fakirle paylaşmanın adını da "Köprü" olarak koymuştu... "Köprü yardımlaşma" diyordu... Zamanla bu Köprü yardımlaşma daha da büyüdü ve Bekir Fevzi ağabeyin işinden çok zamanını aldığını görmeye başlamıştım... Bir gün olsun sitem ettiğini duymadım ve şahit de olmadım. Bekir Fevzi ağabeyi tanıyan herkesin hatırası mutlaka vardır... Televizyonda çalıştığım süre içinde kendisiyle çalışmak nasip olmadı ama haberini yapmak nasip oldu... Radyoda kendisinin hazırlayıp sunduğu Köprü programında uzun süre program yönetmenliğini yapmıştım. İhtiyaç sahiplerinden ziyade yardım edebilecek insanlara sesleniyordu... Gerek TV'de gerek ise radyoda hazırlayıp sunduğu programlarında fakirin gözyaşı olurdu... Sesi soluğu olurdu... Ulaşılacak onca insandan bahsederdi... Nasıl yetişebileceğini düşünmez çare olmaya çalışırdı...

İhtiyaç sahibi neredeyse Bekir Fevzi ağabey orada idi. Hastahaneye refakatçı olarak Adana'ya gelmiş ama konaklama sorunu olan aş sorunu olana yardımcı olmaya çalışırdı. Hastahane önlerinde konaklamak zorunda kalan hasta yakınlarına yemek ayarlar onların yaz-kış iaşelerine dertlenirdi... Erzakları bulur buluşturur aş olur hastahane önlerinde komşu ve uzak şehirlerden gelmiş hasta yakınlarına yemek ikram ederdi...

Hiç unutmuyorum Mağazası Fetih Giyim olarak bir defile düzenleyecekti... O günün ünlü mankenlerinden bazılarını davet etmiş tesettür defilesi yapacaktı. Bu defilenin olduğu yıl ben radyoda akşamları program yapıyor gündüzleri reklâm ajansında ajans müdürü olarak görev yapıyordum. Bekir Fevzi ağabey bize Mustafa Kemâl Atatürk'ün annesi Zübeyde hanımın bezden afişini hazırlamamızı istemişti. "Parası ne ise vereceğim" dedi. Tasarım yapıldı. Ölçüler belirlendi. "Bu ufak" dedi. Biz iki mankenin elde rahat taşınacak ebatta olsun diye düşünmüştük. 5816 sayılı kanunda zihnimizin masa üstünde duruyor. Şimdi ölçülerini tam hatırlayamayacağım ama en ve yükseklik olarak 2'ye 3 metre kadar bir ölçüsü vardı. Bir kısım ulusal medya mal bulmuş mağribi gibi bu defileyi haber yapmış, Zübeyde Hanım üzerinden Atatürk'e hakaret çığırtkanlığı yapıyorlardı... Halbûki Zübeyde hanımın kıyafeti herkesin malumuydu... Ortada sorun yoktu ama sorun yapanlar ve Zübeyde Hanım'ın kıyafetinden rahatsız olanlar vardı... Havanda su dövüyorlardı... Bekir Fevzi ağabeyin tesettür giyim üzerinden defilede vermek istediği mesaj da açıktı... Fakat bu kavga neyin kavgasıydı... Masaya yatırmıştı ama görmek istemeyen yine görmedi... Çalıştığım reklâm ajansının ofisinde çıkarılan suni ve mesnetsiz haberlerin mülahazasını da yapmıştık...

Bekir Fevzi ağabey aksiyon adamıydı. Nerede bir mazlum var nerede gözü yaşlı bir sabi var koşar onun gözyaşına umut olurdu...

İlâhî rızanın davasını daha uzaklara ulaşabilmek, evlerine giremediği insanların evlerine, ofislerine, arabalarına daha rahat girebilmek için gazete çıkarmıştı. Bu gazete Büyüksaat Gazetesi idi. Uzun soluklu oldu ama gazetenin nefesi de Bekir Fevzi ağabeyin nefesiyle nihayetlenmişti. Bu seçkin ve mahallî gazetede yazmak gazetenin yazar kadrosunda olmak şerefine nail olmuştum.

Bekir Fevzi ağabey dava ve gönül adamıydı... teşbihte hata olmaz. Yunus Emre gibi yaratılanı yaratandan ötürü sever gelene de Mevlâna gibiydi. Ümitsizlik kapısı değildi... Her derdin bedenine uygun derman bulunurdu...

Hiç unutmuyorum. Bir ramazan ayı idi. Ulu Camiîde teravih namazı kıldım. Cami çıkışı Bekir Fevzi ağabeyle karşılaştık. Hal hatırdan sonra "Hadi gel gezelim" dedi. Nereye abi? demeden ikiletmeden tamam abi dedim. Arabasına bindik. Kendi arabası yok ama bir arkadaşının arabadıyla dolaşmaya başladık. Yola revan olmuştuk ve o hastahene senin bu hastahane benim diyerek hasta ziyaretleri yaptık. Hastaların hastahanede eksikleri var mı? İhtiyaçları nedir? Harçlıkları var mı? Yıkanacak çamaşırları... Benim aklıma dahi gelmeyen ama Bekir Fevzi ağabeyin bütün ihtiyaçların detayıyla aklında oluşuna da hayran kalmıştım... Bekir Fevzi ağabeyi hastahanede gören ilgilendiği hastaların gözleri ışıl ışıl ediyordu. Kiminin kimsesi, kiminin maddî durumu yok... Sağlık sektörü şimdiki gibi de değildi... Çok meşakkatli ve hastaya pahalı idi... Bu ziyaret öyle bir iki saatte bitmemişti. Sabah namazı vaktine kadar sürmüştü. Sabah namazı vaktinden sonra evlerimize koyulmaya başlamıştık... Bekir Fevzi ağabeyle yola revan olmak demek ihtiyaç sahiplerine kucak açmak el uzatmak demekti...

Benim gibi kimileri sıcak yatağında, kimileri de sevdiğinin koynunda uyurken Gönül Adamı Bekir Fevzi ağabey gündüzü ayrı gecesi ayrı ihtiyaç sahiplerine ulaşmaya ve ihtiyacı olana yardımcı olmaya çalışıyordu... Yaptığı bu davranışın sevabına ortak olmamızı isterdi. Etrafındakileri bir şekilde dâhil ederdi...

Gel zaman git zaman emrihak vaki... Üzücü tarafı ise; o yıllarda gerek Büyüksaat Gazetesinde yazanlar, Köprü yardımlaşmada aktif olanlar Bekir Fevzi ağabeyden sonra o boşluğu dolduramadılar mı desem ya da doldurmadılar mı ya da cesaret mi edemediler takdir kamunun. Acı ve hazin olan şu ki Köprü yardımlaşmanın da sesi soluğu olan Büyüksaat Gazetesi'ne sahip çıkmak istediler ama Köprü Yardımlaşmaya talip olanı duymadım...

Vefatıyla birlikte "yolun yolumuz" vb. sözler sarf edenler de işin gazete kısmıyla ilgilendikleri gözlemlendi... Bu da acı bir gerçekti... Hem Büyüksaat Gazetesi’ni hem de Köprü yardımlaşmayı devam ettirebilecek onca insan vardı... Ama olmadı, olamadı...

"Ölümünün kaçıncı yılı?" diye sorarsanız, hiç ölmedi diyorum. Bu yazının kaleme alınışı da Bekir Fevzi Yıldırım'ın doğum ya da ölüm yıl dönümü sebebiyle değil...

Yardım ederken hiçbir siyasî ve itikadi ayrım yapmazdı. Bunu şunun için söyleme ihtiyacı hissettim. Öldüğü yıl itibarı ile dönemim Adana Büyükşehir Belediye başkanı ve Adana'nın merkez ilçe belediye başkanları adını bir caddeye vermeyi düşünerek yaşatmayı gündeme getirmediler... Büyükşehir ve iki ilçe belediye başkanı CHP'den bir diğeri AK Parti'den öteki ise MHP'den...

Yüreğir Belediyesi, Millet Bahçesi içerisinde yer alan ve Adana’da bir ilk olma özelliği taşıyan 'Yüreğir Sivil Toplum Merkezi’nin adını "Bekir Fevzi Yıldırım Sivil Toplum Merkezi" olarak değiştirdi. Zannımca bu kâfi değil. Siyaset üstü bir kimliği olan bir insanı Adana bağrına basmalıydı... Ne hazin ki Türkân Saylan kadar hatırı olmadı memleket evladının...

Sizlerin yerel yönetim alanlarında siz yerel yönetimlerin boşluğunu dolduran bu güzel insan bugün aramızda yok ama adını yaşatacak ne bir park ne bir cadde de yok... Halka belediyeler yardım götürürken yönetim oy kaygısı taşıyor olabilir ama Bekir Fevzi Yıldırım, Hakk'ın rızasını gözeterek insanlara ulaşıyordu...

Son tahlilde bu güzel insanı Gönül Adamı Bekir Fevzi Yıldırım'ı yâd ederken umarım adına bir cadde ve park inşa edilir. Öyle göstermelik dostlar alış-verişte görsün kabilinden isim vermeler olmasın. Adana'ya Adanalıya yakışır ismini verecek belediye başkanları ve encümenlerin nâmına yaraşır cadde ve park olsun...

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum