Misafir Kalem

Misafir Kalem

Misafir Baştacı

Görgü, Eleştiri ve Suçlama Saygınlığı / Hüseyin Aldoğan

04 Aralık 2023 - 02:34

Görgü, Eleştiri ve Suçlama Saygınlığı

Görgü; Bireyin kişiliği üzerinde olumlu etki yapan, yaşadığı toplumda var olan töre, adet, gelenek ve göreneklere uyumunu sağlayan, saygı ve incelik gerektiren davranış kurallarına uyması ile toplum içinde ki davranışlarını düzenleyen yazılı olmayan bilgi ve kültür.

Eleştiri; Bir kişi, eser ya da konuyu doğru ve yanlışlarını göstererek anlatmak amacıyla yazılan kısa metinlerdir. Sanat, edebiyat, düşünce eserlerini hem öz hem yapı yönünde açıklayan, başarılı ve başarısız ya da değerli ve değersiz yönlerini gösteren, bunları örneklerle somutlayıp belirten yazı türüdür.

Suçlama; Bir kimsenin herhangi bir suç işlediğini öne sürmek, itham etmek, zan altında bırakmak, ispatını da verebilecek belgelerini de gerektiğinde ortay koyabilmek.
Saygı; Kişiler veya toplumlar arası ilişkilerde değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet ve takdir edilme.

Saygınlık; Söz, davranış ve duruşları ile, eğitimli, bilgili, değerli, güvenilir olma durumu, itibar, prestijli olma hali.

Bu düşüncelerimle kimsenin özel hayatına müdahalede bulunmak, ahlak kuralları öğretmek veya öğüt vermek amacında değilim. Günlük yaşamın görgü kuralları ile toplumsal gelenek ve göreneklerin içinde yaşayan bireylerin sorumluluklarını bilerek nasıl davranması gerektiğine dair şahsi düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. Amacım; bireyin ve yaşadığı toplumun sosyal yaşam kuralları konusunda nasıl davranması gereken konularında paylaşımlarda bulunmaktır.

Bireyler günlük hayatlarında karşılaştıkları bazı konular hakkında görüşlerini belirtmekte özgürdürler. Lakin bu görüşleri kendisinin ve yaşadığı toplumun yaşam kurallarını bozmamalı.

Toplumun yaşam kurallarının bozulması o toplumun günlük gerilimlerinin sürekli gündemde kalmasına neden olur. Bu hem birey için hem de toplum için yarar getirmez hatta zararlarına da sebep olabilir. Nazik, uzlaşıcı söz ve davranışlar toplumun hoşgörü içinde bir arada yaşamasını sağlar.

Günlük yaşamımızda güzel olmayan davranışlar, zorbalıkla kabul ettirilmek istenen düşünceler, gerçeğe dayalı olmayan iddialar ve yapmacık davranışlar insancıl davranışlar değildir. Bu türden davranan insanlar kendilerini de zor durumda bırakacaklarını unutmamalıdırlar.
Karşılıklı hak ve sorumluk bilinci içinde davranmak, kişinin yaşamına yetecek bir eğitim aldığını ve kendi kendisine yetecek bir kültüre sahip olduğunun yansıtır. Eğer bir insan bunlardan yoksunsa yaptığı hal ve hareketler nedeniyle zamanı geldiğinde dışlanır ve toplumdaki yerini de kaybeder. “Son pişmanlık para etmez”, “Ağzınızda çıkanı kulağınız duymuyordu” ikazları alır desek daha doğru olacaktır.

Her birimiz için, önce kendimizle, sonra da başkalarıyla barışık yaşamak söz konusudur. Her şeyden önce, eğer kendi yaşadıklarımıza saygı gösterilmesini istiyorsak, başkalarının iç ve dış yaşantılarına saygı göstermemiz gerekir.

İnsan sevgisi, gerçekleri arama ve seçme isteği, kişilere karşı kesin bir saygı ister bizden. Duyduğumuz gibi konuşup ve ona göre davranmalıyız. Terbiyenin sınırların aşılması, sizin de içinde bulunduğunuz toplumu rahatsız edecek veya üzecek davranışlar olmamalı.

Bir bireyin yaşadığı toplumdaki kural ve adetlerin şekillendirdiği ilkelerde ayrılmadan yaşamına devam etmesi, o kişinin kendisine sağlayacağı güvenli ve doğru bir yaşamın en büyük özgürlüğüdür.

Toplum içinde yaşarken nasıl ki özenli bir elbise bizim vücut kusurlarımızı saklayıp örtüyorsa, söz ve beden dilimize bağlı davranışlarımız da bizin karşınızdakine nasıl bir insan olduğumuzu anlatacaktır. Eğer karşımızda ki insanları kazanmak istiyorsak kötü söz, hal hareket ve davranışlardan kaçınmalıyız. Bunları yapmazsak karşınızdakilerde hep olumsuz bir etki bırakmış oluruz. Bu da bizim toplumsal değerlerimizin lehimizde olmadığının göstergesi olarak bizi zor durumda bırakır..

Hangi durumda ve nerde bulunursak bulunalım tabii olmanın en doğru davranış olduğunu unutmamalıyız. Zenginin koltuğuyla ile fakirin iskemlesin de kendimizi ayrı ayrı kişiliklerde sergilememeliyiz. Aynı kişi olduğumuzu yansıtmamız bize toplumda kalıcı saygınlıklar kazandıracaktır. Kendimize hâkim olup küstahlığımızı sergilememeliyiz. İnsanlara tepeden bakmamız hoş karşılanmaz. Davranışlarımızı nezaket kuralları içinde sergilemeye çalışmalıyız.

Susmayı bilmek ve söz söyleme hakkına sahip olmamızın zamanını öğrenmeliyiz. Manevi olarak susmayı bilmek önemli bir yaşam faktörüdür. İtici olmak yerin sempatik, kaba davranmak yerine nazik ve hoşgörülü davranmak bize herkesin sevgi ve saygısını kazandırır.

Yaşamın en önemli faktörlerinden birisi de başka insanların sizin hakkınızda kötü şeyler söylemesini engellemek için önce kendi söylediklerinizi iyi düşünerek söylemek veya kaleme almaktır. Yani siz kendi iradenize gem vurmaz iseniz sizden hoş olmayan şeylerden söz edilmesini önleyemezsiniz. Öğüt vermek veya sınırları aşarak bilmişlik yansıtmak hoş karşılanmaz. Ahlaki ve vicdani bahanelerle kendi kimliğimizi öne çıkarmaya çalışmamalıyız. Her insan hata yapabilir lakin hatayı kabul etmek ve telafi edilmesinin de bir erdemlik olduğunu unutmamalıyız. Kişinin kendi kimlik ve benliği konusunda ölçülü olması kendi kendisine egemen olduğu demektir. Başkalarının da takdirini kazanacak bir kişiliğe sahip olur.
Her toplumun kendisin ait toplumsal sosyal ve inançsal görgü kuralları vardır. Bu yaşam kurallarını kalıcı ve sağlıklı içeriklerle gelecek kuşaklar intikalini ise o toplumun o dönemde yaşayan bireyleri sağlaya bilirler. Bunu taşımayan bireylerin geleceğin kuşaklarına miras bırakacakları hiçbir şeyleri olamaz.

Asılsız suçlamaların hukuksal bir girişim olması halında; gel bakalım bu söylediklerini ispatla derlerse ne diyecekleriniz? Ayrıca sizin hakkınız da biriside kalkıp böyle suçlamalar yaparsa sızın durumunuzun da aynı suçlamalara maruz kalan insanla ayını duruma düşmeniz mi? Hakkınızda söylenen asılsız söylemler sizi de zor durumda bırakmaz mı? Sizin de sosyal ve özel yaşamınız bozulmaz mı? Yuvanızın yıkılmasına, özgürlüğünüzün kısıtlanmasına kadar varacak sorunlarla karşı karşıya kalmaz mısınız? Maalesef bu tablo çok üzücü bir seyirde gün geçtikçe daha da çoğalmaya devam ediyor. Bu konuda hepimize büyük sorumluluklar düşüyor. Daha dikkatli olmamızda yarar olduğu kanaatindeyim.

Sosyal medya veya diğer basın yayın organlarında dedikoduya dönüşen suçlamalarının art niyetli ve birilerinin manipülasyonu ile yapıldığı tartışma kabul etmeyen bir gerçek olduğu aşikar. Bu tür girişimlerden bireyler ve toplum hiçbir bir kazanç elde edemez. Bu anlayışlı yaklaşımlardan o bireyin ve toplumun sosyal, ekonomik ve hukuksal yaşam ile inanç değerleri büyük zarar görür.

Bir bireyin görüşüne katılmayabilirsiniz. Lakin bu size o bireyi suçlamak, hakaret etmek veya özel yaşamını da etkileyecek kadar huzurunu bozma hakkını vermez. Bunlar hangi ülkede olursa olsun yasalar karşısında ispatı gerektirecek suçlardır. Özelikle son yılarda uluslararası düzeyde yayın yapan sosyal medya sitelerinin içerikleri konusunda dünya genelinde yasal düzenlemeler yapılmaktadır. Ülkelerin kendi aralarındaki hukuki işbirlikleri göz ardı edilmeden bu suçlamalar yapılmamalı. Unutulmamalı ki bu uluslararası sosyal medya kuruluşları devletlerin yasal düzenlemelerin göre yayınlarını sürdürmektedirler. Gerektiğin de yasalara aykırı bu tür suçlamalarda hem suçlamayı yapanı uyarıp ispata davet etmekte, hem de muideler uygulamaktadırlar. Ayrıca yasal olarak bulundukları ülkelerin yönetimlerine bilgi verme sorumluluk ve hakları da var.
Bir toplumun huzur ve güven içinde tüm taraflarca bir arada yaşamanın temel ilkesi; tüm toplum katmanlarının eşit yaşam haklarına sahip olmasıyla mümkün olacağı devlet yönetimlerince göz ardı edilmemelidir. Siyasi iktidarların veya ideolojik yapıların amaçları doğrultusunda yapacakları faaliyetler toplum katmanları tarafından farklı farklı taktir ve eleştirilere mahzar da kalabilir. Ama yönetim uygulamaları bireyin sosyal, ekonomik, ve diğer hukuksal haklarını yok edecek uygulamalar olmaması gerekir. Adaletli olmayan uygulamalar zaman zaman yönetimlerin siyası politikalarında sıkıntılara sokabilir. Başarılı olmalarında engelde oluşturabilir.

Birey veya toplumların haklarını elde etmeleri demokratik sistem anlayışlı örgütsel yaklaşımlarla da sürdürülmelidir. Bu örgütsel faaliyetlerin yönetim kadroları bilgi ve deneyimleriyle yeterlilik vasıflarına haiz bireyler olmalıdırlar. Konusunda beli bir eğitim almış olmaları daha da olumlu sonuçlar alınmasına büyük katkı sağlar. Bu bireyler sayesinde toplumsal huzurun sağlanması daha sağlıklı olur. Bu bireyler de kendi yetkilerini temsil ettikleri kitlelerin elde etmesi gereken amaçları doğrultusunda yasal sınırlar içinde kullanmalıdırlar. Öncü bireylerin yetkilerini kendi kişisel, amaçları doğrultusunda kullanmaları halinde toplumsal huzura bir katkıları olmaz. Gün geçtikçe o toplumu yeni sorunlarla karşı karşıya bırakmış olurlar..

Saygılar.
Hüseyin Aldoğan


 

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum