Ahmet EROL

Ahmet EROL


Etkili Öğretmen 2

04 Ocak 2024 - 21:42

ETKİLİ ÖĞRETMEN 2
Cumhuriyetin 100.yılında eğitim sistemimizin baş aktörü olan öğretmenlerimizin,aydınlık yarınlarımızı yetiştiren öğretmenlerimizin yarınlarımız olan çocuklarımızın iyi yetişmesi için ,değişen çağdaş yaklaşımlara uyum sağlayabilmeleri için yeniliklere açık olmaları gerekmektedir. Bu doğrultuda nasıl bir öğretmen anlayışına sahip olmamız gerektiğini anlayabilmemiz için bu yazıyı kaleme aldım .


ETKİLİ ÖĞRETMEN
Öğretmenin kişisel gelişimi durduğunda eğitimin kalitesi düşer. Öğretmen hep öğrenci kalmalıdır. Gelişen öğretmen, gelişen toplumdur.
Etkili öğretmen; öğrenmeyi, öğretmeyi ve öğrencilerini sever. Çocukların ve gençlerin arasında bulunmayı, onlar için daima faydalı yardımlar sunabilmeyi bir imtiyaz olarak görür.
Alanında önemli bir bilgiye sahip olmadığı için ders kitabı ile öğrencileri arasında yalnızca aracı rolü oynaması öğretmenin etkinliğini siler. Ders kitapları, öğretim programlarının uygulanmasını kolaylaştıran birer araçtır. Öğretmen yerini bu araçlara terk ettiğinde eğitim için gerekli duygusal zeminde çökmeler olur, sınıfta büyük boşluk oluşur.
Öğrenciler öğretmenlerinin varlığından heyecanlanmalı, onunla birlikte olmaktan sevinç duymalıdırlar. Bu sonucu ancak öğrencileri için güçlü bir hayat bağı olabilen öğretmenler sağlayabilirler. Öğrencilerinin duygusal ihtiyaçlarına duyarsız bir öğretmenin varlığı öğrencilerini heyecanlandırmaz. Öğrenciler problemleri karşısında her an terk etmeye hazır bir öğretmenin varlığından sevinç duymazlar. En iyi öğretmenler en çok etkileyenlerdir.
Öğretmen insanı anlayabilen bir bilgedir. Bu bilgelik etkili öğretmenlik için bir seçenek değil bir şarttır. Öğretmen sınıfta infilak eden bir coşku bombası olmalıdır. Eğitimin, öğretmenin coşkusu kadar hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Çünkü o coşku, eğitimin kalbidir. Etkili öğretmen öğrencisinin hayatında bir fark yaratabilendir. O fark da bilgi ve bilgelikle beslenen bir coşkunun eseridir.
Öğretmen, öğrencisini fark ettiği ve fark ettiğini hissettirdiği andan itibaren onun öğretmeni olur. Okul ortamı içerisinde öğrenciyi en çok örseleyen duygu, fark edilmeme duygusudur. Öğretmen ilgisini bir ödül olarak sunamaz. İlgi, sadece başarılı olanların hak ettiği bir imtiyaz olamaz.
Anlaşılmak, fark edilmek, sevilmek herkesin ihtiyacıdır. Hiç kimse üzerine basılıp geçilmesini istemez. Çabalarımıza, ümitlerimize, iyi niyetimize, bütünü ile varlığımıza saygılı olunmasını isteriz.
Öğretmen, öğrencilerine kendilerine güvenmeyi öğrettiğinde onlara büyük bir güç kazandırmış olur. Öğrencilerinizi, insanda her hatayı telafi edebilecek bir öz bulunduğuna inandırın, doğruluğun tohumu çürümez.
Etkili öğretmen öğrencisine karşı hiç ummadığı bir anda bile affedici davranmaktan büyük zevk alır. O, öğrencisini terk etmeyi bir kariyer sorunu olarak görür.
Affetme köprüleri hep yıkılsaydı karşı kıyılara nasıl varırdık?
Şefkat ve merhamet hayattan tamamen sürülseydi ortaya çıkacak cehennemde yaşamaya kimin gücü yeterdi?[1]

J.J.ROUSSEAU’NUN BİR ANISI
Çocukluk ve gençlik kahramanlığa saygı dönemidir. Çocuklar ve gençler, büyük adamların hayatını taklit etmekten zevk alırlar. Rousseau, bir köyde ziyaret ettiği ailenin çocuğuna verilen Eskiçağ Tarihi dersine tanık olmuştur. Öğretmen, Büyük İskender ve doktoru arasında geçen tarihsel bir olayı anlatır ve öğrencisine yorumlatır. Tarihsel olay şöyledir:
“Büyük İskender, doktoru Filip’in, Pers Kralı Darius tarafından satın alındığı ve kendisini zehirleyeceği haberini aldı. Uyarı mektubuna rağmen, Filip’in verdiği ilâcı ona bu ihbar mektubunu okutarak içti.” Yemek sonrası, çocukla bir park gezisi yapan Rousseau, sorduğu sorularla çocuğun herkesten çok İskender’in cesaretine hayran kaldığını öğrenir. İskender hiç çekinmeden şurubu içmişti. İskender’in bu kahramanlığı çocuğun kalbinde büyük bir etki yapmış ilk yutacağı bir ilâç için âdeta bir İskender olmaya karar vermişti.
Ne derseniz deyin cesaret ve kahramanlığına hayran kalacağımız, çocuklarımızın öğrenmeleri gereken kahramanlarımız yok mu?


GELİŞİMİN DESTEKLENMESİNDE ÖNCÜ KURALLAR
Değerli Meslektaşlarım!
 Bir öğretmen öğrencisi hakkında her gün şu soruyu kendine sormalıdır. Ondan tamamen haberdar mıyım? Öğrencisini tanımadan, onu nasıl yetiştireceği konusunda yeterli bilgiye sahip olmadan onu eğitmeye kalkışan bir öğretmen, öğrencilerini ancak bilgisiz bir bahçıvanın yetiştirdiği çiçek kadar yetiştirebilir… Cılız, solgun, renksiz ve kokusuz.
Öğretmen bahçesindeki her çiçeğin kendi renginde açması için onlara emek veren bir bahçıvan gibi olmalıdır. İyi bir eğitim ortamı yaratmak için öğrencilerle birlikte öğrenmek, öğrenciler adına karar vermek değil, öğrencilerle birlikte karar vermek gerekir. Kısaca bir bahçıvan kendi istediği gibi değil, çiçeklerin ihtiyaç duyduğu gibi sulama, ilaçlama ve bakım yapmak gerekiyor.
 Öğretmen öğrencisini fark ettiği ve fark ettiğini hissettirdiği andan itibaren onun öğretmeni olur. Okul ortamı içerisinde öğrenciyi en çok örseleyen duygu, fark edilmeme duygusudur. Varlığınız heyecan vermeli... Öğrenciler öğretmenlerinin varlığından heyecanlanmalı, onunla birlikte olmaktan sevinç duymalıdırlar. Bu sonucu ancak öğrencileri için güçlü hayat bağı olabilen öğretmenler sağlayabilirler. En iyi öğretmenler en çok etkileyenlerdir.
Öğrencinize çalışma alışkanlığı kazandırmaya çalışırken tembelliğin zararlarından çok çalışmanın faydalarını öne çıkarmanız güçlü bir teşvik olur. Bir insanı hızlı koşturmak için ona elde edeceği ödülleri göstermek “Koşmazsan sen vahşi bir hayvan tarafından parçalanacaksın” demekten daha faydalıdır. Kazanma ümidi kaybetme korkusundan daha hızlı koşturacaktır.
Derse hazırlığınız, etkili kişiliğiniz ve üstün akademik performansınız en önemli disiplin çabanızdır. Korkutulan ve sindirilen bireylerin sessizliği disiplin değil, büyük ruhsal yaralanmaların ve disiplinsizliğin habercisidir bilmelisiniz. Öğretmen, özel birikimini öğrencilerini yargılamak için değil, onları anlamak için kullanmalıdır.
Olumsuz bir davranış karşısında tepkiniz kişiye değil, davranışa olmalıdır. Azarlanma, küçük düşürülme, alay edilme korkusu, sınıftaki kaygıyı artırır. İlgi sadece başarılı olanların hak ettiği bir imtiyaz olamaz. Öğretmen ilgisini bir ödül olarak sunamaz. Öğrencileri ile ayrı ayrı ilgilenen bir öğretmenin sınıfında çok büyük problemlerin görülmemesi şaşırtıcı değildir.
Akılda tutulması gereken en önemli şey, bütün çocukların ilgi beklediği ve bu ilginin de ödüllendirme olduğudur. Olumsuz davranışlardan ziyade olumlu davranışlar överek ödüllendirilmelidir. Genel övgülerden ziyade övgümüzü belirli davranışlara yöneltmeliyiz. Eğitimde zamanı en iyi biçimde kullanma yolu sabırdır Öğretmen öğrencilerine anlayış, güven ve bilgelik dolu bir süreç sunarak onlara zaman tanımayı seçtiğinde amacına ulaşacaktır.
Etkili öğretmen, öğrencisinin en ağır tepkiyi hak ettiğine inandığı, zamanlarda dahi öğrencisine bir çıkış yolu gösterebilendir. O öğrencisini terk etmeyi bir kariyer sorunu olarak görür. Etkili öğretmen, hep öğrenci kalandır. Çünkü öğretmenin kişisel gelişimi durduğunda eğitimin kalitesi de düşer. Etkili öğretmen, alanı ile ilgili bol bol kitap okur, kendini yeniler. Kitap okumayan öğretmen ise körelir, köreldikçe köreltecektir.
Eğitimin, öğretmenin coşkusu kadar hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Çünkü o coşku eğitimin kalbidir. Etkili öğretmen öğrencisinin hayatında fark yaratabilen öğretmendir. O farkta bilgi ve bilgelikle beslenen bir coşkunun eseridir. Öğrencilerinizi, insanda her hatayı telafi edebilecek bir öz bulunduğuna inandırın. Doğruluğun tohumu çürümez. Eğitim sahnesinde öğretmenin vazgeçilemeyecek rolü ‘iyi adam’ rolüdür. Rolünü değiştirmeye kalkan öğretmen oyunu oynanmaz hale getirecektir.
Affetme köprüleri hep yıkılsaydı karşı kıyılara nasıl varırdık? Şefkat ve merhamet hayattan tamamen sürülseydi ortaya çıkacak cehennemde yaşamaya kimin gücü yeterdi?[2]

 

[1] Apuhan, Şükrü Recep; Etkili Öğretmenin Temel Davranışları, Timaş Yayınları, İstanbul, 2002.
[2] Apuhan, Şükrü Recep; Etkili Öğretmenin Temel Davranışları, Timaş Yayınları, İstanbul, 2002.
 

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum