Abdulaziz TANTİK

Abdulaziz TANTİK


Filistin/Gazze Meselesi ve Türkiye'nin Geleceğine Etkisi

27 Şubat 2024 - 12:12

Gazze’de devam eden soykırım aynı zamanda Türkiye’nin geleceğini de belirleyici bir pozisyon taşıyor.

Hamaset üzerinden yapılan açıklamalar bir gerçekliğe dönüşmedikçe hem Türkiye ve hem de Lideri güvensizlik durumu ile karşı karşıya kalacaktır. Bu durum Türkiye’nin Ortadoğu üzerine tasarladığı ekonomik ve politik geleceği de olumsuz etkiler. Çünkü Gazze illüzyonist büyüyü bozdu. Sosyal Medya üzerinden inşa edilen sosyal mühendisliği işlevsiz kılmaktadır.  Umarım, Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye siyaset uygulayıcıları bu temel gerçeği görür. Ve farkında olarak geleceğe dair güven verici adımlar atabilirler. Aksi durumda ise Türkiye’nin bağımsızlığı da tehdit altına girer…

Gazze sonrasında artık Gazze öncesi bir dünyayı göremeyeceğiz. Bu kadar açıktan yapılmış bir katliam ve soykırım sonrası insanların artık eskisi gibi düşünmeyecekleri gibi eskisi gibi de davranmayacaklardır. Uyanış başlayacak. Bütün dünyayı sarmalayacak bir güce sahip olması için fazla bir zamana da ihtiyacı olmayacaktır. Şu anda her insan kendini muhasebe etmeye çalışıyor. Ve bu yüzleşme sonucunda da kendisini değişime ve daha adil ve ahlaki bir dünyaya hazırlamaktadır. Son dört ayı geçkin olan olaylar ve protestolarda meydana gelenler üzerine bu cümleleri kurmak bir hayal olmasa gerek!

Modernliğin katı ve keskin tekçi/monist bakışını 68 kuşağı eylemleri ile bittiği konusunda ciddi bir tespit orada durmaktadır.

Post modern düşüncenin kültürel hegemonyayı ele alması ve uluslar arası sistemin değişime kapı aralaması da aynı zamana denk düşmektedir. Yetmişlerden bu tarafa post modern çoğulcu kültürel yapı kendi sosyal gerçekliğini inşa etti… Ama Post Modern düşüncenin ürettiği kültürel çoğulculuğun aslında pandemi öncesi süreçle birlikte başlayan ve iki binlerin başından itibaren ‘Önleyici Doktrin’ denilen uygulamanın ABD ve Şürekâsı tarafından ortaya konduğu tarihten itibaren ciddi bir anlamsızlığa duçar kaldığı bilinmektedir. Küresel ve yerel bazda çoğulculuğun yerini ırkçı faşist yaklaşıma ve şiddet evresine bırakmıştır. İşte İsrail Terör Devletinin 7 Ekim sonrası başlattığı katliam ve soykırım yeni bir dünyayı başlatacak adımı da atmış olmaktadır.

Anlamsızlığın ve ahlaksızlığın bir yaşam biçimine dönüşmesi ve bunun normalleşmesi giderek normal halini almaya başlamışken, uyandırıcı bir uyarı olarak ‘Aksa Tufanı’ devreye girdi ve dengeler değişti. Yeni bir sosyal gerçekliğin inşası için mevcut durumu apaçık kılacak bir sosyal gerçekliğin kısa da olsa yürürlüğe girmesi şarttır. Çünkü post modernlik aynı zamanda illüzyonist bir dünya da sunmaktaydı. İşte bu büyü bozulmuştur. İnsanlar uyanmıştır. İlk kez halklar, iktidarları ile ayrılığa düşmektedir. Ve bunu yüksek sesle ve her türlü despotik tutuma rağmen eyleme dönüştürmektedirler.

İşte bu noktada yeni bir söylemin içeriğini dolduracak yeni bir düşünceye olan ihtiyaç açığa çıkmaktadır. Modern düşünce ve kültürün ürettiği kavramların reel bir karşılığı kalmamıştır. Son olay bunu açıklıkla göstermiştir. Bu reel gerçekliği görerek yeni bir dünyanın varlığını mümkün kılacak ve kendisi olabilme imkânı bulacak yeni bir düşünceye olan ihtiyaç ise apaçık bir şekilde ortada durmaktadır.

Bu olgu üzerine dile getirilen her şey, söylem, pratik, eylem, düşünce ve tepkiler de dikkatten kaçmayacak ve geleceğe dair bir oluşu da içinde taşıyacaktır. Tam bu süreçte batılı ülkelerin İsrail katliamına destek sunmaları kendi içinde bir sorunlu zemin oluştururken, halkların gösterdiği destek ise zihinlerde hep bir yerlerde hatıralara dönüşecektir. Ama aynı zamanda müslüman ülkelerin iktidarları ve halklarının gösterdiği tepki de hafızalardaki yerini alacaktır. Yemen gibi bir ülkenin gösterdiği tepki ve ortaya koyduğu cesaret ile diğer ülkelerin tavrı hep bir mukayese konusu olacaktır. Açlıktan ölümlerin başladığı bir zamanda bile Gazze’ye yardım göndermeye muktedir olamayan müslüman ülkelerin iktidarlarının konumu ve düştüğü halin kendisi de tarih ve halkların yüreklerindeki yerini alacaktır. Yakın gelecekte bu durumun sorumlularının hesabının sorulacağı günler de gelecektir. Vicdanlarda yargılanan her iktidar ve güç dünya ve ahiret mahkemelerinde de sorgulanacaklardır.

Müslüman ülkelerin tavrı bir tarafa ama Türkiye gibi Ortadoğu ülkelerine yönelik liderlik vasfını ortaya koymaya çalışan bir ülkenin ve liderinin göstereceği tepki ve yapacağı yardımlar daha bir dikkatle izlenecektir. Gazze konusunda ortaya konulacak her eylem ve söylem aynı zamanda geleceğe dair bir izdüşümü de içinde taşıyacaktır. Erdoğan üzerinden oluşan Türkiye liderliği İslam Ülkelerinde genel bir kabule dönüşebilecekken Gazze meselesi derin bir fay hattı oluşturdu. Söylemi güçlü olmakla birlikte küçük eylemlilikler dışında kalıcı bir adımın atılmasına yönelik geliştirilen bir yaklaşım ve eylemin olmaması başlı başına geleceğe dair bir tehdidi içermektedir. Gazze olayı olmadan önce Tayyip Bey ‘hangi İslam ülkesinde bir seçime katılsa neredeyse kesinlik derecesinde seçimi kazanır’ denebilirdi. Ama giderek bu popülaritesi azalmaktadır. Son üç haftadır Gazze’den paylaşılan videolar ve Tayyip beyin şahsına yönelik gönderilen mektuplarda da bu sitayiş açıkça görülmektedir.

Gazze her şeyi açıklığa kavuşturan bir mizan gibi işlevselliğe sahip olmaktadır.

Beş aya yakındır yapılan katliam ve zulme rağmen sabırla direnmeleri, dünyada ve müslüman ülkelerdeki durumu açıklığa kavuşturmaktadır. ‘Sabır aydınlatır’ diyen bir hadisi dikkate aldığımızda Gazze meselesi gerçek anlamda bir aydınlatmaya vesile olmaktadır. O yüzden geleceğe yönelik beklentisi olan, siyaset ve strateji geliştirecek olan siyasal güçler, konumlarını ona göre belirlemeleri elzem olmaktadır. İsrail kendi sonunu hazırlamaktadır. ABD ve şürekâsı da kendi sonlarını hazırlamaya devam etmektedirler. Müslüman ülkelerin büyük çoğunluğu da kendi sonlarını hazırlamakla meşguller. Bu yüzden yeni dünya sisteminde kendisine öncü rolü biçen Türkiye’nin üzerine düşen sorumluluğu üstlenmekten kaçınması beklentileri boşa çıkaracaktır.

Her bela kendi içinde bir sıçramayı da beraberinde taşır. Aştığınız her sorun sizin yükselişinize sebep olur. Bu sebeple Türkiye ve Liderinin Filistin meselesinde beklenmeyen bir sorumluluğu üstlenmesi ve ahlaki kaygıyı öne çıkaracak bir bakışı öne çıkartarak adım atması hem bugününü ve hem geleceğine dair beklentiyi güçlendirecektir. Eğer bu konuda gereken sorumluluğu üstlenmezse o zaman kurulacak yeni dünya sistemindeki yeri, kendisine sunulan ve öngörülen yer kadar ile sınırlı kalacaktır. Bağımsızlığını ise kaybetmiş olarak varlığını idame etmek zorunda kalacaktır.

Gazze konusunda İsrail’e dur diyecek güç aynı zamanda dünyanın geleceğini belirleme hakkıyla imtiyazı da kazanacaktır. Bu riskli bir durumu içerir. Ama risk alınmadan bir adım atılamayacağı da tarihsel tecrübenin bize verdiği büyük hakikattir. Korkmanın kimseye faydası yoktur. İnsanlar açlıktan ölürken, yardım yapılamıyorsa, çocuklar katledilirken seyirci kalınıyorsa bu dünyanın çivisi çıkmış demektir. Ve bu saatten sonra da herhangi bir değerden bahsetmenin bir karşılığı oluşmayacaktır.

Durum apaçık ortada ve ortaya konulacak her eylem ve söylem kendi karşılığını üretecektir. Her insan teki ve kurumsal yapı da bu durumdan bağımsız değildir. Büyük hesaba inanan her müslüman ise bu durumu bilerek ona göre bir tavır içine girmesi ise kendi kurtuluşu için elzem olandır.

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum