Esra GÜL

Esra GÜL


İÇİNİZE DE BAKIN, İŞİNİZE DE!

21 Mart 2024 - 05:45

"İÇİNİZE DE BAKIN, İŞİNİZE DE!"
Şeytanın bile aklına gelmez denilen duyguların devir atladığı,  şeytanın bile uzaklaştığı şu günlerde,  mübarek kelimesinin mana bulduğu ayların idrakine varma çabasında onlarca insan varken, binlercesi de bir kez söz vermiş ve sözünden dönmeyen müflisler gibi çalışmaya devam ediyor. Üstelik azazil dinlenmeye koyulmuşken...  Ne yazık...

Yapayalnız kalır bazen insan. Dikkatinizi cımbızla çekiyorum yalnız değil, yapayalnız.
Öyle derin ki bu kelimenin verdiği mânâ, anlatmak isteyenden çok anlayan lazım şu günlerde. Sevgiyi çıkara bağlayanlar, yardımseverliği riyaya, saygıyı minnete, övgüyü zillete vs vs... Yani sen ne hissedersen hisset, ne yaşarsan yaşa mahşerin hayali, hesabın, terazinin tasarrufu sende değilmişcesine bir mücadele ruhu kol geziyor dillerde.

Herkes kendine Müslüman ifadesine çok kızardım bir zamanlar. Aklın başa değil yaşa vurduğu günlerin dibini yaşıyorum. Elliler, altmışlar, yetmişler öyle üst perdeye hitap ediyorlar ki, gerçektende yetmiş ama iş bitmemiş dediğimiz nokta iki kulağın bir ağzın sırrını ısrarla anlamayı istemeyen kitlenin gardiyanı gibiyim. Bu olağanüstü anlayış çabasını çokça dayatır oldular okuyarak ilmin cahillik alıp, eşşekliği kendinde bıraktığı toplumun başrolleri.

Çok kalabalıklar maalesef.
Kalabalık önemli tabi!

Eleştirinin dozunu kaçırıp, kullandığı sözlerin ardına, "Bak bana, ne yollardan geçtim, ne acılar çektim, şu gördüğün hale kolay gelmedim ben, biz de mutsuz olduk noldu öldük mü, sabır yok sizde sabır! Dünya imtehanı kolay değil. Hata üstüne hata yapılmaz. Aman haa dikkat edesin" dedi kendileri...

Sorsan, sorsak yaşamış, görmüş geçirmiş, tecrübe abidesi, bir de ; "Sen giderken, biz dönüyorduk" demezler mi. Bu neyin özgürlük ifadesi, sonucunda ne vaat etti Allah senin bu kutlu dönüşüne, cennetteki köşkünde bana da yer var mı? Lütfeder misin bir o makamda şefaatinin kıyısına bu aciz kardeşini?

Hey yavrum hey! Kabaca bir avam ağzıyla konuş şairim!
 
Sen, siz, sizler! 

"NEYİN KAFASINI YAŞIYORSUNUZ?"
"VAHYİN EN PARLAK DÖNEMİNİ YAŞAYIP, RAVİ Mİ İLAN EDİLDİNİZ?"
"KULLUK BİLİNCİ İÇİN BEN Mİ YANLIŞ KAYNAK SEÇTİM?"


Sorularım bitmez bitmesine de, cevabı zaten hazır. Dinlemek için değil cevap vermek için kulağını bana doğru uzatanlar orda mısınız? Sözüm size!

"Gözleri kör, kulakları sağır, kalpleri mühürlü" ayet-i kerimesinin tefsirini çokça okumak demek, yaşamak olmuyor bunu bilseniz istedim. Biz iman ile ameli birbirine karıştırır olduğumuz günden beri, bilinçli kulluğun izini tozuna karıştırdık. Ya da kendi bildiklerimizin tozunu attırdık. Sonrada eserimizle övünmeye, daha iyisi için yarışa girmeye, daha sonrada oturup karşısına sözümün tesiri çok deyip övünmeye başladık.

Ne "MÜK" bir icraat!

Kaygı çekilebilir olduğu günden beri hep yaş ile sınırlı oldu, hiç baş ile sinirli olacağı aklımıza gelmedi. Ağır oturak kararlar yaşa, hoppa dediğimiz sonuçlar başa mal oldu.
Değişmek şöyle dursun, azcık gelişseydik iyiydi.

"Huzur baki ama mutluluk insancıkların elinde birer yular"

Evet sadede gel Sn. Yazar, özetle ne diyorsun? diyenler var gibi. İşin özü de özeti de yukarıda yazdığım gibi. Çokça gönderme, biraz sivri dil, biraz iğneleme derken, son cümlemiz de " YARASI OLAN GOCUNSUN" oluversinde noktayı koyalım.

Şair'in dediği gibi; "Herkes kendi işine değil, kendi içine baksın"
Ben de diyorum ki;

"İçinize de bakın, işinize de!"

Saygı bizden Efendim!

Esra Gül

 

Reklam