Serbest Kürsü

Serbest Kürsü

Serbest Kürsü

İslam Bilimi Üzerine Kısa Mülahaza / Hüseyin ACARLAR

15 Ocak 2024 - 00:50


Yazar: Hüseyin ACARLAR

İSLAM BİLİMİ ÜZERİNE KISA MÜLAHAZA
(Geçmişin ihyasından geleceğin inşasına/ İslam düşünce yapısı üzerine kısa notlar- كشف قد يم وعظ جديد (keşf-i kadim va'zı Cedid) -XI-


İslam medeniyetinin temelleri Resulülüllah(s.a.s) tarafından kurulmuş,  sonrası Tabiun ve Tebe-i Tabiin dönemiyle “Ehli Hikmet” ve “Ehli Hükema”,  Ehli Fukahayla” müstakil formlarda olgunlaşmaya başladı. İslam düşüncesinin, gelişim evresinde müstakil/özgün İslam felsefeside formunu buldu. İslam irfan geleneğinde Simyanın kurucusu Cabir İbn. Hayyan (721/815), Müslüman filozof âlimlerin ilki olan ve Latincede Alkindus diye adlandırılan El-Kindi (801/873), Müslümanlar arasında gerçek anlamda matematik tarihini başlatan ve ilk seçkin matematikçi olan El-Harezmî (öl. 863), batıda ve doğuda çok iyi tanınan İslam dünyasının en önde klinik hekimi Zekeriya er-Razi (865-925),Musikişinas Muallimüssani Farabi (870-950), Batılıların Latincede “Avicenna” dedikleri en büyük filozof-âlimi İbn-i Sina (910-1037), Kanûn-i Mes'ûdî’nin müellifi,  Astronominin piri Eczacı El-Biruni (973-1051), Hüccetül İslam El-Gazali (1058-1111), Endülüs’’ün hikmet güneşi İbn Rüşd (1126-1198), Marağa Rasathanesinin kurucusu Nasiruddin Tusi (1201-1274),Sosyal bilimin babası İbn Haldun (1332-1406), gibi düşünürlerin yanında Muhasibi, İbn Arabi,  Beyazıd Bestami, Halid-i Bağdadi, Celaleddini Rumi/Selçuki (Mevlana)gibi sufi düşüncenin pirleri bir çırpıda akla gelenler. İslam tarihinde ilimlerin aktarılıp sürdürülmesinde söz sahibi olan bu ehli ilim, ilmin sadece bir alanında uzman olmamış, Eğitimde matematik, fizik, mimari, kimya, astronomi,semavi ve pagan dinler, felsefe,siyaset gibi alanlarda da otorite olmuşlardı. Modern paradigmanın uzmanlaşma penceresine en keskin cevabı -ilmin parçalanamaz ve külli duruşuna-  en muşahhas halini burada görürüz.

Batı, özellikle aydınlanmanın gerçekleştiği Rönesans hareketinden sonra, İslam dünyasında yapılan bilim ve kültür çalışmalarını, kendi dillerine tercüme ederek uzun süre Müslümanlardan yararlanmaya çalıştı.Batı, Müslüman ilim adamlarından ve onların eserlerinden büyük oranda yararlanarak aldığı bilimi, sekülerleştirme süzgecinden geçirerek, kendi dünya görüşlerini oluşturmaya başlamıştır.

Rönesans sonrası bilim adamları, bilimin etkilerini ve sosyal pratiğini sınırlayacak dini ve ahlaki değerlerden bağımsız şekilde kendilerini donatmaya başladılar. 19. ve 20. Yüzyıla geldiğimizde de Batı medeniyeti kendisini, hem kendi tarihsel geçmişine (Ortaçağ Hıristiyanlığına) hem de diğer kültürlere alternatif olarak sundu. Bu yüzden de âleme nizâmat verme ve her kültür ve coğrafyaya şu ya da bu gerekçeyle müdahale etme hakkını kendisine bir hak olarak gördü.  Batı bilimsel faaliyetlerde bazı hamleler yapmaya çalışırken İslam dünyası, önceki Müslüman ilim adamlarının ürettikleri bilimin(ilmin) üzerine fazla bir şey koyamadı. İslam medeniyeti bilimsel faaliyet alanlarında duraklama dönemine girerek bilimin her alanında söz sahibi olmak yerine, kendinden olmayan düşünce yapısı üzerinden yaşam alanı kurmaya kalktı.Bilim sadece Fıkhın fetva kısmıyla çoğu kez daraltıldı. Öyle ki  Misalen sünni ulemadan sayılmak için "Mülteka" Fetevayı İb- Abdin, Fetevayı ibn Abdurrahman okumak neredeyse yeterli  sayıldı,Eski ulemanın kavramlarını anlamakta bile zorlanan yeni türev bilginler, felsefeyi kat'a dışlarken, aklı kalpten alıp beyne hapsetme gibi bir yanlışa düştü Haliyle artık yabancıların ürettiği bilime ve teknolojiye muhtaç olan, yönünü batıya çevrilmiş Müslümanlar, siyasi, kültürel ve dini açıdan bunalımlara girmekten  ve sömürlülmekten kurtulmadılar. Ve çoğu kez İslam düşüncesinin kadim geleneğine tabi olup ilim sahibi olanları, toplumun seviyesine inmiyorlar "felsefik" takılıyorlar ucuzculuğu ile recm etmeye müheyya havada bulup tavada pişirmeye alışmış siyasi ekonomik rantsal bir ruhban sınıfı oluştu. 

 Buna rağmen İslam âleminin içinde bulunduğu bu girdaptan kurtulmasına vesile olacak arayışların bir sonucu olarak birtakım fikirsel tartışmalar başladı,örneğin bu tartışmalar sonucunda Bilginin İslamileştirilmesi kavramı üzerinden düşünceler yoğunlaşmıştır. Bu kavramı ilk defa sistematik hale getirerek bilimsel araştırma modeli haline dönüştüren İ. Raci Faruki ve Ebu Süleyman, 1970’li yılların başında “Müslüman Düşüncesinin ve Metodolojisinin Islahı Üzerine” adlı ilk çalışmayla kavramsallaştırma faaliyetini başlatmış oldular. Özellikle Nakıb El-Attas ve El-Faruki  “ bilginin İslamileştirmesi” kavramı üzerinde düşünmeye sevk edici bir dizi çalışmalar yaptılar. İslamilik sorunu ile ilgilenen iki önemli düşünürden biri Seyid Muhammed Nakıb el-Attas, diğeri ise Fazlur Rahmandır. El-Attas daha ziyade “İslamileştirme hedefleri doğrultusunda bu sorunu ele almıştır. Attas, İslamilik ve İslamileştirmeye bir tanım getirirken “dil ve zihinsel algıların İslami özelliklere sahip olması” şeklinde ifade eder. İslamilik ve İslamileşme kavramlarına en kapsamlı biçimde tartışarak bir çözüm getirmeye çalışan diğer düşünür ise -ülkemizde çokça konu edilmiş “İslam” eseriyle fikirlerini ifade eden- Fazlur Rahmandır. Fazlur Rahman sonuçta vardığı çözümü, şu ölçütünde özetlemektedir: “Bir öğreti veya bir kuram, Kur’an ve Sünnet’in bütününden kaynaklandığı şekilde gerçek anlamda İslâmi’dir.” Fazlur Rahman, Kur’an’ın bütünlüğünden Kur’an’ın “somut dünya görüşünü” anlamaktadır. Sünnet ise, zaten Kur’an’dan kaynaklandığı için, onun bütünlüğünün de belki biraz daha ayrıntılı Kur’ani dünya görüşünden ibaret olduğunu söyleyebiliriz. 

İsmail Raci Faruki’ye göre nihayetinde İslami bilim, vahyin değerlerine ve risaletin kaynaklarına uygun olandır. Benzeri bir tutumu Nakıp El-Attas’da takınır ona göre; İslami epistemoloji, tüm bilginin Allah’tan geldiğini ve bu bilginin nefsin ruhi ve maddi melekeleri vasıtasıyla yorumlandığını söylemektedir. O halde ilimin temelinde vahiy kelamı vardır. Bugün özellikle ülkemizde işin sancısını çeken farklı görüşlere sahip ilim sahiplerine yapılan mütecaviz davranışlar bu söylediklerimiz minvalinde tekrar düşünülmeye muhtaçtır. 


Hüseyin Acarlar 
15/01/2017

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum