YÖK’E (YÜKSEK ÖĞRENİM KURULUNA) TEKLİFİMİZDİR
"Gönüllü Gelişim Fırsatını Tanıyalım”
Allah iyi dostların yokluğunu vermesin. Çünkü iyi dost senin en az kendisi kadar düşünür ve her kelimesinde her cümlesinde hep güzellikleri ve hayır olan, toplumsal ve kişisel olarak her platformdaki kimseler için birer yol açandır.
İşte, tam da burada “Ahretliğim” dediğim ve dostluğumuzu değil kardeşliğimizi devirdiğimiz ilkokul, ortaokul, lise ve aynı meşrebi paylaşıp aynı rotadan gittiğimiz için “can bağının” önemini bana ispatlayan Ahretliğim Eczacı Ömer DEMİR ile bir muhabbete daldık ve kardeşimin zihninden diline dökülen güzellikleri ben de kaleme dökeyim ve bir teklif sunayım dedim.
YÖK’E TEKLİFİMİZDİR
Türkiye’de akademik gelişim yalnızca diploma ve meslek sahibi olmanın bir aracı olarak görülmeye devam ettikçe, öğrenmenin asli ve ahlaki değeri giderek gölgede kalmaktadır. Oysa eğitim, yalnızca bir meslek kazanımı değil; aynı zamanda kişinin içsel gelişiminin, toplumsal farkındalığın ve kültürel zenginliğin de anahtarıdır. Bu noktada Yükseköğretim Kurulu’na (YÖK) açık yüreklilikle bir teklifimiz vardır:
Yüksek Lisans programlarında yer alan derslerin, diploma, belge ya da herhangi bir kazanım beklentisi olmadan, yalnızca kişisel gelişim ve topluma katkı amacı güden bireylere de açılması yönünde yasal ve kurumsal bir düzenleme yapılması elzemdir.
Kim Bu Kişiler?
Bu teklifimiz, bir diploma peşinde koşmayan; ama öğrenme aşkıyla yanıp tutuşan insanlara yöneliktir. Kendi alanında belli bir yetkinliğe ulaşmış, hayatın çeşitli alanlarında üretken olmuş, bilgi ve tecrübesini daha üst düzeye taşımak isteyen fakat resmi yüksek lisans programlarına zaman, imkân ya da ihtiyaç bakımından dahil olamayan gönüllü gelişim tutkunlarına. Yani bu çağın “kişisel fayda gözetmeyen öğrenenlerine” bir fırsat ya da fırsatlar verilmesini istiyoruz.
Bu Neden Önemli?
Çünkü bir toplumun gelişmişliği yalnızca diplomalı kişi sayısıyla değil, o kişilerin bilgiye ve gelişime olan içten bağlılıklarıyla ölçülür. Çünkü öğrenmenin yalnızca bir sonuca değil, bir sürece hizmet ettiğini kavrayan kimseler, yaşadıkları çevreye daha güçlü katkı sağlarlar.
Bu teklifin toplumsal ve bireysel katkıları çok yönlüdür:
1. Sosyal Sermayeye Katkı
Toplumda bilgi düzeyinin artması, kişilerin fikir üretme kapasitesini ve sağlıklı tartışma kültürünü geliştirir. Bu kişiler, derneklerde, sivil toplum kuruluşlarında, yerel yönetimlerde veya gönüllü projelerde daha bilinçli roller üstlenebilir. Bu da toplumsal kalkınmayı tabana yayar.
2. Psikolojik İyilik Haline Katkı
Öğrenmenin, kişinin ruh sağlığına olan katkısı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Özellikle emeklilik sonrası kişilerde, zihinsel uyarımın artması depresyon ve boşluk hissiyle mücadelede çok etkilidir. Yaşam boyu öğrenmenin önü açıldıkça, toplumsal huzur ve kişisel mutluluk da artacaktır.
3. Kültürel Gelişim ve Paylaşım
Farklı alanlardan kişilerin aynı akademik ortamda buluşması, bilgi paylaşımını zenginleştirir. Bu ortamlar, formal eğitim sınırlarını aşarak düşünsel üretimin odağı haline gelir. Akademi, toplumla daha organik bağlar kurar.
4. Akademik Dünyanın Canlanması
Bu kişiler, derslere katılarak yalnızca kendileri öğrenmekle kalmayacak; aynı zamanda genç öğrencilere farklı yaşam ve iş tecrübeleriyle katkı sunacaktır. Bu da derslerin tek yönlü aktarım değil, çok katmanlı öğrenme ortamına dönüşmesini sağlar.
Nasıl Uygulanabilir?
- YÖK tarafından oluşturulacak özel bir yönetmelikle, “Gelişim Amaçlı Katılımcı Öğrencilik” gibi yeni bir statü tanımlanabilir.
- Bu kişiler, kontenjan dışı ve notlandırma-diploma süreçlerine dahil olmaksızın derslere katılım gösterebilir.
- Her üniversitenin kendi takdiriyle açacağı kotalar dahilinde, belirli mülakat veya başvuru kriterleriyle seçilebilirler.
- Üniversite kampüslerinin bir öğrenme merkezi olduğu bilinci, bu yolla toplumun geniş kesimlerine açılmış olur.
Bilgi yalnızca diploma kazananların değil, öğrenmeye gönül veren herkesin hakkıdır. Ve bugün bilgiye erişim, yalnızca bir bireysel hak değil, aynı zamanda bir toplumsal görevdir. YÖK, bu teklife kulak vererek öncü bir adım atabilir; akademik hayatı yalnızca kariyer değil, aynı zamanda gelişim ve paylaşım alanı olarak yeniden tanımlayabilir.
Bu teklifin ardında bir çıkar değil; öğrenmenin saf ve karşılıksız bir değeri vardır. Eğer toplum olarak gelişmek istiyorsak, öğrenmek isteyenin önüne engel koymak yerine, ona bir sandalye sunmalıyız.
Çünkü öğrenmek, bir insan hakkıdır.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN
Eğitimci Sosyolog
YORUMLAR