YORULMADAN OLMAZ
هِيهَاتَ لَمْ يَصِلِ الْمَطَالِبَ نَائِمٌ
وَلَمْ يَصِلِ الْكَوَاكِبَ رَاقِدٌ
Hîhâte, lem yeṣili’l-meṭâlibe nâʾimun;
ve lem yeṣili’l-kevâkibe râḳidun.
Hîhât! Horul horul yatan bir kimse, uyanıp harıl harıl çalışmadan arzu ve isteklerine kavuşamaz. Derin uykulara dalan, gafletler içinde olan insan da zirvelere, yıldızlara, gezegenlere ulaşamaz.
“Ey kavmim (ey ümmetim)! Elinizden geldiği kadar cenneti isteyin, talep edin; elinizden geldiği kadar cehennemden kaçının, uzak durun. Cenneti talep eden ve isteyen ile cehenneme gitmek istemeyen, ondan uzak durmaya çalışan (horul horul) uyumaz.”
Taberânî, el-Muʿcemü’l-Evsat, 4/74
Sadece cenneti değil, Firdevs Cenneti’ni istememizi bizzat Rasûlullah Efendimiz ﷺ emretmektedir. Çünkü Firdevs Cenneti, cennetlerin en yücesi ve ortasıdır; tavanı ise Yüce Allah’ın Arşı’dır.
Âhiret yolcusu olan mü’min, çıtayı yüksek tutmalı; himmeti âlî olmalı ve ihmalkâr olmamalıdır.
Hepimiz Kevser Sûresi’ni okuyoruz. Kevser, Yüce Allah’ın Rasûlullah Efendimiz’e cennette ikram ettiği bir havuzdur; aynı zamanda “çok, pek çok hayır” anlamına da gelir. Kevser Havuzu’ndan bahseden tefsir kitapları, orada içmek için yıldızlar sayısınca kaseler bulunduğunu söyler. Peki, bu kaseler hangi hikmetle yıldızlara benzetilmiştir?
Müfessirler bu konuda şöyle bir anlam verirler:
Mü’min; cennete girmek, Havz-ı Kevser’e ulaşmak ve ondan içmek için dünyada iken o kadar çalışmalı, o kadar gayret göstermelidir ki; dünyası ve dini için adeta yıldızlara gitmek, gezegenleri fethetmek gerekiyorsa bunu da yapmalıdır. Zaten mü’minin bir görevi de imardır: Kendini, ailesini, çevresini; kısacası her yeri ma‘mûr, bayındır ve yaşanır hâle getirmektir.
Bunu mü’minler yapmazlarsa; inanmayan kimseler uzayı, yıldızları ve gezegenleri ele geçirip kirletirler. Sonra da başkalarına, hatta hayvanlara faturayı kesip hayvanlara iftira ederler.
Şer güçler, dünyayı uzaydan kontrol etmek ve yeryüzünü yaşanmaz hâle getirmek için her türlü zararlı çareye ve hileye başvurmaktadırlar.
“Hayvanlar uzayı kirletiyor” diyerek sentetik etten bahsetmekte, eti yenen hayvanları telef etmeye yönelik projeler üretmektedirler.
Mü’min; dünyadan nasibini unutmadan âhiretine hazırlık yapan kimsedir. Yüce Allah’ın kendisine yaptığı iyiliği unutmaz; kendisi de Allah’ın kullarına iyilik yapar. Böylece dünyada da âhirette de Yüce Allah’tan iyilik bekler.
رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً
وَفِي الْآخِرَةِ حَسَنَةً
وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
“Ey Rabbimiz! Bize dünyada da âhirette de iyilik ver; bizi cehennem azabından koru.”
Bakara, 201
İslâm’ın parolası olan bu mübarek âyeti ve duayı mü’min çokça yapar ve bunun altını doldurmaya çalışır.
Ey Rabbimiz!
Bizlere dünyada da âhirette de iyilik ver; bizi ve bütün mü’min kardeşlerimizi cehennem azabından koru. Âmîn.
Ahmet ÖZKAN
Emekli Müftü
19/12/2025 – Cuma




YORUMLAR