Kemal Uğurluay'dan 'Toprak Günü' Konferansı

Kemal Uğurluay'dan 'Toprak Günü' Konferansı
06 Aralık 2022 - 14:10
TOPRAK BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN
Çocukluğumuzda sınıfımızdaki Türkiye Coğrafya Haritasına özenerek bakarken; dünyamızı ve farklı ülkeleri resimlerle de olsa tanımak için bir küçük coğrafya atlasımız olsun diye diye sessiz çığlığımızı sürdürürdük. Nihayet babamız bize karne hediyesi olarak ortaokul sonunda da olsa bizi atlas ile buluşturdu. 



Dünyamızla ve Coğrafyamız ilgili ileriki yıllarda “algı yönetim politikacılarımızca en büyük sorunumuz olarak gösterilen ozon tabakasında parfüm ve benzerlerinin içinde yer alan ozona zararlı kimyasallar kullanarak açtığımız delikti. Atmosfere ait ozonda kapkara bir delik açılmıştı. Kıyamet senaryolarını servis eden medyanın malzemesi oluverdi. ve bu da dünyanın sonunu getirebilirdi.

Günümüzde ise; ne yeşillerle uyanan çiçeklerimizi, cıvıl cıvıl öten kuş sesleriyle donanmış ilkbahar lezzeti? Ne yazın yazlığını? Ne de kışın iliğimizi üşüttüğünü zamanında görebiliyoruz?.  İklim Değişikliği ifadesi zayıf kalıyor, Olsa olsa bunun adı İklim Kaymasıdır. Yaz ortasında can kaybıyla buluştuğumuz seller, kışın da kavurucu sıcaklarla ektiğimiz buğdaylar için yağmur dualarına koşuyoruz.

Sanayi kartellerinin doymayan para hırsıyla kısa yoldan ticaret gemilerini yürütebilmek adına “Kuzey Kutbu-Gröndland adasındaki” Buzullar eri(tili)yor, iken; su rezervimiz olan göllerimizde su tutabilmek için kurulan barajlarımızda sular azalıyor. Teknoloji adına 4,5 - 5G iletişim sinyalleriyle Ekolojik Dengeleri bozarak toplu hayvan ölümlerini tetikliyor ve orman yangınlarını da artıyoruz. ABD California eyaletinde ve AVUSTRALYA kıtasında yangın haberlerini daha da çoook duyacağız.



İklim krizi için diyoruz ki; "Sanayi devriminin de küresel ısınmaya çok çok büyük etkisi var. Topraklarımızdaki çölleşme, tuzlanma ve erozyon artışlarıyla mevsimlik kar örtüsünün kapladığı alanların azaldığını, buzulların hızla erimesiyle deniz seviyelerinin hızla yükseleceğini ve tsunamilerin daha sık görüleceğini işin garibi kar sularıyla beslenen nehirlerin akış rejimlerindeki farklılaşmalarla birlikte, tarımsal su gereksiniminin de artacağına şahit olacağımız günler çok yakınımızda.

Sekiz buçuk milyar nüfusuyla dünyamızın bir kısmı su krizi yaşıyor iken; Ülkemizin de çok büyük bir kısmı su krizi yaşayacak. Bilim adamları 30 yıl sonra nüfus, 10 milyarı geçerek yaşlı dünyanın yaşayacağı iklim kaymalarıyla daha büyük felaketleri tetikleyici olacaktır.

Aniden oluşan su baskınları, sel ve yangınlara bir de topraktaki değişim dolayısıyla yaşanacak gıda krizini de eklerseniz nasıl büyük bir sorunla karşı karşıya kalacağımızı tahmin edebilirsiniz. 3,2 milyar hektarlık bir alanı oluşturan dünyadaki işlenebilir tarım arazilerinin küresel ısınmayla gelişmiş ülkelerde kişi başına % 14, gelişmekte olan ülkelerde % 40 azaldığını görüyoruz.

1992’de düzenlenen Rio Zirvesi’nde de 1997’de imzalanan Kyoto Protokolü’nde de imza altına alınan atmosfere salınan fosil yakıt kaynaklı sera gazını % 5’in altına indirme teminatlarına özellikle gelişmiş ülkelerin uymadığını biliyoruz. Buradan da anlaşılacağı üzere, para baronları adım adım bir iklim kıyametine yatırım yapıyor. Türkiye’nin tarımda açık kanallarla salma sulama yöntemini süratle terkedilerek kapalı sistem basınçlı yağmurlama ve damlama sistemine geçmesi gerektiği, böylece sudan % 60 tasarruf sağlanabileceğini söylüyoruz ayrıca su politikaları için ekolojik dengenin korunmasında sürdürülebilir tarım açısından suyun yeraltı ve üstü miktarıyla, toprak kalitesinin korunması (binlerce oluşan obrukların oluşmaması)için de acilen su yasası çıkarılmasını istiyoruz.

Dünya büyük bir su krizinin eşiğinde. Üçüncü dünya savaşı olacaksa bu su yüzünden olabilir. Paranın, silahın, sosyal medyanın yenmeyecek bir şey olduğunu artık herkes öğrenecek. 'Su Vatandır' sloganıyla düzenlenen Su Şurası güzel gelişmelere vesile olabilir. Ülkemizin bu krizden en az seviyede etkilenmesi için herkes taşın altına elini koymalı, hatta fazlasını yapmalı. Ev hanımı yıkadığı bulaşığın suyuna bile dikkat edeceği gibi, sanayicilerimiz fabrika atıklarını arıtacak ve çiftçilerimiz de aşırı kimyasal ilaç ve gübrelerden uzaklaşarak toprağın daha fazla kirlenmesinin önüne geçmek zorunda olacaktır. Devletimiz de gereken tüm önlemleri alacak. Bu durum siyaset üstü milli bir meselemizdir. Eğer SU VATAN ise ya Topraklarımız? 
“Bilgi, toprağa saçılmış tohum gibidir. Tohum toprağını bulduğunda, bilgi de gönlünü bulduğunda coşar” (Yaşar Kaplan yazarımızın) hatırlatmasıyla 5 aralık “Dünya Toprak Günü” konferansımızla Adanamızdaki Sivil Toplum Kuruluşlarıyla buluşturduk.

"Güzel sözler duymaya ihtiyacı var Adanamız insanımızın. Seyhan/Ceyhan Nehirleriyle kuşanmış Çukurova nimetiyle umuda, birkaç kelimeye tutunmaya ihtiyacı var. Herkese her şeyin çok görüldüğü bir çağda, bunu çok görmeyin. Güzel sözü esirgemeyin, belki de bir kimsenin ekmek ve su kadar ihtiyacı vardır duymaya." 

Siz de bugün 'Toprak Bayramı' diyorsanız, esirgemeyin sevdiklerinizden güzel sözleri. Umudumuzu sıcak tutacak olanların ömrümüze nasip olması duasıyla; 
Sivil Toplum Kuruluşları olarak Doğru Bilginin yeşerdiği (hammaddemiz olan) Tertemiz Topraklar olunması dileğiyle. 

KEMAL UĞURLUAY
ZİRAAT MÜHENDİSİ
GÖNÜLLÜ GIDA GÜVENLİĞİ MERKEZİ DERNEK BŞK.

 
Reklam
Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum