UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ'NDEN BASIN AÇIKLAMASI

'Nesiller yok edildi. Hayvanlar yok edildi. Bitkiler, ağaçlar ve ekinler yok edildi."

UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ'NDEN BASIN AÇIKLAMASI
09 Ekim 2024 - 23:10
UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ
BASIN AÇIKLAMASI
İSTANBUL, 09.10.2024
GAZZE’NİN ŞANLI DİRENİŞİ BATI MEDENİYETİNİN ÇÖKÜŞÜ
Siyonist işgalci İsrail tarafından tam on yedi yıldır karadan, denizden ve havadan abluka altında tuttuğu ve çeşitli bahanelerle devamlı saldırdığı Gazze’yi, 7 Ekim 2023’ten bu yana bir yıldır dünyanın en gelişmiş silahlarıyla hiçbir insanî ve ahlaki kural tanımadan vahşice vuruyor…

Bir yıl içinde 3 bin 669 katliam yapıldı. Yapılan bu katliamlarda;

16 bin 891’i çocuk (bunların bini bir yaşın altında), 11 bin 458’i kadın ve 11 bin civarında kayıp (enkaz altında) toplam 52 bin 870 Gazzeli şehit edildi…

96 bin 844 Filistinli de yaralandı. Yaralananların %69’u ise çocuk ve kadınlardan oluşuyor.

Bu çocukların içinde 171’i yeni doğan bebek, 720’si ise 1 yaşını dolduramamış çocuklardan oluşuyor.

2 milyon Gazzeli de bu saldırılar sonucunda evini terk etmek zorunda bırakıldı.

Ev ve iş yerlerinin %90’ı ise yerle bir edildi.

Yıkılan yerlerin; 34’ü hastane, 162’si sağlık tesisi, 80’i sağlık ocağı ve bu sağlık tesislerinde 986 da sağlık çalışanı öldürüldü. Buna rağmen hala hizmet vermeye devam eden sağlık kuruluşlarında doktor, ilaç ve gerekli tıbbı malzeme yokluğu ise had safhadadır…

Ayrıca, eğitim kurumlarının 489’u hasarlı, 125’i tamamen yıkılmış ve 650 bin öğrenci de okulsuzluktan eğitim göremez haldedir.

174 gazeteci bombardımanlar sonucu öldürüldü, 396’sı yaralandı ve 36’sı ise tutuklandı.

Cami, mescit, kilise ayrımı yapmadan ibadet yerlerinin çoğunluğu yerle bir edildi.

Elektrik, su şebekeleri, altyapı tesisleri, fırınlar, aşevleri yer ile yeksan oldu…

Nesiller yok edildi.

Hayvanlar yok edildi.

Bitkiler, ağaçlar ve ekinler yok edildi.

“Onlar, iş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez.” (Bakara 205. Ayet)

Yüzölçümü 362 kilo metre kare olan küçücük bir yere (Gazze) ve orada yaşayan tamamı sivil insanların üzerine 100 bin tonun üstünde bomba atıldı. Bu rakam Hiroşima’ya atılan atom bombasının 10 katı büyüklüğündedir.

Savaşlarda dahi kullanılması yasak olan fosfor bombaları ile bu bombaların yeni versiyonları (daha fazla insan öldüren) sivil halkın üzerine yağdırılıyor.

Katil Benyamin Netanyahu; “‘Demir Kılıçlar Operasyonu’nun adını ‘Kıyamet Savaşı Operasyonu’ olarak değiştirmek istiyorum.” diye böğüre dursun Siyonist İsrail her geçen gün kendi kıyametini hazırlamaktadır.

    “Filistin benim meselem değildir.” diyen Suud-i Veliahdı Muhammed bin Selman’a rağmen; “Tarafsızız!” diyebilen diğer Arap ülkelerine rağmen; “Çıkmayan candan ümit kesilmez!” anlayışıyla ortak hareket etme çalışmaları gerçekleştirilebilir.

İsrail’e yönelik havadan yapılan saldırıları önceden ABD ve İsrail’e haber veren KÜRECİK üssü en kısa zamanda kapatılmalıdır.

    Türkiye’de yaşamakta olup hem Türkiye hem de İsrail vatandaşı olan; Türkiye’den İsrail’e giderek Gazze ve Lübnan’a karşı savaşmak için İsrail ordusuna katılan İsrail vatandaşlarının Türk vatandaşlığı iptal edilmeli, Türkiye’ye dönmelerine müsaade edilmemelidir.

    Siyonist İsrail’in Katil Başbakanı Binyamin Netanyahu, Aksa Tufanı gerçekleşmeden bir ay önce BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, içinde Filistin, Batı Şeria ve Gazze topraklarının yani Filistin’in yer almadığı bir harita göstermişti.

Bu harita ile adeta Filistinlileri yok edeceğini, kalanlarını zorla göç ettireceğini bütün dünyaya ilan etmişti. Yukarıda rakamlarla ifade ettiğimiz gibi katil İsrail; tüm Filistinlileri yok ediyor, göçe mecbur bırakıyor, geride bıraktıkları evlerini mal ve mülklerini İsrail destekli silahlı hırsızlar işgal ediyor, hayatlarını devam ettirebilmeleri için tüm şartları ortadan kaldırıyor.

Dünyada eşine rastlanmayan bir SOYKIRIM yapıyor.

Adalet Bakanlığı, soykırım suçu işleyen Siyonist İsrail’in tüm yöneticilerinin yargılanmalarına yönelik hukuki sürecin önünü açmalı ve yargılanmalarını sağlamalıdır.

    Sadece Siyonist İsrail’in değil onun hamisi ABD mallarına karşı da sürekli BOYKOT yapılmalı ve boykotlar yaygınlaştırılmalıdır.

Unutmamak gerekir ki ABD son bir yıl içinde İsrail’e 17.9 milyar dolarlık silah yardımı yapmıştır.

    Halkı Müslüman olan ülkeler hava sahalarını kapatsa katiller çetesi İsrail nefes bile alamaz.

    Azerbaycan ile İsrail arasında yapılan “petrol, doğalgaz ve enerji” anlaşmaları hususunda Azerbaycanlı kardeşlerimiz uyarılmalı, askıya alınması sağlanmalıdır.

Çeçen mücadelesinin kahraman liderlerinden Cevher Dudayev, uydu telefonu ile bir görüşme yaparken güdümlü bir füze saldırısı sonucunda şehit edildi.

Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ve toplantı halindeki diğer yöneticilerin yerlerinin tespit edilmesi interneti bulunan telefonlar sayesinde gerçekleştirilmiştir. Bazı Hizbullah yöneticilerine yapılan suikastlar ise “çağrı cihazları”na önceden yerleştirilen patlayıcıların gönderilen bir mesajla aktife edilmesiyle gerçekleştirilmiştir. “Telsiz” cihazlarındaki düzeneklerde de kullanılan teknolojik saldırı göz önüne alındığında sosyal medya platformları ile bunlarla iletişimin, bilgilerin depolanmasının güvenlik açısından ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılır…

Bunun için kullanmış olduğumuz sosyal ağlar, bilgilerin toplandığı merkezlerin, bilgi depolama yerlerinin Türkiye’de bulunması ve yerli ve milli olması gerekmektedir.

Vicdanı kararmış dünya ile beraber bizler de çaresizce seyrediyoruz…

Yeryüzünde çaresizin, mazlumun, kimsesizin feryadı gökyüzüne çıkarken bunu taşlaşmış yürekler, sağırlaşmış kulaklar, insan haklarından bahseden ABD, İngiltere, AB ülkeleri, kukla krallıklar, emirlikler bu insanlık dramına sessiz kalmaya devam ediyorlar. İslam alemi bir kere daha tarih önünde girdiği sınavı kaybetti.

İslam’ın direnen merkezi Kudüs işgal altında, ABD bölgedeki diktatörlerin gözlerin baka baka orayı İsrail’in başkenti olarak ilan etti. Mekke’yi çoktan teslim etmiş olan Körfez’in tiranları yarın orayı da pazarlık masasına süreceklerdir. Saltanatlarını korumak adına ‘Yüzyılın Antlaşması’ adı altında Kudüs’ü sattılar. Filistin’i peşkeş çekiyorlar. Batı ile el ele vermiş tüm İslâmî yapılanmaları ve bizatihi İslam’ın kendisini tehlike olarak ilan ediyorlar. Gazze’de şehit olanlar Rabbinin huzuruna alnı açık, yüzü ak çıkacak inşallah. Ya siz, ABD’nin ‘abd’ı (kulu) olan katiller saraylarınızda yaşasanız bile esirsiniz, her gün ölüm korkusuyla yaşayan kölelersiniz. O zenginlikler üzerinde ebediyen oturacağını zannediyorlar. Burunlarının dibinde Müslümanlar katledilirken saraylarda Karun gibi yaşayarak keyif çatıyorlar.

Arap ülkelerinin büyük bir kısmı Müslümanlara ihanet içinde olan, Siyonizm’e uşak diktatörler tarafından yönetilmektedir. Eğer Müslümanlar, ABD ve İsrail’den bu kadar korkan, halkı uyanmasın diye yürümesine, konuşmasına yasaklar getiren işbirlikçi diktatörlere karşı durmadıkça, bunların saltanatlarını başına yıkmadıkça, bunun için mücadele etmedikçe Allah niçin merhamet etsin bu ümmete?

İnsan dünyanın sonu mu geldi diye düşünüyor. Görünen o ki, şimdilik bu katilleri durduracak bir güç yok. Dünya bu zulümlere seyirci kalıyor. Elimizle bu feryada derman olamıyoruz. İşgalci Ebrehelerin üstüne ebabiller gibi taş yağdıracak, Musa için denizleri yaracak, İbrahim’i yakan ateşi cennet bahçesine dönüştürecek güç bize kavuşmuyor. Taşlaşmış, kirlenmiş, kararmış kalplerimizle “elimizden bir şey gelmiyor” mazereti ile hayıflanıp duruyoruz.

Dünyanın kara yürekli canileri Müslümanların, masum insanların kanını dökerken bizler peşinden koştuğumuz dizginlenemez arzularımız, isteklerimiz, hırslarımız ile tökezlediğimizin, ümidimizi kaybettiğimizin farkında mıyız acaba? Şu anda İslam Aleminin maruz kaldığı işgal ve istila hareketinin ana kaynağı zalimlere teslimiyet nedeniyledir. Son teknoloji silahlarıyla ülkeleri tarumar ettikleri gibi, psikolojik kavramlarla da umutları, düşünceleri, inançları tarumar ediyorlar.

Karşılaştığımız acılar, ölümler, ihanetler, bize kurulan tuzaklara dikkat etmemizi oyuna gelmememizi gösteriyor. Türkiye’den yükselen samimi sesler insanımızın uyanışının ve dirilişinin bir göstergesi olarak umut vericidir ama henüz yeterli değildir. Herkes için ahlak, adalet ve huzur getirecek bir İslâmî uyanışın tekrar hayatımıza hâkim kılınmasıyla ancak yeniden köklü bir değişim, bir diriliş ve kurtuluş gerçekleşebilecektir.

Bize düşen her türlü fedakârlığı göstererek mevkiin, makamın, servetin, şöhretin dayanılmaz hafifliğine kapılmadan, gözünü budaktan esirgemeyen, ilmi ile amel eden, ihlas ve takva sahibi, cihat ehli dava adamları yetiştirmektir. Bu kaliteli insanları yetiştirecek gerekli müfredatı hazırlayacak, maddi kaynakları oluşturacak kurumları oluşturmaktır.

İnşallah Gazze’nin bu direnişi Müslümanların ve gelecek nesillerin önünü aydınlatacak bir meşale olacaktır. İnsanlığın kurtuluşuna vesile olacak bir direniş tohumu olarak yeşerecektir.

İsrail Hamas’a karşı değil bize karşı savaşıyor.

Gazze’ye saldırı, İslâm Ümmet’ine saldırıdır. Çünkü dünya müstekbirleri biliyorlar ki Filistin, kurtuluşun kıvılcımıdır. Orada kazanılan her mevzi ümmetin yeniden uyanışına vesile olacaktır. Çünkü o insanlar, sadece kendileri için değil, ümmetin onuru ve değerlerinin korunması için savaşıyorlar. Onlar altmış senedir sayısız katliam, sürgün ve ablukaya rağmen hala direniyorlar. Lanetliler zan ediyorlardı ki Gazze üç günde teslim olacak. Ama Gazze her türlü yıkım ve vahşete rağmen direndi. İşte bu yüzden Siyonistler çıldırıyorlar, işte bu yüzden vahşi hayvanlar gibi saldırıyorlar.

Gazze üzerinden Müslümanlara yönelik bu vahşet ve zulümler Müslümanların iradesini çözmeye yönelik bir projedir. Ebu Gureyp’teki işkence fotoğraflarını bunun için dünyaya servis ettiler. İslam âleminin onuru ile oynadılar. Tıpkı Bosna’da olduğu gibi Irak’ta da kadınların iffeti kirletildi. Milyonlarca Müslüman katledildi, milyonlarca çocuk yetim bırakıldı, milyonlarca kadın dul bırakıldı, malları, zenginlikleri talan edildi, evleri başlarına yıkıldı. Daha kaybedecek neyimiz kaldı? Kanımız bu kadar mı ucuz? Onurumuz bu kadar düşük mü?

Gazze aç, Gazze susuz, Gazze karanlık, Gazze’de çocuklar ölüyor. İnsanlığın bittiği yer Gazze. Bütün bunlar yapılırken biz ne yaptık?

Kim ne için bekliyor? Daha önce bunun kadar şiddet ve zulüm gördü mü bu ümmet? Gün, Allah’ın adını yüceltme günüdür. Gün dünyevi menfaatlerimizden fedakârlık yapmak günüdür. Bugün değilse ne zaman çalışacağız? Eğer Allah’a yakın olmak istiyorsak ve “O”nun bize ne kadar yakın olduğunu, bizden ne kadar razı olduğunu bilmek istiyorsak şu ayette, Rabbimiz; “Hiç şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, sanki duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.” buyurmaktadır. (Saff, 4)

Mekke müşrikleri Resulullah ve ashabını Ebu Talib deresinde abluka altına alıp ekonomik, siyasî ve askerî ambargoya tabi tuttular. Onları davalarından vazgeçirmek ve dirençlerini kırmak için 3 yıl boyunca her türlü ambargoyu uyguladılar. Müslümanlar bu baskılar karşısında gösterdikleri sabır ve direnç ile tarihte eşsiz bir zafere imza atarak muhteşem bir medeniyet kurdular.

Eğer Müslümanlar bugün bu halde ise bunun suçunu kendimizde aramalıyız. Biz değerlerimize sahip çıksaydık, tağutlara kul olmasaydık ne Irak’ta, ne Filistin’de, ne Lübnan’da ne de Afganistan’da bunlar olmazdı. Bunun tek sorumlusu dinini yaşamayan, dinini ciddiye almayan ve egemenlerden koktuğu kadar Allah’tan korkmayan, Hz. Peygamberin mücadelesini örnek almayan Müslümanlardır.

Yüce Allah; “Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?” buyuruyor. (Nisa, 75)

Müslümanların hataları ve günahları küfre güç vermektedir. Bütün İslam ülkeleri hep bir ağızdan Siyonist İsrail’e bağıracak olsalar, katilin kulakları sağır olurdu. Cemaleddin Efgani “Ey Müslümanlar! Siz insan değil de sinek olsaydınız vızıltınız İngilizlerin kulaklarını sağır eder.” diyordu. İmam Humeyni ise “Bu kadar Müslüman her biri bir kova su dökse İsrail onun içinde boğulur.” diyordu.

Yeryüzünde ilahlaşan küresel hegemonyanın İslâm ümmetine karşı başlattığı küresel savaş ile ümmetin yaşadığı beldeleri cehenneme çevirdiği bir ortamda, eğer bizler üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirme noktasında gaflete düşüyor, dünya sevgisi, ölüm korkusu, ikbal arzusu ile dünyevileşip dava ruhunu yitiriyorsak, İslam düşmanlarının saldırı ve komploları, Kur’an’ın hükümlerini kaldırmaları karşısında sessiz ve tepkisiz kalıyorsak, aldığımız her nefesin hesabının sorulacağı o günde, herhalde Allah Resulü bu ümmetten şikâyetçi olacaktır.

Çünkü Allah Resulü; “Kim feryat eden bir Müslüman’ı duyup da ona karşılık vermezse bizden değildir.” buyuruyor.

Protestoların ve para yardımlarının ötesinde yapabileceğimiz çok şey vardır.

Rabbim kullarına kaldıramayacakları, güçlerinin yetmediği sorumlulukları yüklemeyeceğini buyurmuştur. Bir Müslüman olarak zulme ve haksızlıklara karşı durma ve direnme mecburiyetindeyiz. Gasp edilen haklarımızı geri almak, zalim ve zorbaların karşısında tek bir yumruk olarak sesimizi yükseltmek İslami kimliğimizin gereğidir.

Gazze’deki mazlumları kurtarmak İslâm Ümmeti üzerine farzdır. Yüce Allah; “Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, onlara yardım etmek üzerine borçtur.” buyuruyor. (Enfâl, 72)

İslam dünyasına musallat rejimlerin korkak yöneticileri saltanat uğruna izzetsizliğe razı olmuş ve adeta Gazze’yi Siyonistlere kurban etmişlerdir. Bunlar İslam’a ihanet ediyorlar, Müslümanların petrol ve diğer zenginliklerini gasp ediyor ve masum insanların katledilmesine göz yumuyorlar.

İsrail ile diplomatik ilişkilerini devam ettiren veya Gazze’de yaşanan soykırıma sessiz kalan Mısır, Suud-i Arabistan, Irak, Suriye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün gibi ülkelerdeki milyonlarca Müslüman sokağa dökülüp İsrail’i protesto etmenin yanında hükümetlerine baskı yapmalıdır. İsrail ile yapılan tüm anlaşmalar iptal edilmelidir. İsrail’deki büyükelçiler derhal geri çekilmeli, bu ülkelerdeki İsrail büyükelçileri de terör devletine geri gönderilmelidir.

Küfür tek millet olup kudurmuş gibi İslam topraklarına saldırırken, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı Örgütü ne yaptı acaba? İsrail ile gizli veya açık ilişkiler içerisinde bulunan ülkelerin Müslüman halkları bu kukla rejimleri ortadan kaldırmadıkları sürece İslam dünyası daha çok musibetle karşılaşacaktır.

Elbet bir gün İsrail o savunmasız kadınların, çocukların gözyaşlarında boğulacaktır. Ancak, emperyalizmin İslam dünyasındaki sulta ve saltanatına son vermek, döktüğü masum Müslüman kanlarının hesabını sormak, İslam beldelerine akbabalar gibi çöreklenen müstekbirleri söküp atabilmek Müslümanların direnişi ile mümkün olacaktır.

UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ
Reklam
Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum