KÜRESELCİ İDEOLOJİ
Küreselcilik, insanları birbirine yaklaştırmanın, sınırları açmanın, ticareti serbestleştirmenin, ABD ile diğer ülkelerin küresel güvenliği sağlamak için beraber çalışmasını sağlamanın ve ABD’nin diğer ülkeleri desteklemesinin dünyayı daha iyi bir yer yapacağını iddia eden bir ideolojidir.
Küreselci ideoloji. Bu ideolojiye sahip olanların insanlıkla, inançlarla, aile kavramıyla ve gelir adaletiyle ciddi sorunları var. Akıllarınca “yaratıcıdan rol çalarak” dünyayı yeniden inşa etmeye çalışıyorlar. Bu girişim; yalnızca maddi değil, manevi düzlemde de insan doğasına karşı bir başkaldırıdır.
KÜRESELCİLERİN ZİHNİNDEKİ DÜNYA:
2 milyar nüfus dünyaya yeter
Küreselci odakların planladığı gelecekte, dünya nüfusunun 8 milyardan 2 milyara indirilmesi gerektiği konuşuluyor. Pandemiler, yapay virüsler, genetiğiyle oynanmış gıdalar, laboratuvar üretimi etler, zorunlu kılınmaya çalışılan aşılar bu senaryonun parçaları olarak değerlendirilebilir.
2020’de tüm dünyayı saran COVID-19 pandemisi, sadece bir sağlık krizi değil, aynı zamanda küreselcilerin sosyal mühendislik aracı olarak da görüldü. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Gates Vakfı, Rockefeller ailesi, Rothschild hanedanı ve bazı teknoloji devleri (Elon Musk, Bill Gates gibi) bu ideolojinin merkezinde yer alıyor.
İklim krizi çerçevesinde ortaya atılan karbon salımı, ülkelerin bölünmesi, küçük etnik grupların küresel çevreler tarafından, bir arada oldukları ülkelerden ayrılmaya kışkırtılmaları, yapay et, çip takma projeleri, LGBT’nin yaygınlaştırılması, aile yapısının zayıflatılması, dijital kimlik projeleri ve bireysel mahremiyetin ortadan kaldırılması gibi uygulamalar ise bu ideolojinin toplumsal sonuçları arasında.
ORMAN YANGINLARI:
Depremler, iklim panikleri :
İklim değişikliği söylemi günümüzde giderek daha da yaygınlaşıyor. Ancak bazı bilim insanları bu söylemin arkasında manipülatif ajandalar olabileceğine dikkat çekiyor. Örneğin Johns Hopkins Üniversitesi’nden Patrick T. Brown’ın iddiası oldukça çarpıcı:
“Yıkıcı orman yangınlarının çoğu, Dünya Ekonomik Forumu adına çalışan ajanlar tarafından çıkarılıyor. Amaç, ülkeleri iklim değişikliği fikrine ikna etmek.”
İklim değişikliği gerçek olabilir, ancak bunun küresel şirketlerin ve siyasi elitlerin kontrol aracına dönüştürülmesi ayrı bir meseledir. Bu çerçevede, Türkiye’nin de 2025 yılında çıkardığı "İklim Yasası", Paris Anlaşması’na ve G20 bildirgelerine uyumlu bir adım olsa da, bazı maddelerinin küresel aktörlerin ajandasına zemin hazırlayıp hazırlamadığı sorusunu sormak gerekiyor.
AYETLERİN IŞIĞINDA KÜRESELCİ PROJELER
Kur’an’da bu tür niyetlerin ipuçları şöyle tasvir edilir:
“Arkadan döner, yeryüzünde bozgunculuk yapmak, ekini ve nesli yok etmek için çalışır. Oysa Allah, bozgunculuğu sevmez.” (Bakara, 205)
“Ona ‘Allah’tan kork’ denildiğinde, kibri onu daha da günaha sürükler. Artık ona cehennem yeter!” (Bakara, 206)
Bu ayetler, yalnızca çevreyi tahrip eden veya savaş çıkaran değil, aynı zamanda nesillerin değer yargılarını, kimliklerini yok eden anlayışlara da işaret etmektedir.
TRANSHÜMANİZM
Teknolojiyle ateizm, deizm teşvikleri
Transhümanizm; insanın zihinsel, fiziksel ve psikolojik kapasitesini teknolojiyle aşmaya çalışan, fakat bunu yaparken insanın ruhunu ve anlam dünyasını geride bırakan bir anlayıştır. Yapay zekâ, zihin aktarımı, beden dondurma, genetik mühendislik bu alanın güncel projeleridir.
Bugünlerde, ömür uzatma, “bilinç yükleme”, insan hafızasını yedekleme gibi konulara milyarlarca dolar yatırılıyor. Ancak bu projelerin ardında sadece bilimsel merak değil, tanrısal güç arayışı yatıyor. Tanrı’dan rol çalmaya çalışan bu akıl, insanı tanrısallaştırmaya çalışırken aslında ruhunu mekanikleştiriyor.
Transhümanizm, hümanizmin radikalleşmiş bir formudur. Hümanizm tanrıyı dışlarken; transhümanizm insan doğasını da dönüştürmeyi hedefler. Amaç artık insanı “daha iyi” hale getirmek değil, “başka bir şeye” dönüştürmektir. Peki, bu hâlde “insan” kalabilecek miyiz?
"TEK DÜNYA, TEK AİLE, TEK GELECEK": NEYİN HABERCİSİ?
2023 yılında Hindistan’ın başkenti Delhi’de düzenlenen G20 Zirvesi’nin ana teması şuydu:
“Tek Dünya, Tek Aile, Tek Gelecek”
Bu slogan ilk bakışta evrensel bir iyilik çağrısı gibi görünebilir. Ancak satır aralarında, farklılıkların törpülendiği, kültürlerin eritildiği, bireyin evrensel sistemin bir dişlisine dönüştüğü bir dünya hayali de okunabilir. Kur’an ise bu tek tipleştirici anlayışa karşı şöyle seslenir:
“O'nun ayetlerinden biri de gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olmasıdır. Bilgi sahipleri için bunda elbette ibretler vardır.” (Rum, 22)
Farklılık yaratılışın özüdür. Küreselci ideolojiler bu farklılıkları tehdit olarak görür, oysa İslam, çeşitliliği zenginlik olarak tanımlar.
UYANIŞ ZAMANI
Teknolojiye, bilime ve çevresel hassasiyetlere karşı değiliz. Ancak gizli ajandaları olan, insanın inanç dünyasını, aile yapısını ve yaratılış fıtratını tehdit eden girişimlere “evrensel değer” maskesi takılmasına karşıyız.
Müslüman olmak, her yeni kavrama alkış tutmak değil; hakikati Kur’an terazisinde tartarak değerlendirmeyi gerektirir. Küresel düzenin yönünü belirleyen değil, ona karşı duruş sergileyen izzetli duruşlara ihtiyaç var.
Dünyanın evrildiği süreci dikkatle izleyin. !!!
Çünkü mesele insanlığın özü ve varoluşun anlamıdır. Dinin, geleneğin, bize ait bir çok değerin bizzat yok edilmesi olabilir.
YORUMLAR