Vedat KAHYALAR

Vedat KAHYALAR

[email protected]

İSLAM, BİLİM, DİNDEN ÇIKMA

12 Temmuz 2025 - 12:10

10-15 yıl önce, nüfusunun "yüzde 99'unun Müslüman" olduğu iddia edilen bir toplumda nasıl oluyor da birden inançsızların oranı yüzde 8'e, dindarların oranı da yüzde 46'ya geriliyor?
 
KONDA şirketinin 6.137 kişiyle yapılan geniş kapsamlı araştırmasına göre, kendisini “dindar” olarak tanımlayanların oranı 2008'de yüzde 55 iken 2025'te bu oran yüzde 46'ya geriledi. Buna karşılık “ateist ve inançsız” olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 2'den yüzde 8'e yükseldi.
 
Bunun sebebini dine bağlayanlar, aydınlanma olarak değerlendirenler olduğu gibi, islami iddiaları olan siyasal aktörlerin yanlış uygulama ve örnekliklerine bağlayanlar olmuştur.
 
İslam dini, aslında bilim ve akılla uyumlu bir dini perspektife sahiptir. İslam, akıl yürütmeye ve bilime önem verir, çünkü Kur’an’da sıkça "akıl sahipleri"ne hitap edilir. Akıl ve bilim, İslam'ın temel prensiplerinden biri olarak kabul edilir. Hatta İslam, bilimin ve öğrenmenin teşvik edilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Orta Çağ'da İslam dünyası, bilimsel ve felsefi çalışmaları desteklemiş, pek çok alanda öncü olmuştur.
 
İslam’da akıl, insanı doğruya ve gerçeğe götüren bir rehber olarak görülür. Kur’an, insanları düşünmeye ve yaratılışın düzenine bakarak Allah’ın varlığı ve birliğini anlamaya davet eder. “İlim” kelimesi, İslam’da hem dünyayı hem de dini anlamda derinlemesine bir bilgiye sahip olmayı ifade eder.
 
Ancak bilim, insanın sahip olduğu sınırlı bilgi ile oluşturduğu bir sistemdir ve zamanla değişebilir. Dolayısıyla, bilimsel keşiflerin ya da teorilerin de evrimleşebileceğini unutmamak gerekir. İslam, bilime karşı çıkmak yerine, onun doğru bir şekilde anlaşılmasını ve insanlara faydalı olmasını teşvik eder. Zaten akıl ve bilimle birlikte dinin de doğru şekilde anlaşılması beklenir.
 
Bir kişinin bilim, akıl ve felsefe diyerek dinden çıkması, genellikle dini yanlış anlamalarına ya da dinin aslında ne söylediğine dair eksik bir bilgiye sahip olmalarına dayanır. İslam, insanın hem ruhsal hem de dünyasal ihtiyaçlarını dengede tutmaya çalışır ve bu dengeyi bozmak, sadece bir dünyaya yönelmek ya da sadece dini bir bakış açısına sahip olmak, insanın tam anlamıyla mutlu ve huzurlu olmasını engeller.
Özetle, İslam dini akıl ve bilime ters bir şey söylemez. Aksine, insanları doğruyu araştırmaya ve doğruyu anlamaya davet eder. Din ile bilim, doğru bir bakış açısıyla birleştiğinde birbirini tamamlayan iki önemli alandır.
 
Günümüzde Türkiye 'e, kitap okuma, bir gazeteyi takip etme, kütüphane ziyareti veya bir konuyu detaylı araştırma oranları neredeyse sıfırlara yaklaştı.
 
Oysa, Allah Resûlü’ne sürekli İlim talep etmesi, yenilikleri, tarihi, kendi toplumunu, öteki toplumları, dinleri, ilimleri öğrenmesi, öğretmesi emredilmiştir.
 
Rabbimiz Peygamberimize :
 “De ki: Rabbim, ilmimi artır.”
Tâhâ, 20/114
 
Bu ayet, ilmin sonu olmadığını ve en yüce peygambere bile sürekli ilim talebinin emredildiğini ifade eder. O hâlde bir ömür ilme talip olmak, kulluğun özüdür.
 
Bize ne oluyor ki okumuyor, hakikatin peşinde koşmuyoruz?
Cehalet, okumamak, kör itaat araştırmamak, kör sadakat zannedildiği gibi iyi vatandaşlık değil münafıklığa giden yolun taşlarıdır.
 
İslam'da cehalet, hem bireylerin hem de toplumların manevi, entelektüel ve ahlaki gelişimini engelleyen bir olumsuzluktur.
 
 Cehalet, bilginin, hikmetin ve doğru anlamın eksikliği anlamına gelir ve bu eksiklik, hem kişisel hem de toplumsal düzeyde zararlar doğurabilir. İslam'da cehaletin birçok olumsuz sonuçları olmuştur.
 
İbadet ve Ahlak Anlayışı zayıflamış, Kuran ve sünnet odaklı Allah'ın has dini, pragmatist kişi ve kurumların hırslarını tatmin ettikleri yanlış bir hale dönüşmüştür.
 
Cehalet, bireylerin doğru ibadet biçimlerini ve İslam'ın temel ahlaki değerlerini anlamalarını engeller. İnsanlar, Allah'ın emirlerini yerine getirirken yanlış uygulamalara yönelebilir, İslam'ın özüne aykırı davranışlar sergileyebilir. Bu da dini birliğin ve toplumda huzurun bozulmasına yol açabilir.
 
Cehalet, bazen yanlış inançların, hurafelerin ve batıl uygulamaların yayılmasına neden olabilir. İslam’da doğru bilgiye dayalı bir iman öğretilir ve bu bilginin eksikliği, kişileri İslam'ın özünden sapmaya ya da yanlış anlamaya yönlendirebilir.
 
Cehalet, toplumsal eşitsizliğin, adaletsizliğin ve ayrımcılığın yayılmasına ve bu çirkinliğin devam etmesine zemin hazırlayabilir. Bilgi ve eğitimin olmadığı toplumlarda, insanlar haklarını bilmedikleri için ya da yanlış bilgilendirme nedeniyle yanlış kararlar alabilir, bu da sosyal adaletin zedelenmesine yol açar.
 
İslam, bilginin önemine büyük bir vurgu yapar. Kur'an'da ve hadislerde "ilim" (bilgi), "akıl" ve "hikmet" (bilgelik) çokça övülür. Cehalet, bu değerlerin ihmal edilmesine ve İslam'ın özündeki derin anlayışların kaybolmasına neden olabilir. Örneğin, Kur'an'da "Oku!" (Alak Suresi, 1. Ayet) emri, bilgi edinmeye ve cehaletin üstesinden gelmeye olan vurguyu gösterir.
 
Kişisel gelişimin engellenmesi cehalet, bireylerin kendi potansiyellerini tam anlamıyla gerçekleştirmelerine engel olur. İslam, insanları sürekli olarak öğrenmeye, kendini geliştirmeye ve bilginin peşinden gitmeye teşvik eder. Cehalet, bu süreci engeller ve bireylerin daha yüksek bir ahlaki, entelektüel ya da manevi seviyeye ulaşmalarını zorlaştırır.
 
İslam toplumlarının ve yaşadıkları devletlerin dünyadaki rolü zayıflar.
 -Önlerinde Gazze gibi bir Müslüman soykırımı yaşanır, kısık sesle kınamaların dışında bir eylem yapamazlar.
 
Cehalet, İslam’ın bilim, kültür ve medeniyet alanındaki katkılarının etkisini zayıflatabilir. Tarihte, İslam dünyasında büyük bilimsel ilerlemeler ve kültürel birikimler yaşanmışken, cehalet toplumların bu katkıları ihmal etmesine ya da unutmasına yol açabilir. Böylece, İslam toplumları global düzeyde geride kalabilir.
 
Kuran'da ve Hadislerde cehalet kötülenmiş ve kınanmıştır.
Kur'an'da Cehalet: Kur'an-ı Kerim’de cehalet, genellikle "batıl", "haksızlık" ve "zulüm" ile ilişkilendirilir. Örneğin, “Ve onları doğru yola yönlendirmeleri için biz onlara peygamberler gönderdik” (İbrahim Suresi, 4. Ayet) gibi ayetler, cehaletin düzeltilmesi ve doğru bilgiyle insanlara yön verilmesi gerektiğine vurgu yapar.
 
Hadislerde Cehalet: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de cehalet konusunda sıkça uyarılarda bulunmuştur. Örneğin, "Cehalet, insanları Allah’tan uzaklaştırır." (Sahih-i Müslim) hadisinde cehaletin insanlar üzerindeki olumsuz etkisi açıkça belirtilmiştir.

Sözün özü:
 İslam dini cehalete karşı çıkmakta ve bilgi edinmenin, öğrenmenin, akıl ve hikmeti takip etmenin önemini vurgulamaktadır. Cehalet, bireysel ve toplumsal düzeyde zararlara yol açan bir durumdur.
 İslam, insanları bilgiyle, adalet, liyakat, iyi ahlak ve merhametle aydınlanmaya teşvik eder.
 

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum