Reklam
Vedat KAHYALAR

Vedat KAHYALAR

[email protected]

HUKUK VİCDANDIR

27 Kasım 2025 - 11:55

HUKUK VİCDANDIR
Bir toplumun dirildiği ya da çürüdüğü yer: Adalet terazisi

Toplumların kaderi, çoğu zaman büyük savaşlarla, ekonomilerle veya teknolojik atılımlarla değil; en sessiz anlarda verilen adalet kararlarıyla şekillenir. Çünkü hukuk sadece maddeler, maddeler de sadece kelimeler değildir. Hukuk, insanın vicdanıdır; toplumun ortak ahlak kodudur, nefesidir, suyudur.

İslam tarihinde adaletin cazibesi
İslam dünyasının en parlak dönemlerine baktığımızda, o dönemlerin yalnızca ekonomik ya da askerî güçle değil, hukuk ve adalet anlayışıyla yükseldiğini görürüz.

Mesela Abbasi döneminde görev yapan bir kadının, halifenin oğlu ile sıradan bir tüccar arasındaki davada halifenin oğlunu haksız bularak cezalandırması, tarih kitaplarında sadece bir hukuk örneği olarak değil, bir medeniyet göstergesi olarak geçer. Bu tür hadiseler, Müslüman olmayan toplumlarda hayranlık uyandırmış, binlerce kişinin “Güçlüye karşı bile adalet var” diyerek İslam’a ilgi duymasına yol açmıştır.

"Çünkü adaletin tebliğe ihtiyacı yoktur; kendisi tebliğdir."

Gücü eline alanın unuttuğu ilke
Tarih boyunca iktidara gelen nice kişi ve yapı, gücü ele geçirince hukuku bir “engel” gibi görmüş, vicdanı askıya almıştır.

Buna en çarpıcı örneklerden biri, Orta Asya’da bir Türk beyinin kendi aşiretinden birini kayırmak için verdiği kararın ardından çıkan huzursuzluktur. Halk, “Adalet zeminse, kayırma bataktır” diyerek ona yüz çevirmiş, kısa sürede gücünü kaybetmesine yol açmıştır.

Bugün de benzer örnekler görmek için uzaklara gitmeye gerek yok. Hangi ülkede adalet zedelenirse, yatırım kaçar, üretim durur, beyin göçü artar, toplumun ortak sesi kısılır. Çünkü kimse öngörülemeyen bir düzen içinde kalmak istemez.

Adaletin olmadığı yer: kupkuru toprak
Ekonomiden eğitime, aile yapısından bilimsel araştırmalara kadar her kavramın ortak bir bağımlılığı vardır: güven. Ve güvenin temel kaynağı adalettir.

Bir ekonomist şöyle demişti:
“Para hızla kaçar; adalet yavaş yürür. Ama para her zaman adaletin yürüdüğü yere geri döner.”

Nitekim dünyanın farklı ülkelerinde yapılan araştırmalar, hukukun üstünlüğünün yüksek olduğu yerlerde:

  • Yabancı yatırımın arttığını,
  • Üretimin çeşitlendiğini,
  • Enflasyonun düşme eğiliminde olduğunu,
  • üniversitelerin daha özgür ve üretken olduğunu,
  • Aile kurumunun daha sağlam olduğunu gösteriyor.

Kupkuru bir toprağa nasıl su gerekirse, topluma da adalet gerekir. Adalet olmadığında en verimli tohumlar bile filizlenemez.

Medya ve üniversite özgürlüğü neden adalete bağlıdır?
Bir gazeteci düşünün: Eleştirel bir haber yazdığında başına ne geleceğini bilmiyorsa, toplum gerçekleri öğrenemez.

Bir bilim insanını düşünün: Yaptığı araştırma siyasete veya güçlü bir yapıya dokunuyorsa ve bu yüzden baskı görme ihtimali varsa, bilim gelişemez.

İşte bu yüzden adalet, sadece mahkeme duvarlarında değil; mikroskopların altında, matbaa makinelerinde, fabrikalarda, sınıflarda, evlerde gerekir.

Adaletin olduğu yer: nefes alan toplum
Bir ülkede hâkim, bir davada taraflardan biri güçlü diye tereddüt etmiyorsa; savcı, siyasal baskı hissetmiyorsa; vatandaş, “Hakkım yenir mi?” kaygısıyla yaşamıyorsa…
İşte o toplum nefes alıyor demektir.

İngiliz hukukçu Lord Denning’in söylediği gibi:
“Adaletin olmadığı yerde özgürlük değil, sadece sessizlik vardır.”

Sessizlik ise barış değildir; korkunun sesidir.
Hukuk vicdandır; vicdanı kaybeden toplum geleceğini kaybeder
Bugün de yarın da değişmeyecek tek gerçek var:

Hukuk yaşamın hava ve su gibidir. Onu kaybeden toplum, nefessiz kalır, kurur. Onu yaşatan toplum ise kök salar, büyür, yükselir.

Adalet, bir ideoloji değil; bir ihtiyaçtır.
Bir tercih değil; bir varoluş meselesidir.

Ve her çağın sonunda fark edilmiştir:
En güçlü olanlar değil, adaletli olanlar kalıcıdır.

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum