Vedat KAHYALAR

Vedat KAHYALAR

[email protected]

Savaşın Ahlakı ve Batının Sessizliği

11 Haziran 2025 - 16:51

İsrail’in Gazze’deki soykırım niteliğindeki saldırılarını koşulsuz destekleyen Amerika ve müttefikleri, gerçekten bu savaşın bir ahlakı olduğuna inanıyor mu?

Savaşın da bir hukuku, bir ahlakı olduğu fikri, özellikle modern uluslararası hukukta önemli bir yere sahiptir. Savaş sırasında uygulanan adalet ve ahlaki ilkeler, çatışmanın yürütülme biçimini düzenler ve insan onurunun korunmasını esas alır.

Uluslararası Hukuk ve Modern Savaş Ahlakı
1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri ve ek protokolleri, savaş halindeki taraflara uluslararası hukuk çerçevesinde birtakım sorumluluklar yükler. Özellikle sivillerin, yaralıların ve savaş esirlerinin korunması bu sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. Bu bağlamda temel ilkeler şunlardır:

●Sivillerin korunması: Sadece savaşçılar hedef alınmalı, sivillere doğrudan zarar verilmemelidir.

●Orantılılık: Askerî bir hedefe ulaşmak için kullanılan güç, gerekli olanla sınırlı olmalı; aşırı yıkımdan kaçınılmalıdır.

●Askerî zorunluluk: Her saldırı, askeri bakımdan zorunlu ve anlamlı olmalıdır.

●Savaş suçlarından kaçınma: Teslim olanlara ve savaş esirlerine insan onuruna uygun davranılmalı; işkence, kötü muamele gibi uygulamalardan kaçınılmalıdır.

Ancak İsrail,  bu temel kuralların hiçbirine  Gazze’de uymamıştır. Uluslararası kamuoyunun gözleri önünde kadınlar, çocuklar ve toplumun her kesiminden siviller sistematik şekilde hedef alınmış; hastaneler, okullar, ibadethaneler, pazar yerleri, konutlar, su kaynakları ve gıda depoları acımasızca bombalanmıştır. Yerleşim yerleri yıkılmış, yaşam altyapısı bilinçli şekilde yok edilmiştir.

Batı'nın Ahlaki Sınavı
Kendilerini "demokratik" olarak tanımlayan Batılı ülkeler — halkları hariç — bu vahşeti büyük oranda görmezden gelmiştir. ABD’nin koşulsuz desteğiyle cesaretlenen İsrail, bu cezasızlık zemininde sınır tanımaz bir şiddet uygulamıştır.

Peki, İslam dünyası ne yaptı? 
Ne yazık ki sonuç farklı olmadı. Halkların vicdani çığlıkları ve kitlesel tepkileri yöneticiler tarafından ciddiye alınmadı. Zayıf kınamalar, göstermelik toplantılar ve içeriksiz açıklamaların ötesine geçilemedi.

Bu durumda, İsrail’in bu pervasızlığı, yalnızca askeri gücünden değil, dünyanın suskunluğundan, hatta bazı ülkelerin açık desteğinden kaynaklanmaktadır. Bugün İsrail, dünyanın en çok tepki çeken, en nefret edilen ülkelerinden biri olmasına rağmen nasıl bu denli korunabiliyor?

İlkesiz Destek ve Emperyal Paydaşlık
İsrail’in ardındaki bu görünmeyen kalkan, emperyalizmin ve kapitalizmin çıkar ortaklıklarından oluşmaktadır. ABD başta olmak üzere Avrupa ülkeleri, Hindistan, Azerbaycan ve bazı azınlık yapılar, bu destek ağının içinde yer almakta ve ilkeleri değil, çıkarlarını öncelemektedirler.

Umut Nerede? 
Bu savaş nasıl son bulacak? 

Artık kimse İslam dünyasından güçlü bir irade beklemiyor. Yemen ve İran’ın çabaları sembolik olarak kıymetlidir; ancak etkili sonuçlar üretememiştir.

Bu noktada umut, Batı’nın gerçek demokratlarında, insan hakları ilkesine sadık kalan vicdanlı bireylerinde yatıyor. İsrail’e karşı yürütülecek güçlü sivil protestolar, hukuki yaptırımlar ve etkili boykotlar, çatışmanın gidişatını değiştirebilir.

Unutmamak gerekir ki Gazze’deki direniş, ve bunun liderligini yapan Hamas, yalnızca askeri bir mücadele değil, aynı zamanda ahlaki bir duruşun da sembolüdür. Yaklaşık iki yıldır sürdürülen kahramanca direniş, tüm dünyanın desteğini alan İsrail ordusuna rağmen çözülmedi, yenilmedi.

 Hâlâ üstünlük, direniş cephesinin elindedir.
Bugün yaşananlar, sadece bir savaşın değil, insanlığın ahlaki testi haline gelmiştir. Bu sınavı kaybedenler, sadece kurbanların değil, kendi vicdanlarının karşısında da yenilmiş olacaklardır.

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum