Metin Külünk, "Akşama Not"
Sokak hayvanları dilsizdir; ama hissiz, duasız ve bedduasız değildir.
Bu ülkenin medeniyet tarihine asla yakışmayacak olan şey, hayvanların acımasızca öldürülmesidir.
Evet, şehir hayatında hiçbir hayvanın insana zarar vermemesi gerekir. Bu, kamu otoritesinin sorumluluğudur.
Ancak süreci yönetirken, geçmişte yapılması gerekenler yapılmayıp bugün bütün yük ve sorumluluk hayvanlara yüklenerek, çözümün sanki yalnızca hayvan itlafının meşrulaşması yada izolasyon da ya da süreci yönetenlerin eline itilaf gibi bir yetki vermekte saklı olduğu anlayışı da doğru değildir.
Şimdi;
İnsanlığı tekno-liberalizmin esareti altına alıp köleleştirmek isteyen,
varlığın yaratılış doğasını tahrip ve yok etmek için her şeyi yapan akıl,
Hazreti Âdem ve eşinin soyunun düşmanıdır.
Bu akıl; insan ile varlık ilişkisini oluşturan ekosistemin ayrılmaz parçası olan hayvanların da düşmanıdır.
Paris İklim Sözleşmesi üzerinden insanlık üzerinde büyük planlar yapan bu akıl, hayvanlara yönelik de harekete geçmiştir.
Hayvanlar içindeki kısmi saldırganlık ve insanların yaşadığı acı olaylar üzerinden, şehirlerin doğal genleriyle oynamak istemektedir.
Eğer siz şehir hayatından kedileri ve köpekleri ayırırsanız, bozulan doğal dengenin sonucunda insan doğasına saldıracak başka türler ortaya çıkar.
Kediler yoksa fareler vardır; köpekler yoksa başka kemirgen türleri ortaya çıkacaktır.
Hayatın parçası hâline gelmiş hiçbir canlı yoktur ki gereksiz olsun.
Mesele; var olan dengeyi koruyacak tedbirleri alabilecek aklı ve bu dengeyi yönetecek süreci inşa edebilmektir.
Bu ülkenin medeniyet tarihinde, yaratılmış hiçbir şeye düşmanlık yoktur.
Bu millet; medeniyet değerleri üzerinden bütün evreni sevgiyle, şefkatle ve merhametle kuşatacak kadar derin bir akla, zekâya ve kalbe sahiptir.
Ancak bugün, bu ülkede yaşanmış acı olaylar üzerinden nesillerimizi hayvan düşmanı hâline getirmek isteyen kirli bir akıl ile karşı karşıyayız.
Yaşanmış acılar bahane edilerek Devlet’e baskı yapmak, ve bazı bölgelerde görevlilerin sergilediği acımasız tutumlar asla kabul edilemez.
Hayvan öldürmek, hiçbir şart ve koşulda kanunla meşrulaştırılamaz.
Unutmayın:
Geçmişte köpeklere yapılan yanlış uygulamalar nedeniyle İstanbul’da yaşananlar, tarih tarafından kaydedilmiştir.
Herkes şapkasını önüne koyup düşünmelidir:
Onların dili yok diye bedduaları yok değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin geçtiğimiz yıl Meclis'ten geçirilerek küresel çapta aziz milletimizi derin bir vebâl altında bırakacak ve adeta ismi "Hayvan İtlafı Kanunu"na çıkan yasa hakkında İçişleri Bakanlığı'nın hazırlattığı rapora yönelik vicdan sahiplerinin sesine kulak verilmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin geçtiğimiz yıl Meclis'ten geçirilerek küresel çapta aziz milletimizi derin bir vebâl altında bırakacak ve adeta ismi "Hayvan İtlafı Kanunu"na çıkan yasa hakkında İçişleri Bakanlığı'nın hazırlattığı rapora yönelik vicdan sahiplerinin sesine kulak verilmelidir.
Paris İklim Anlaşması'nın bir dayatması olarak alelacele Meclis'ten geçirilen ve bunun için bütün yolların aşama aşama ve hatta insanımızın canını yaka yaka taraftar toplayan yasanın yeniden gözden geçirilmesi elzemdir.
Vicdan sahibi vatandaşlarımız diyor ki;
1. İçişleri Bakanlığı’nın Hayvan Hakları içerikli rapordaki rolü yetki tartışması başlatır
2. Sıfır Atık kapsamında hayvan mama üretimi, gıda güvenliği ve veteriner işi açısından çok, kurumsallık ve mevzuat işbirliği gerektirir.
3. Türkiye’de bir bilim kurulu acilen kurulmalı; TNR tabanlı popülasyon yönetimi ve kemirgen kontrolü için stratejiler geliştirmelidir.
4.Halk sağlığı tehlikesi arz eden fare, kemirgen artışında, barınak kapatma değil, ekolojik ve bilimsel temelli çözümler tercih edilmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin şefkat medeniyetine, dini ve kültürel mirasına uygun, anayasal sorumluluklarını yerine getiren, yalnızca hayvanların değil, toplumun ruh ve vicdan sağlığı için de yaşatan bir sistem kurması elzemdir.
- Bu doğrultuda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kalıcı bir Hayvan Hakları Komisyonu kurulması,
- Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde bağımsız ve uzmanlardan oluşan bir Hayvan Refahı Başkanlığı oluşturulması,
- Konuya dair karar süreçlerinin masabaşı bürokratların değil, bilim insanlarının, sahayı bilen tecrübeli sivil toplum kuruluşlarının ve toplumun şefkat duygusunu temsil eden bireylerin katkısıyla oluşturulması,
- Veteriner hekimlik meslek etiğine, Avrupa Birliği standartlarına, uluslararası sözleşmelere ve Türk töresine uygun bir stratejik yol haritasının belirlenmesi şarttır.
Talebimiz Şudur:
5199 ve 7332 Sayılı Kanunların yeniden ele alınarak daha da güçlendirilmesi,
- 2028 yılına kadar hayvan refahı, sahiplendirme, üretimin durdurulması, yerinde yaşatma gibi tüm başlıklarda evrensel ölçütlere dayalı bir yapının şeffaf, hesap verebilir, kamu denetimine açık şekilde kurulması,
- Bu hedef doğrultusunda bağımsız bilim kurulu oluşturulması,
- Kemirgenlerin artışı, kırsalda kontrolsüz üreme, tüftüf gibi narkotik madde kullanımı, hukuksuz toplamalar, hukuka aykırı barınak koşulları gibi başlıklarda acil yasal ve idari önlem alınması talebimizdir."
YORUMLAR