Reklam
Sedat Memili

Sedat Memili


AZİZE ATASOY EKLİ VE PERSONA…

27 Kasım 2025 - 10:32

AZİZE ATASOY EKLİ VE PERSONA…
Bazı yollar bir türkülük; bazı resimler bir ömürlüktür…

BİR ÖMÜRLÜK RESİM…
Dolmuş şoförü, yolculardan birine adres tarif ederken; “Şu indiğin yerden, karşı sokağa gir. Bir türkü tuttur. Türkü bitmeden oradasın” dedi.
Bir türkülük yol…
Bu yol ne kadar? Metrelerle mi ölçülür, saatlerle mi yoksa duygularla mı?  Belki renkler ve notalarla ölçülür. Türkü mü uzun yollar mı kısa ya da türkü mü kısa yollar mı uzun?  
Aklımda bu sorularla, değerli Ressam Azize Atasoy Ekli’nin daveti üzerine Ramada Oteli’nde düzenlenmiş olan Karma Resim Sergisi’ne gidiyorum.
Sayın ekli ile geçtiğimiz aylarda Çırçır Sanat galerisinde küratörlüğünü yaptığı “Çukurova’da Bir Puduhepa” sergisinde tanışmıştım.
O günü sergilenen resimleri dikkatle izledim. Elbette çok değişik sanatçıların çok değişik eserleri vardı. Her tablo bir dünyaydı.
Birçok ressamla tanıştım… Sergiden geriye değerli anılar kaldı.
Genelde ressamın ne anlatmaya çalıştığı ile izleyenin anladığı aynı olmuyordu. Bu açıdan büyük anlam zenginliği doğuyor. Evet dilim sürçmedi, zenginlik dedim. Çünkü sanatçı bir anlam yükler ancak sergiye çıktığı zaman onu izleyen kadar anlam çoğalır.
Bir şarkı, bir roman, bir şiir ya da bir türkü gibi…

“GÖZÜ YAŞLI MAVİ…”
Sözleştiğimiz saatten erken gittim. Önce sergiyi dolaştım. Her tabloyu dikkatle inceledim. Resim sanatında uzman olduğumdan değil. Her resmin, sanatçısından bir parça olduğunu düşünür ve o parçadan duygularının derinliğini tahmin etmeye çalıştığım içindir.
Otomobil diye kastettiğimiz nesnenin binlerce çeşidi vardır.
Genel anlamda yıldız deriz, ancak sonsuz sayıda yıldız vardır.
Resimler de öyledir. “Resim” deriz genel olarak… Ancak hepsi bir yıldız hepsi de bir duygunun tuvale yansımasıdır.
Azize Atasoy Ekli’nin iki tablosu vardı. Birbirinin devamı gibi görünen ve birinin üzerinde “Persona” yazılı tabloya dikkatle baktım. Puduhepa Sergisi’nden de hatırladım bu resimleri. Mavi tonlar bana, o zaman da Paul Varlain’dan bir şiirin dizesini çağrıştırmıştı.

“ŞİİR SANATI ÜZERİNE
(…)

Ararengin peşindeyiz çünkü biz;
Rengin değil, ararengin sadece.
Ancak öyle sarmaş dolaş ederiz.
Kavalı boruyla, rüyayı düşle.
Nükte beleşinden kurtulmaya bak;
Acı zekâ, sulu gülüş neyine?
İşe karıştı mı bu cins sarımsak
Maviliğin yaş dolar gözlerine.”
(1)

Güncel konuşmalarda sık kullandığımız bir kelime değil.

Sayın Atasoy, nazik ciddiyeti ile geldi. Önce bir kahve içimliği sohbet etmeye başladık.
Bakışları bir heykeltıraşın mermer bloğa bakışı gibiydi… Sanki her şey bir resmin ana konusuydu. Resme nasıl başladığı, yaşadığı ortam, bu noktaya gelişin kilometre taşlarını… Dikkat ve ilgiyle dinledim.
Bir kez daha anladım ki hayranlığımızı kazanan o muhteşem yapılar, ancak nesnelere ruh verenlerin mimarlığıyla meydana gelir. Yaşadıkları, duyguları, kaderin ve kederin çizdiği yol ve bugün Ramada Otelinin geniş salonunda sergilenen tablolar.
“Şu Persona… Ne demek… Nedir?” diye sordum.  
“Kısaca persona, kimliğin bir maskesi” dedi.
“Yani?”
“Günlük yaşamda karşılaştığımız kişiler, gerçekte olan kişiler değildir. Fiziken varlar ama davranış biçimi olarak görülmek istedikleri kişilerdir.” Ve bir örnek verdi Sayın Atasoy:
“Gerçekte bir kişi, pratik yaşamda üç kişidir. Birincisi, karşısındakinin görmek istediği kişi… İkincisi, karşısındakine görünmek isteyen kişi… Artık nasıl görünmek istiyorsa; Üçüncüsü de, gerçekte olan kişidir.
Çok tuhaf bir dünyada yaşıyoruz. Bir kurumda müdür olan kişi, çocuklarının yanında baba, bir takımda kaleci, bankada mudi… Markette müşteri… Eşinin kocası / karısı… Kimdir bu kişi? Anlatmak istediğim budur. Gerçek kimlikler ve duygular arasında değil, sanal duygu ve kimlikler arasında yaşıyoruz. Her mekânda veya ortamda, ortamın gerektirdiği maskeleri takıyoruz.
Ve biz kayboluyoruz…
Kendimiz olmayı unutuyoruz.
Bakın, yüzümüzü saklamak ya da nasıl görünmek istiyor isek öyle görünmek için elimizde tutuyoruz. Yani maskemiz, maalesef gerçeği saklamak içindir. Bu zorunlu mu? Pratik yaşamda belki de zorunludur. Ama bence bu bir trajedidir, ben de o trajediyi yansıtmak istedim…”

Nerede kalmıştık? bir türkülük yolda… Dolmuş şoförü için, bir türkülük yol, bir hayatın özetidir.
Persona tablosu da bir yaşamın / yaşamların özetidir. Bu tabloyu, bir ömürlük resim olarak niteliyorum.

Sayın Atasoy’un teşekkür mesajları var; Özellikle Mekan olarak Ramada Oteli… Sayın Selçuk Tansalar, Adana’da kültür ve sanat etkinliklerine mekanını ve gönlünü açan bir insan. Geçen yıl tanışmış ve gerçekten takdirimi kazanmıştı.
En çok hoşuma gidenlerden biri de dostlarının kendisine yakıştırdığı hitap: “Bayan Porselen…”
Çok saygı duyduğu bir sanatçı onu görür görünce: “Aaaa… Bayan Porselen, uzun zamandır sizi takip ediyorum…” Bu hitap sihirli bir etki yapmış üzerinde.

“Şöyle bir mesaj yayınladı: Adana Ramada Otel’de düzenlenen karma sergimizin mimarları; Sayın Selçuk Tansalar, Kuratör Nihat Tokat ve ona eşlik eden ressam Aslı saral Hanıma sevgi ve teşekkürlerimle…
Ülke şartlarının zorluğuna rağmen tüm sanatçıları beklentisiz gönülden misafir eden; açılış ve kokteylde sunduğu hizmeti ve güler yüzlü personeli ile birlikte bizlere büyük destek olan Selçuk Tansalar Beyefendi’ye ve ayrıca sergimizde bizleri yalnz bırakmayan sinema sanatçısı Sayın Alper Güngör’e gönülden teşekkür ederim…”

Değerli okuyucularım… Aynı gün, Ressam Şevin Ergül Erol, Hakan Yaşar; sinema sanatçısı Aler Güngör ve Feza Afacan ile tanıştım… Hepsi başlı başına bir değer… Konuştuklarımızı tek tek paylaşacağım…

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum