ALLAH SGK BAŞKANINA UZUN ÖMÜR VERSİN
“Ey yaşlılık, başka hiçbir dert getirmesen de gelirken yanında getirdiğin şu dert yeter:
‘İnsan çok yaşayınca görmek istemediği birçok şeyi görür…’”
Çiçero
Değerli Dostum Hakan Kamber, İzmir’den bana bir mesaj gönderdi:
“SGK Başkanı Raci Kaya emekli maaşlarının düşüklüğünün nedeninin; mevcut emeklilerin GEÇ ÖLMELERİ olduğunu söyledi. Vallahi öyle dedi! (…)”
Mesajın gerisini okumadım, o anki duygularımı yazdım…
Çok yaşamak çok değerli bir durum değil Sayın SGK Başkanı…
Bilmiyorum sanatla aranız nasıl? Frank Darabont’un Yeşil Yol diye bir filmi…
İyiliğin mistik gücüyle uzun ömre kavuşan filmin kahramanı ölmüyor…
Ölmeyince de görmek istemediklerini görüyor, bilmek istemediklerini öğreniyor.
Daha da acısı, sevdiklerini tek tek toprağa nasıl verdiğini acı ve çaresizce anlatıyor.
Çok yaşayan çok görür…
Maalesef eğer çok yaşamamış olsaydım, SGK’nın başına sizin anlayışınızda birinin geldiğini görmeyecektim.
Mesela ben yurdunu çok seven, yerli malı haftalarıyla veya ağaç bayramlarıyla büyüyen bir insanım.
Çok yaşamasaydım, dağlarımın ormanlarımın aç gözlü madencilere nasıl dağıtıldığını görmeyecektim.
Zeytin ağaçlarının en ilkel duygularla yok edilmelerini görmeyi hak etmiyordum…
Ama gördüm.
Cumhuriyet tarihinin en beceriksiz, yeteneksiz iktidarının Cumhuriyetin kazanımlarını nasıl miras yedi gibi tarumar ettiğini görmeyecektim.
Keşke görmeseydim: ama gördüm.
Gördüm, SGK Başkanı gördüm…
SGK’nın öz kaynaklarının nasıl başka alengirli işlere kaydırıldığını gördüm.
Emekliye verilmek için toplanan primlerin kimlerin kasasını doldurduğunu da gördüm…
Okuyoruz işte.
Bunları göre göre yaşamaktan mutlu olduğumu mu zannediyorsunuz?
Uzun yaşamak, birlikte yaşamaktan onur duyduğunuz kimselerle birlikte erdemlidir.
Ama aynı havayı teneffüs ettiğim bu kadar yalancı, ilkesiz, inanç tüccarı, okuma ve anlama özürlü, gözleri paradan başka bir şey görmeyen, siyasetten geçinmeyi erdem sayan insanlar arasında yaşamak zorunda olmak bir erdem değil zulümdür Sayın Başkan…
Bu zulmü hak ettiğimi düşünmüyorum.
Bir TV programında sunucu bana uzun ömür diledi.
Hemen itiraz ettim: Uzun ömür asla arzuladığım bir durum değildir.
Allah bana sevdiklerimden, çoluk çocuğumdan uzun ömür vermesin…
Yıllarca, her hatırladığımda lanetler yağdırdığım Kenan Evren’e uzun yıllar dilemiştim.
Asla ölmesini istememiştim.
Çok yaşasın ve çok yaşasın da yalan, dolan ve talanla kanlarına girdiği gençlerimizi rüyasında görsün diye…
Ve çok yaşadı…
Aslında yaşayamadı, sadece canlı kaldı.
En azından ne kadar sevilmediğini, ne denli nefret edildiğini görecek kadar çok yaşadı…
Bu sürede değersizliğini anlayacak kadar aklı başındaydı.
Evet, emekliler çok yaşıyor Sayın SGK Başkanı…
Bu konuda istatistikler tıkır tıkır işliyor.
Bu rakamlara güvenebilirsiniz.
Ama benim aklıma bir soru takıldı…
Daha birkaç yıl önce 11 (yazıyla on bir) ilimizde bir deprem felaketi yaşandı.
Esasında deprem doğal bir olaydı ama onu felakete çeviren yıllardır yapılan usulsüzlük ve beceriksizliklerdi.
Her şey yasalara uygun olsaydı, deprem, deprem olarak kalacak ve onu asrımızın felaketleri arasında saymayacaktık… (Bkz. 506 Sayılı Yasa 79. madde)
Ama bu sorumsuzluğa “takdir-i ilahi” dendi…
“Takdir-i İlahi” söz konusu olunca yapılan imar hırsızlıkları, denetimsizlikler, parasını almak kaydıyla yapılan imar afları, çalınan malzemeler, ihalelerle zenginleşmeler vs. teferruat oldu.
Depremde bu kadar insanın ölmesi – Allah biliyor ya, iktidarınız yüzünden – ilahi mukadderat oluyor da, emeklilerin çok yaşaması ilahi mukadderat olmuyor mu?
Yoksa siz bu “Takdir-i İlahi”ye inanmıyor da, bizim çok yaşamamızı sizin yüzünüzden mi sanıyorsunuz?
Allah bana uzun ömür vermesin…
Size upuzun, ama çok uzun ömürler versin…
Kaç yerden maaş aldığınızı bilmiyorum…
Kaç maaşınız varsa, tıkır tıkır aylıklar size akarken uzun, uzun ömrünüz olsun.
Allah, vebaline girdiğiniz emeklilerden kestiği ömrü size versin…
Çok yaşayın. Canlı kalın.
Canlı kalın da, bizleri mutlu etmeyen gördüklerimiz belki sizi mutlu eder.
YORUMLAR