EYVAH! ABD VE İSRAİL BARIŞ GETİRİYOR!
Mazlumlar ölmekle bitmedi; Zalimler zulümden yoruldu
En köklü ihanetler sadakatle, en büyük kötülükler erdemle, en büyük yıkımlar da barışla gelir… Bugünün en büyük talihsizliği, organize olmuş kötülüklerin, organize olmuş bilgisizleri yönetmeleridir.
Eşkıya yönetimlerin barıştan ne anladıklarını Mehmet Âkif’in dizeleriyle ifade edeyim:
“Eski Dünya, yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.”
Bu sahnenin nakkaşları barış önerdiler: Osmanlı Devleti’nin silahsızlandırılması ve orduların terhis edilmesi…
Adına Sevr denilen sözde barış, haramilerin sunaklarına kurban edilmiş milyonlarca insan demekti.
Kuvayi Milliye olmasın, yeni Türkiye kurulmasın…
Haramilerin barıştan anladığı bu…
ABD yönetiminin barıştan ne anladığını son yüz yıllık dünya haritası size anlatır.
Nerede ırmaklar gibi akan kan, nerede gözyaşı, talan edilmiş madenler, yakılmış ağaçlar görürseniz ABD oraya yerel işbirlikçileriyle barış getiriyordur.
Kendi tarihlerinin “zafer” diye nitelediği sayfalar, diğer ülke insanlarının yıkım ve felaketini anlatan en karanlık sayfalarıdır.
Onların barıştan anladığı, Hitler’in Avusturya Başbakanı’na söyledikleridir:
“Biz savaş istemiyoruz; her dediğimizi yaparsanız…”
Hitler bu koşulları söylediğinde kendine inşa ettirdiği dağ evindeydi ve Avusturya Başbakanı üzerinde çevrilmiş silahlar vardı.
Başta 12 Eylül Türkiye olmak üzere İran, Guatemala, Zaire, Domuzlar Körfezi, Vietnam, Dominik Cumhuriyeti, Endonezya, Şili, Kamboçya, Angola, Libya, El Salvador, Nikaragua, Afganistan, Irak, Haiti, Yugoslavya, Suriye…
Bu ülkelerde henüz kurumamış kanlar, ABD’nin barıştan ne anladığını anlatmaya yeter.
İSRAİL’İN BARIŞTAN ANLADIĞI…
Onu da “Kitab-ı Mukaddes” diye ifade edilen Tevrat’tan anlatalım:
Yakup, babasını aldatarak abisi Esav’a ait olan egemenlik hakkını ele geçirmiştir.
Esav buna sinirlenir, abisinin peşine düşer. Aşiretiyle birlikte abisinden kaçan Yakup, Şekem şehrinin sınırlarına gelir.
O bölgenin beyi Hivli Hamor’un oğlu, Yakup’un kızı Dina’yı görünce ona âşık olur. Onunla münasebete girer ve ardından babası Hamor’a:
“Bu kızı bana eş olarak al.” der.
Bey’in oğlunun adı da Şekem’dir.
“Şekem’in babası Yakup ve oğullarının yanına gider: ‘Oğlumun gönlü kızınızda, lütfen onu oğluma eş olarak verin. Bizimle akraba olun. Birbirimize kız verip kız alalım. Bizimle birlikte yaşayın. Ülke önünüzde, nereye isterseniz yerleşin, ticaret yapın, mülk edinin…’”
(Yaratılış 34/8–10)
Nereye giderlerse kovulmuş olan Yakup ve oğulları zaten yerleşecek bir yer arıyorlardı.
Kafalarından bir plan yaptılar ve onlara:
“Olmaz, kardeşimizi sünnetsiz bir adama vermeyiz, bu bizim için utançtır.”
derler ve bir koşul ileri sürerler:
“Bütün erkekleriniz bizim gibi sünnet olursa, birbirimize kız verip kız alabiliriz, sizinle birlikte yaşar, bir halk oluruz…”
(Yaratılış 34/17)
Bey’in oğlu bu koşulu hemen kabul eder. Çünkü kıza âşıktır.
Şekem ile babası Hamor kente dönüp kent ileri gelenleriyle görüşüp durumu ve ileri sürülen koşulları anlatırlar:
“Bu adamlar bize dostluk gösteriyor.” derler.
“Ülkemizde yaşasınlar, ticaret yapsınlar, topraklarımız geniş; onlara da yeter, bize de…”
Sonra ileri sürülen koşulu söylerler:
“Bizim erkeklerin de kendileri gibi sünnet olmasını istiyorlar…”
Kent halkı bu barış önerisine sıcak bakar. Ve kentin bütün erkekleri sünnet olur.
Bundan sonrasını Tevrat’tan birebir aktaralım:
“Üçüncü gün, erkekler daha sünnetin acısını çekerken Yakup’un oğullarından ikisi — Şimon ile Levi — kılıçlarını kuşanıp kuşku uyandırmadan kente girip bütün erkekleri kılıçtan geçirdiler. Hamor ile oğlu Şekem’i öldürdüler. Kardeşleri Dina’yı Şekem’in evinden alıp gittiler.
Sonra Yakup’un bütün oğulları, cesetleri soyup kenti yağmaladılar. Çünkü kız kardeşlerini kirletmişlerdi. Kentteki ve kırdaki bütün davarları, sığırları, eşekleri ele geçirdiler. Bütün mallarını, çocuklarını, kadınlarını aldılar, evlerindeki her şeyi yağmaladılar…”
(Tevrat, Yaratılış 34/25–29)
Filistin’in silahsızlandırılması yöntemiyle elde edilecek hiçbir barış yoktur.
Büyük fotoğraf, İsrail’in barış yapmasına engeldir.
Öldürerek mazlumları bitiremediler; şimdi zulüm yapmaktan yorulup dinlenmeye çekildiler.
Bu arada bir not vermek istiyorum:
Yakup, “Hileci” anlamına gelir ve bu ismi ona Rab Yahova vermiştir.
Hileci anlamına gelen Yakup adı da yine Rab Yahova tarafından “İsrail” olarak değiştirilmiştir.
YORUMLAR