PROF.DR MURAT KOÇ: “BÜYÜK TAARRUZ ANADOLU’NUN KALP ATIŞIDIR
Vatan, çiftçinin pancarı, işçinin tezgâhı, sanayicinin atölyesidir.
Vatan, Aşık’ın türküsü, Ozan’ın deyişi, yazarın kalemidir.
Doksanlı yılların başı. Bir 29 Ekim öncesi Çanakkale’ye, - O hüzünler Kenti- doğru gidiyordum. Bir davet üzerine Mudanya’da Cumhuriyet törenlerine konuk olarak katılacaktım.
ANADOLU’NUN KOKUSU
Yolculuğuma yol boyu Anadolu’nun her köşesine sinmiş bir koku eşlik ediyordu. Anadolu’nun kendine has kokusu vardır. Toprağın, çiçek ve ağaçların kokusundan farklı bir koku… Bu coğrafyada gezerken hissedersiniz… Karapınar gölgesizlik kokar, Akçakoca’da aydınlığın kokusunu içersiniz. Adana’da kaybolmuş mevsimlerine ağıt, Düzce bakış kokar… Evet sadece bakış... Çanakkale’nin çok özel bir hüzün kokusu vardır. Gökyüzü hüzün maviliğinde, toprağı kahverengi ve yeşil hüzündür. Kırmızı çiçekleri hüzün kokar, rüzgâr hüzünle eser… İç Batı Ege diriliş ve Afyon Karahisar Zafer kokar.
Anadolu’yu bedeninizle değil, ruhunuzla gezerseniz bu kokuları hissedersiniz.
Afyon girişinde yol boyu şeker pancarı taşıyan traktörler gördüm. Yol kenarlarında römorktan düştüğü anlaşılan pancarlar savrulmuştu. Küçükbaş hayvan kafası büyüklüğünde… Bunca pancarın yol kenarına düşmüş olmasına üzüldüm. Birini aldım. Hızlandım ve öndeki traktöre yetişmeye çalıştım. Yakaladım ve durdurdum. Köylüye:
“Maşallah, çok olunca bunları almaya tenezzül etmiyorsun” diye şaka yaptım. Köylü:
“Tenezzül mü? Ne tenezzülü beyim. O elinde tuttuğun pancar değil vatanımdır. O benim vatanımın bir parçasıdır” deyince dondum kaldım.
Sahi, uğruna öldüğümüz, öldürdüğümüz vatan nedir?
Mustafa Kemal Atatürk, ikamet edeceği ev için bir ağaca kıyamamıştı. Ancak söz konusu vatan olunca savaşları meşru ve kutsal gördü.
O gün anladım… Vatan çiftçinin pancarı, işçinin tezgâhı, zanaatkârın atölyesi, iş adamının fabrikası, Adana’nın pamuğu, Manisa’nın üzümü, Anaların ninnisi…
Vatan, Aşık’ın türküsü, Ozan’ın deyişi, yazarın kalemidir.
ŞAHİN: BERABERİZ… YAN YANAYIZ…
Dün de vatanın başka bir boyutunu öğrendim.
Anadolunun Kalp Atışı: Büyük Taarruz konulu Konferansı Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Adana İl Başkanı Oğuz ŞAHİN ve Adana Kardeş Kültür Dernekleri birlikte organize etti. Konferansta Çağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat KOÇ, Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Adana İl Başkanı Oğuz ŞAHİN ve Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Adana Şube Başkanı Mehmet Ali BAKIR Günün anlam ve önemini belirten konuşmalar icra ettiler.
Oğuz Şahin açılış konuşmasında;
“O Ağustos gecesi ay hilal gibi yanıp bir yanıp bir sönüyordu. O Ağustos gecesi hiç kimse ne olacağını, nereye varacağını bilmeden yeni bir sabaha uyanıyordu. Sisli bir ağustos sabahı, herkes hepimize yetecek küçücük bir kıvılcımı bekliyordu. Çorak bir ovada, bozkırın derinlerinde, betondan fışkıran sapsarı çiçekler açan, her şeye meydan okuyan ayçiçekleri gibi bir büyük umuda, bin bir zorlukla göğüs gerenlerin, büyük bir umuda inatla, ısrarla, gayretle tutunanların, bir büyük umudu her şeye rağmen pes etmeden geleceğe taşıyanların, olmazı oldurmaya çalışanların, imkansızı yok sayanların, kocaman yürekleriyle en önde koşanların hikayesidir 30 Ağustos.
Özgürlük ve bağımsızlık için, yeniden kavuşabilmek için sevdikleriyle vedalaşanların, geri dönmeyi düşünmeden ölüme koşanların hazin hikayesi. Bir neslin varlığı için koskoca bir neslin yok oluşunu görenlerin hikayesidir 30 Ağustos,
Dünyanın en genç ordusunun kadını erkeğiyle birbirine inanarak milletini peşine takan dünyanın en cesur komutanının cephenin en önünde yürüdüğü bir muazzam eserin hikayesidir 30 Ağustos.
Bugün bizleri ayırmak isteyenlere, ayrıştırmak isteyenlere, karşı karşıya getirmek isteyenlere inat yine biriz, beraberiz, yan yanayız, omuz omuzayız.
Bu milletin kaderini sil baştan çizen, bir milleti küllerinden yeniden doğuran bir büyük komutana, bir büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk’e vefamızı daha çok çalışarak, daha çok çalışarak, bu vatanı aydınlık yarınlara taşıyarak göstereceğiz. Selam olsun bu toprakları bize vatan yapan kahraman şehitlerimize. Selam olsun bize bugünleri armağan eden, yolumuzu aydınlatan, bitmeyecek, tükenmeyecek sevdamızın, her gün bin kat artan saygımızın baş kahramanına, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüze, minnetle, şükranla, Zafer Bayramınız kutlu olsun…Saygıyla
MURAT KOÇ: KALP ATIYORSA…
Asker kökenli bir bilim adamı olan Prof.Dr. Murat Koç, Anadolu’nun Kalp Atışı: Büyük Taarruz konulu konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldi:
“Burada birkaç şapka ile bulunuyorum bunlardan ilk şapkam akademisyen, bir üniversitenin rektör sıfatıyla yöneticisi olarak bulunuyorum. İkincisi, Türk silahlı Kuvvetlerinde görev yapmış bir ordu mensubu olarak, (Adana’da da Alay Komutanlığı görevini ifa etmişti) üçüncüsü de sivil toplum kuruluşlarında, görev yapan, hizmet etmeye çalışan bir arkadaşınız olarak… Özellikle güvenlik konularında çeşitli kitap ve makale yayınlamış bir arkadaşınız olarak…
Bugün neden Anadolu’nun kalp atışıdır, onu anlatacağım, Ki bu ifadeyi tarihçilerde kullanmışlardır. ikincisi de bu olayın sıradan bir askeri zaferden öte, askeri stratejik önemini,
Anadolu Kurtuluş harbine başlarken en çok kopartılmış, küçücük bir toprak parçasına sıkıştırılmış, bir sürü, ekonomik sosyal kültürel, sorunlarla uğraşan, adeta bütün yaşam damarları kopartılmış, ve bir köşede adeta ölümü beklenen bir süre sonra da bir imparatorluk dağıldıktan sonra da küçük bir toprak parçasında ayakta kalmaya çalışan bir millet…
O açıdan Anadolu’da yaşanan zor bir yaşam ve çok sıkıntılı bir siyasi süreç vardı. Bunların tamamı göz önünde bulundurulduğunda, tıpkı acilde ölümü bekleyen bir hasta gibi, birisinin yardıma gelmesini bekleyen, tabiplerden medet ummaya çalışan bir toplum, bir millet…
Tarihi vesikaların tamamı buna işaret ediyor.
Bunları neden böyle söylüyorum. Büyük bir askeri hastanede görev yapıyordum. Hastanenin en büyük özelliği şuydu. Bir inancı ve kanıtı barındırıyordu. Derlerdi ki: Bu hastaneye gelmiş bir hastanın kalbi atıyorsa, o hasta buradan sağlıklı çıkar… Yarası ne kadar ağır olursa olsun, yeter ki buraya geldiği zaman kalp atışları olsun…Yaşamım bu boyu bu hastanede görev yapmaktan her zaman onur duydum.
O hastane sanki kalp atışını sağlamak için var olmuştu.
İşte, parçalanmış, umutsuzluğa düşmüş, yaşamdan ümdini kesmiş bir milletin yeniden kalp atışını sağlayan 30 Ağustos zaferiydi. Bir uyanışın, kendine gelişen, yeniden soluk alışın bir tezahürü… O kalp atıyorsa hasta iyileşecek demektir. Bu millet işte O 30 Ağustos’ta kalp atışlarını yeniden duymaya başlamıştır.
Hepiniz bilirsiniz, acil olarak hastaneye getirilen bir hastanın kalbine basınç yapılır, o basınçla kalbin atışı yeniden sağlanır; işte bu zafer o basınçtır.
30 Ağustos, Kurtuluş Savaşının kazanılacağının ilk hamlesidir. Ulusun varlık ve yok oluş mücadelesinin ilk kıvılcımıdır.
Bu konuda çok şey ifade edilebilir, ancak acil bir hasta geldiğinde yapılan ilk şey kalp atışını sağlamaktır. O varlık ile yokluk arasındaki ince çizgidir. Kalp atışı sağlanmışsa artık hayattan söz edilebilir. O nedenle 30 Ağustos, Anadolu’nun Kalp Atışıdır…”
KALP ATIŞI VE TOROSLARDA BİR ÇADIR
Sayın Koç bundan sonra, 30 Ağustos zaferinin stratejik detayları, dünya ordularındaki yansımaları ve Mustafa Kemal’in bir askeri deha olarak savaşlarda uyguladığı stratejileri anlattı.
Nezih bir konferanstı. Birçok sivil toplum kuruluşunun başkan ve yönetim kurulu üyelerinin hazır bulunduğu konferansa çok sayıda vatandaş katıldı.
Sonuç olarak: Bana vatanın ne olduğunu İç batı Ege’de hiç tanımadığım bir köylü öğretti. Bu konferansta vatanın nasıl korunacağı konusunda zihnimde şimşekler çaktı.
Kalp Atışı… Ve belki de bu nedenle Mustafa Kemal; “Toroslarda bir yörük çadırında bir duman tütüyorsa şunu iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez” demiştir.
YORUMLAR