SİYASİDEN AHLAK BEKLEMEK AHLAKSIZLIKTIR
Yunus Emre sağ olsaydı, dört bine yakın belediyenin hangisi onu
imar müdürü olarak görevlendirirdi?
Bu seçim sisteminde bir siyasinin ahlaklı kalması eşyanın tabiatına aykırıdır.
Ahlaklı bir siyasetçi, rakiplerinin maskarası olmakta gecikmez.
İyi olmak liderlerin yumuşak karnıdır.
Bir kişi liderliğe iyiliğin basamakları ile çıkar, ama o konumu ancak kötülüğün yaptırımlarıyla korur.
Tarih sahnesine kötülük yapmadan konumunu koruyan bir lider henüz gelmemiştir.
İster Cumhurbaşkanı olsun ister Belediye Başkanı, isterse dernek başkanı olsun…
Hatta bir şirketin yöneticisi bile konumunu ancak kötülük yaparak korur.
Ahlaklı olmak, liderler ve başkanlar için bir zaaftır.
Bir konuma gelmek bedel ister; bu bedeli ödemeyi göze alanlar ancak o konumun nimetlerinden yararlanmayı hak ederler.
Milyarlarca lirayı seçilmek için harcamayı göze alan bir siyasinin ödülünü geri alması neden ahlaksızlık sayılsın ki? O harcamalar yapılırken, ahlak talep etmeyen seçmenlerin, seçimden sonra ahlak talep etme hakları olduğunu düşünmüyorum.
Kötüler tarih yazarken iyiler ancak onların kayıtlarını tutar.
Bir belediye başkanı veya milletvekilinin seçilmek için devasa paralar harcamayı “ahlaksız” saymayan bu seçim sistemi, kazananın bu bedeli tahsil etmek istemesini nasıl ahlaksızlık sayabilir ki?
Esas, bu yöntemle seçilmiş bir siyasiden ahlak beklemek ahlaksızlıktır.
Bir siyasi kazanmak için ödediği bedeli (parayı, ödünü) ya kendi karşılamıştır veya başkaları karşılamıştır.
Eğer bedeli kendi karşılamışsa, seçildiği zaman egemenlik hakkından alacaklıdır; bunu tahsil etmesi kadar doğal ne olabilir?
Eğer bedeli kendisi için üçüncü bir şahıs harcamışsa, o zaman egemenlik hakkından borçludur. Bu borcunu ödemesi neden ahlaksızlık sayılsın?
Bir ihalenin – bu seçim sisteminde – kamu yararını koruduğunu düşünmek saflıktır. (Elbette çıkarı sağlayan gizli bir amaç, adına kamu yaraı denilen erdemli bir amaçla sunulacaktır.)
İhalenin adaletli olup olmadığı, kamu yararı taşıyıp taşımadığının hiç önemi yoktur. Önemli olan, kara kaplıya uygun olmasıdır
Kara kaplıya uygunluğun, vicdanlara uygunluğunu hiç kimse bekleyemez…
Geçtiğimiz günlerde bir yazı dizisi yayınladım; Siyon Protokolleri…
İnanın, herkes görünüşte bu protokollere karşı olduğunu söyleyecektir ama içlerinden bu görüşleri hayranlıkla izleyeceklerdir.
Çünkü insanlar iyiyi sever ancak kötüyle iş yapar.
Yunus Emre sağ olsaydı, dört bine yakın belediyenin hangisi onu imar müdürü olarak görevlendirirdi?
Çünkü bir yönetici veya sıradan bir insan kötülük beklemediği kişiye boyun eğmez.
Siyasiler durumlarını korumak için kendilerine kötü karakterlerden bir çember oluştururlar. Elbette bu çemberde insanlık değeri çok yüksek olan kişilerde vardır ama o kişileri göstermelik olarak iyilere karşı bulundururlar.
Yetkiler daima kötüler ve vicdan sahibi olmayanlar arasında paylaştırılır.
İyiler, sadece ruhların dinlendirilmesi için orada öylesine dururlar.
Ve onlardan geriye “Ben yürürüm yane yeni…” tarzında teselliler kalır.
Siyon Protokolleri adlı yazı dizisini izlemenizi öneririm.
Kötülüğünüz, haksızlığınız, adaletsizliğiniz için haklı bir gerekçe bulabilir mutlu olabilirsiniz.
Bu fırsatı kaçırmayın.
Salakça bir öneri: Belediyelerin “imar”, “Park ve Bahçeler”, “Çöp Toplama” “Asfalt”, ”kaldırım söküp yeniden yapma” yetkilerini kaldırın… O zaman bakalım belediye başkanlığına kimler talip?
Hakikaten soru salakça oldu: Ama iyiliği öneren her şey biraz da salakça değil mi?
Not bu yazı ilk kez 04.02.2016 tarihinde yayınlanmıştır.
YORUMLAR