Kelam ve Kemal Arasında: Yeni Politik/A Kavramı
Her kelime bir kavram taşır; her kelam ise sahibinin kemâlini yansıtır.
Kelimeler sadece seslerden ibaret değildir. Her kelimenin ardında bir kavram, bir anlam iklimi, bir zihniyet haritası saklıdır. Bu bakışla "politik" kelimesini ele aldığımızda, bugünün bulanık ve yıpranmış tanımlarından sıyrılarak yeni bir tanım öneriyoruz:
Politik/a, çok kültürlü, çok ırklı, çok dilli coğrafyaları ve toplulukları bir arada tutabilme, idare edebilme ve buluşturabilme becerisidir. Bu beceri, sıradan bir yöneticilik kabiliyeti değil; yüksek ahlâk, estetik feraset, adalet duygusu ve sosyolojik sezgiyle donanmış bir sıradışı yetenektir.
Bu tanım, politikayı sadece bir "iktidar aracı" olarak gören yüzeysel yaklaşımları reddeder. Bunun yerine onu, çatışmadan çok uzlaşıyı, dayatmadan çok diyaloğu, ayrıştırmadan çok birleştirmeyi önceleyen bir kavramsal düzleme yerleştirir.
Fakat burada bir ölçüye daha ihtiyaç vardır: "Kelâm, kemâline masruftur." Yani söz, sahibinin seviyesine, olgunluğuna, iç ahengindeki dengeye göre anlam kazanır. Bu durumda, politik kelâm da, ancak kemâl sahibi kişilerin elinde hikmete dönüşür.
Politika, eğer kelâmın kemâl ile buluştuğu bir iklimde icra ediliyorsa; sadece bir topluluk değil, bir medeniyet inşa eder.
Bu anlayışla diyebiliriz ki:
Politik, hakikatte çokluğu yönetme değil; çokluk içinde birliği kurabilme sanatıdır. Ancak bu sanat, kemâl ehlinin kelâmıyla değer bulur
YORUMLAR