Merkez-Çevre İlişkisi: Cenazeniz Hangi Camiden Kaldırılsın?
Türkiye’nin farklı bölgelerinden ve şehirlerinde uzun süre bulunma imkânım oldu. Bu yerlerde şehirli (merkez) ve köylü (çevre) gerilimi hep dikkatimi çekti. Bu durumu yaşadığım Kahramanmaraş’ta da Pazarcık ilçesinde de gözlemledim: Hatta bir beyaz önlüklü şehirlinin (!) “herkes cenazesini Ulucami’den kaldırıyor” sözü tanıdıklar arasında espri konusu olmuştu!
Benzer şekilde görev yaptığım bir şehirde de cenazelerin kaldırıldığı camilere ait bir anlatı vardı. Bir süre önce okuduğum bir haber bu şehirdeki hatıralarım canlandırdı: “Yerli halkın cenazesi Cami Kebir’den, köylü halkın cenazesi ise Hunat Cami’den kaldırılıyordu. Asri Mezarlığın içerisine yapılan Cami’nin açılışından sonra yerli ve köylü kavramı cenaze törenlerinde kalktı. (https://www.kayserianadoluhaber.com.tr/kayseri-de-yerli-koylu-ayrimi-boyle-kalkti/148455/). Burada “Gadasını aldığım yerlimisin” demeleri hala hatıralarım arasındadır.
Alandan aktardığımız bu kısa girişten sonra işin bilimsel tarafına gelelim.
Teori
Merkez-çevre ilişkisi, bir sistemdeki merkezde bulunan unsurların, çevredeki unsurlarla olan etkileşimini, bu etkileşimlerin sonucunda ortaya çıkan eşitsizlikleri ve bağımlılık ilişkilerini açıklayan bir kavramdır. Bu kavram, genellikle coğrafya, sosyoloji, ekonomi ve siyaset bilimi gibi alanlarda kullanılır.
Merkez-çevre teorisi, siyasi olayları ve hareketleri anlamada önemli bir çerçeve sunar. Bu teori, modern Türkiye siyasetini anlamak için de sıkça kullanılır; İstanbul ve Ankara gibi büyük metropollerin siyasi, ekonomik ve kültürel ağırlığı, diğer bölgelerle olan ilişkisi bağlamında incelenir.
Merkez-çevre ilişkisi, sadece coğrafi bir kavram değildir; aynı zamanda sınıf, etnik köken veya cinsiyet gibi sosyal gruplar arasındaki eşitsizlikleri analiz etmek için de kullanılabilir. Örneğin, bir ülkedeki yönetici sınıf (merkez) ile işçi sınıfı (çevre) arasındaki güç dengesizliği bu modelle açıklanabilir. Bu model, modern toplumların ve küresel sistemin karmaşık yapısını anlamada güçlü bir analitik araç sunar.
Sosyolojide merkez-çevre ilişkisi kavramı, bir toplumda ya da sistemde farklı bölgeler, gruplar veya ülkeler arasındaki eşitsiz hiyerarşiyi açıklamak için kullanılan önemli bir modeldir. Bu model, genellikle ekonomik, politik ve kültürel güç dengelerini analiz etmek için kullanılır.
Siyasette merkez-çevre ilişkisi, bir toplumdaki iktidar, zenginlik ve karar alma mekanizmalarının coğrafi ve sosyal olarak nasıl dağıldığını açıklayan bir teoridir. Bu teoriye göre, bir toplumda iki ana bölge bulunur:
Merkez-Çevre
Merkez (Core): Toplumun siyasi, ekonomik ve kültürel olarak en güçlü ve en etkili kesimidir. Kararların alındığı, zenginliğin üretildiği ve yoğunlaştığı yerdir. Genellikle büyük şehirler, başkentler ve sanayi bölgeleri merkez olarak kabul edilir. Karar alma mekanizmaları genellikle burada yoğunlaşır ve sistemin diğer kısımlarını kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirir. Bu alanda, merkez genellikle bir ülkenin veya bölgenin ekonomik, kültürel ve politik açıdan en gelişmiş ve baskın olan büyük şehirleri (metropolleri) temsil eder. Siyasi karar alma mekanizmalarının ve gücün toplandığı yerdir. Çevre ise, bu kararların uygulandığı ve genellikle merkezin politikalarından doğrudan etkilenen diğer bölgelerdir.
Çevre (Periphery): Merkezin dışında kalan, siyasi ve ekonomik olarak daha zayıf ve kararlara katılımı sınırlı olan bölgelerdir. Çevre, merkeze hammadde ve ucuz iş gücü sağlar. Kırsal bölgeler, daha az gelişmiş şehirler veya merkezin ekonomik dinamiklerinden uzaklaşmış bölgeler çevre olarak değerlendirilebilir. Çevre merkezlerin dışında kalan, daha az gelişmiş, kırsal veya banliyö bölgeleridir.
Şalvar Güreşi müsabakaları için bulunduğum bir ortamda hatıralarımın canlandırdı. Şalvarlı Güreşçiler (Çevre) merkeze (şehirlilere) karşı bir süre önce sınırlı da olsa başarı göstermişlerdi. Camilerde de farklı tercih olmuştu: Ulucami’den değil Bağlarbaşı Camii’den önemli birinin cenazesi için buluşulmuştu. Merkezden gelenler çevrenin başarısının bir sonucu olarak misafirdi. Gelişmekte olan toplumlarda bu gerilim bitmez. Soru(n): Çevreden gelenler kalıcı olabilirle mi? Veya ne kadar süre merkezde kalabilirler? Biraz derslerine çalışmaları gerekiyor. İktidar vahşi at gibidir, üzerinde durmak maharet ister.
Son söz: Çevre merkez olur ama sürekli olamaz.
YORUMLAR