Benim annem yemedi, yedirdi. İçmedi, içirdi. İki göz odada dokuz çocuk büyüttü. Her sabah güneşin ilk ışıklarıyla kalkıp, akşamın karanlığına dek didindi. Sesi kısılana dek dua etti; çocuklarının adıyla, geleceğiyle, rızkıyla. Ellerinin nasırlarına rağmen sıcacık bir sevgiyle okşadı başımızı. O eller ki, bazen hamur kokardı, bazen de deterjan. Ama her daim şefkat kokardı.
Anneler günü dediğimiz bu özel gün, aslında onun her gün verdiği emeklerin ne kadar büyük olduğunu hatırlamak için bir vesile. Ama sadece bir günle sınırlı kalabilir mi annelik? Gecesini gündüzüne katıp, uykusuz gözlerle çocuklarının üstünü örten, hasta olduğumuzda başucumuzda sabahlayan, bir tabak yemek az kaldığında “Ben tokum” diyerek bizi doyuran annelerin hakkı, bir günle nasıl ödenir?
Anneler… Onlar, sabırda dağ gibi, merhamette deniz gibi, sevgide sonsuz gibi… Şehit anneleri var bir de… Evladının ardından gözyaşlarını içine akıtan, “Vatan sağ olsun” derken yüreği paramparça olan kahraman anneler. Gazi anneleri var; evladının acısını gözlerinden saklayıp “Sen varsın ya, bana yeter” diyen fedakâr anneler.
Bu Anneler Günü’nde, sadece annelerimizin ellerini değil, yüreklerini de öpelim. Onların yorulmuş, çatlamış ellerinde emeğin, fedakârlığın, sevginin izleri var. O izler, birer kahramanlık madalyası gibi parlıyor.
Başta şehit ve gazi annelerimizin, ardından da tüm annelerimizin Anneler Günü kutlu olsun. Unutmayalım, bir anne dünyayı değiştirebilir. Çünkü o, dokuz çocuk büyütüp hiçbirini incitmeden, hepsine tek tek kalbini paylaştıran koca yürekli bir devdir.
Bugün, o devin ellerini öpme günüdür. Öyle bir öpüşle öpelim ki, yüreği de ısınsın… Çünkü anneler, sevgiyle yaşar.
Anneler günü kutlu olsun…
YORUMLAR