Reklam
Misafir Kalem

Misafir Kalem

Misafir Baştacı

Pendnâme'den | Hüseyin Acarlar

05 Ağustos 2025 - 12:06



Ey Oğul

Dışarıda kahve kokulu rüzgâr var.

Otur şöyle iki lafın belini kıralım kahve muhabbetinde. Kalsın hatırı kırk sene, geçmişten geleceğe asrın hürmetine.
 
Kahve kokusu, kitap kokusu, yağmurdan sonraki toprak kokusu ve yeni doğmuş bebeğin kokusu aynı gönülden çıkmış gibidir. Ve her gönül, türküsünü kendi makamında söyler oğul!
 
Çayın gönül makamı ekseri kalabalıkta neşvünema bulur. Kahvenin ise üç gönül makamı vardır.
 
Birincisi sade kahvedir ki; yalnızlık makamındadır, kalabalık istemez. Eşref saatinde içilir kişiye özel. Tek mekânlı, tek kişilik film platosunda halet-i ruhiyye uygun bir musiki, birde kitap uygun düşer. Kahve, kitap ve meşk-i musikiden mesela rast makamında ‘sizde bir türlü bizde bir türlü’ ilahisi gibi. Esastan üçü bir arada…
 
İkincisi orta şekerli dû makamında karşılıklı içilen kahvedir. “Seninle bir gün bir yerde oturup iki kahve içelim, kahveler benden olsun hatırı senden” ya da ne bileyim “gözlerinin kahvesinden koy ömrüme kırk yılın hatrına sende kalayım” cinsinden. Yudumlarken gönlü hoş olanda kalır kahvenin hatırı kırk yıl, gönlü hoş olmayan ne kahve tanır ne de hatır.
Üçüncüsü şekerli içilen kahvedir ki, hafif halay tadı verir. Hani “kahve ile keyifler oldu bütün” veya “gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane” muhabbetleri olur ya işte o ortamların içeceği şekerli kahvedir ki muhabbetler şeker tadında kalır.
 
Kahveden söz açmışken ey oğul;
Bilesin ki iyi pişirilmiş bir Türk kahvesi güzel bir öykü, etkileyici bir şiir güzel bir musikidir. Ne hissedersen onu yaşarsın bir fincan kahvenin içinde. Kâh anıları yaşatır, kâh dostluğu. Kâh gam yükler kâh neşe.
Bazı kahveler uzaklara bakılarak içilir. Kahve kokusu, hasret kokar bazen. Yudumunda bolca özlem, telvesinde bolca gözyaşı vardır.
Hayaller bol köpüklü şekerli kahvede tavlanır, hayatsa çoğu kez orta şekerli kahve mayasındadır. Hakikate gelince mırra gibi acıtır...
Bilir misin ey oğul? Eski tekkelerin kahve ocaklarında Ebu'l Hasen Şâzelî Hazretlerinin ism-i şerifinin altında yazılı şu beyit asılı dururdu:
“Her seher besmele ile açılır dükkânımız
Hazret-i Şeyh Şâzelî'dir pîrimiz sultânımız”
 
Eskiler, her meslek üstadına “pir” derlerdi. Kahvecilerin pir kabul ettikleri zât ise, Mağripte yani Kuzey Afrika'da yetişmiş kendi ismi ile anılan Tarîk-i Şâzeliyye’nin Piri, Şeyh Hasan’dır. Tarihi bilgiler, Sultan II. Abdülhamid’in Nakşibendiyye’den Ahmet Ziyaeddin Gümüşhanevi'nin sohbetlerinde bulunduğu gibi, şâzelî şeyhi Zâfir Efendi'nin feyz ve zikir sohbetlerinde de bulunduğunu aktarır.
 
Kahvecilerin bu zât-ı akdesi pîr olarak kabul etmesi, kahvenin İstanbul'a şâzelî dervişleri tarafından getirilmiş olmasındandır. Mağripli dervişler, kahvenin tadına bakınca, uyku kaçırdığını ve tokluk hissi verdiğini fark etmişler. Dervişler, sofiliğin en temel düsturlarından zikrullah ve mücâhede ile iştigal olurken, "az yemek" ve "az uyku" için bundan daha iyisi olamaz diyerek, kahveye çokça rağbet etmişler. Vaktiyle her dergâhta bir kahve nakîbi bulunmasının, kahve pişirmek için kahve ocağı gibi bir işletme mekânı olmasının esas hikmeti budur.
 
Ey oğul;
Beyanı (vahy) okumakla işe başla. Anlamakla devam edesin. Muhakeme yapmaya başladığın gün çay ilahisi ile bir keyif çayı yudumla ve burhana geç. 
 
Burhan (akli muhakeme- delil-deney-duyu) ilminde derinleş. Dinlenirken hakikatlisinden çay demle ara ara. Ve irfanla (ahlaki arınma-keşf-his-ilham) hemhal olmaya talip olduğunda sadesinden kahve yapmasını öğren evvela. Yaz yeniden tazeden bir BİSMİLLAH…
 
Beyanla ilmin ortaya çıkmışsa beka (var olma)sın, cehalet helâktır.
İlminle âmilsen burhanda taatın bekâdır, ma’sıyetten halassın. 
İrfanla süslenmiş ise zikrin bekâsın, gafletten ıraksın. 
Kamil insan odur ki köylünün kahve cezvesi gibi karaca amma sürecedir

Oğul!
“Kahvenin yüzü kara, kim demiş ki içilmez
Gönlü ak, dili tatlı, hatırından geçilmez
Kahve-i rû-siyahim şifa verir bedene
Hak, lanet eylesin tütünü icat edene”

Ey oğul;
Kahveyi İslam dünyası buldu, kahveden para kazanmasını batı âlemi keşfetti.
 
Zamanla kahvehaneler, kıraathaneyken (okuma salonu) ilim, feyz, yarenlik sohbetleri mekânından okeye dördüncü aranan mekânlara dönüştü. Şimdilerde emekli abilerin politik nutuklarıyla okey taşlarının duvarları dövdüğü orta direk buluşma alanı.
 
Kahve ne oldu? Dersen oğul; o, şimdi corona virüsü gibi mutasyon yaşamış, cafelerde gençliği tüketmekle meşgul.
 
Kahve üstüne bugünkü sohbetim budur. Kahveler benden olsun, hatırı kırk yıl sende dursun.

 08/03/2020
Pendnâme kitabından
 Hüseyin Acarlar

Test yayın
Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum