Türkiye’deki 15 Temmuz darbe girişimi dahil, yüz yıldan fazladır yapılan tüm darbelerin arkasında ingiliz/abd aklı var.
Amaç Türkiye’nin kendi kontrollerinde kalması.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi bölgemizde de tüm yönetimlerin abd/ingiliz aklının kontrolünde olmasını istiyorlar.
Kendi kontrolünde olmayan, kontrolden çıkan veya buna direnen yönetimleri farklı yöntemlerle yıpratıyorlar, zayıflatılıyor, kendileri için zararsız hale getiriyorlar.
Buldukları ilk fırsatta ise devirip yerine kontrol edebilecekleri bir yönetim getiriyorlar.
Bunlar için yönetimin şekli, inanç sistemi, kültürü, rengi, dili hiç önemli değil.
Önemli olan kendilerine itaat edip etmediği.
Adeta kendilerini tanrı olarak dayatıyorlar.
İstediğimizi yaşatırız, istediğimizi öldürürüz, bize itaat edenlere cenneti, itaat etmeyenlere ise cehennemi yaşatırız diyorlar.
Emperyalist dünya sisteminin özeti bu.
Bölgemizde bu sistemin turnusol kağıdı israildir.
abd/ingiliz emperyalist aklının uç karakolu olan israille iyi geçinen, israilin çıkarlarını gözeten, israilin amaçlarına hizmet eden yönetimler her yönden desteklenir, bu toplumlar maddi ve manevi refah toplumuna dönüştürülür.
Aksi durumda cezalandırılır, ekonomik olarak çökertilmeye, zaafları üzerinden istikrarsızlaştırılmaya çalışılır.
Terör devleti, şer güç, zararlı unsur olarak ilan edilir, finans, medya, sinama, görsel ve işitsel iletişim araçları, internet hatta sanal oyunlar gibi buldukları her türlü imkanı bu ülkelerin aleyhine kullanarak onları diz çökmeye, itaate zorluyorlar.
Buna rağmen diz çöküp itaat etmezse, iç karışıklıklar ve darbelerle yola getirmeye çalışıyorlar.
Milletlerin doğal sosyolojisi ve inanç farklılıklarını dahi onların aleyhine kullanılacak birer silaha dönüştürülüyor.
Toplumların arasına soktukları ırkçılık ve mezhepçilik fitnesi gibi fitnelerle kardeş toplumları dahi düşman topluma dönüştürüp istedikleri zaman kavga ettiriyor, istedikleri zaman barıştırıyorlar.
İçeriden yaptıkları operasyonla yola gelmiyorsa buldukları/uydurdukları gerekçelerle bu ülkelere karşı güç kullanarak kontrol altına alma yoluna baş vuruyorlar.
Onlarca ülkede bunu başardılar.
Bunun en bariz örneğini yaşıyoruz bu günlerde.
1979 yılında gerçekleşen İran İslam İnkılabından bu yana kontrollerinden çıkan İran İslam Cumhuriyetini önce askeri darbeyle başa getirdikleri Saddam’la dize getirmeye çalıştılar olmadı, kırk yıldan fazladır uyguladıkları her türlü ambargo, İran rejimine karşı destekledikleri terör örgütleri, her fırsatta çıkardıkları iç karışıklıklar ve denedikleri yukarıda saydığım tüm yöntemlere rağmen diz çöktüremedikleri İran’a, etrafını çevirdileri abd üslerine ve orantısız savaş güçlerine güvenerek saldırıyorlar.
Çaresiz bırakıp İslam Cumhuriyeti rejimini değiştirmeye ve istedikleri gibi kendi kontrollerinde bir yönetim getirmeye çalışıyorlar.
Bunu da çok pervasız bir şekilde dile getiriyorlar.
Çünkü kırk yıldan fazladır bunun hazırlığını yapıyorlar.
Buna itiraz edebilecek bölge devletlerini kendi kontrollerine aldılar.
İran'ın Şiiliği ve tarihsel olaylar üzerinden çevresindeki Sünni toplumların içinde besledikleri mezhepçi gruplar, tarikatlar, hocalar, yazarlar, akademisyenler, gazeteciler ve siyasetçiler gibi unsurların yönlendirmesi ile çok geniş halk kitleleri üzerinde bir İran düşmanlığı oluşturdular.
Bunun üzerine yine abd/ingiliz üst aklı ve onların kontrolündeki Arap krallıklarının desteğiyle Suriye ve Yemen’de kurulan oyunla ortaya çıkan Müslüman kıyımlarının Mezhep algısıyla İran’a fatura edilmesi, Müslüman halkın ciddi bir algı ve manipülasyona tabi tutulmasıyla bu düşmanlık pekiştirildi.
İtiraz etmesi beklenen dindar ve entellektüel birikime sahip insanlar bu yolla etkisizleştirilmeye çalışıldı.
israil ve abd’nin İran’a saldırılarında sözünü ettiğim çevrelerin tepkisine bakıldığında ne dediğim daha iyi anlaşılacaktır.
abd/ingiliz üst aklı dünyayı adeta kendilerine kul olmaya, kendi ilahlıklarını tanımaya zorluyor.
Ama bilmiyorlar ki sayıca az kalmış olsalar dahi, Rabbim Allah’tır diyen müminler var oldukça onların görece üstün güçleri tarihin çöplüğüne gitmeye mahkumdur.
Tarihte defaatle yaşanan benzer olayların sonunda az da olsa, görece zayıf da olsa Rabbim Allah’tır diyen müminler galip gelmiştir.
abd/ingiliz/israil emperyalist zorbaların da sonu yakındır Allah’ın izniyle.
Burada önemli olan soru şu;
Biz nerede duruyoruz?
Herhangi bir gerekçe ileri sürüp İran’ın karşısında mı?
Yoksa bu sahte ilahların tüm oyunlarına, algı ve manipülasyonlarına rağmen onların karşısında mı duruyoruz?
Bu arada ikisi de şer güç ikisinin de karşısındayız diyen uyanıklar, sıra bize gelince yanımızda kimse kalmayacak farkındasınız değil mi?
Oyuna gelmeyelim.
Amasız, ancaksız, fakatsız bu sahte ilahlara "Lâ!" diyelim!
Vesselam!…
YORUMLAR