Bu sefer yarışı kaçırmadık
Sebepleri tartışılır, Sanayi Devrimi'ni kaçırdık.
Muazzam bir üretim kapasitesine ulaşan devletler hızla arayı açarken biz yerimizde saydık.
Faturasını 1. Dünya Savaşı'nda ve sonrasında çok ağır ödedik.
2. Dünya Savaşı'nın ardından da "muasır medeniyetin" Türkiye'ye biçtiği az gelişmiştarım ülkesi rolüne "okey" dedik.
Rakiplerimiz ağır sanayi hamleleriyle yeni yüzyıla hazırlanırken biz Batı ittifakının kritik güneydoğu sınırındaki ileri karakolu olmayı yeterli bulduk.
Sanayileşmemize gerek yoktu. Batı uçağımızı da satacaktı, arabamızı da. Süt tozu da eşantiyonuydu. Yeter ki Sovyetler'le yakınlaşmayalım.
Nükleer ve uzay çalışmaları başta olmak üzere teknoloji yarışını da böyle böyle kaçırdık.
Ama hep böyle gidecek değildi ya. Ve nihayet geldik milenyuma.
Türkiye'nin şansı, şartların çevredekiler lehine eşitlendiği bu küreselleşme sürecini Erdoğan liderliğindeki kesintisiz bir iktidarla geçirmesi oldu.
Çünkü Erdoğan, nükleer teknolojiden elektrikli otomobile, denizden gökyüzüne kadar pek çok kulvarda "geç kaldık mirim" denilen tüm yarışlara girme cüreti gösterdi.
Ukrayna'nın bin dolarlık SİHA'larla Rus ordusunun koca koca uçaklarını yerden havalanamadan yok etmesi, eski çağın konvansiyonel dengesinin son 25 yılda nasıl bir evrim geçirdiğinin, geldiğimiz aşamanın en net resmi değil mi?
ABD'nin Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack, oluşan yeni tabloda Türkiye'nin yerini şöyle tarif ediyor:
"TB2 SİHA'ları dünyadaki en iyi SİHA'lar. Türkiye KAAN savaş uçağı üretti, tanesi 100 milyon dolar. F-35'in tanesi 85 milyondolar. Ama çok yakında eskimiş olacak zaten."
Türkiye'nin, yeni çağda egemenliğin ve bağımsızlığın anahtarı sayılan bu teknolojinin merkez üssü olması az şey mi?
Önümüz de açık.
Sabah Gazetesi
YORUMLAR