Misafir Kalem

Misafir Kalem

Misafir Baştacı

"Teşhisi doğru yapmak" | Mücahit Gültekin

03 Mayıs 2025 - 12:42

Üniversite son sınıfta “Klinik Psikoloji” dersinde hocamız “Tedavinin ilk şartı nedir?” diye sormuştu. Bir arkadaşımız benden önce davranıp lafı ağzımdan aldı, “Teşhisi doğru yapmak” diye cevap verdi. Ben cevabın doğru olduğunu düşünürken Hoca, “Hayır!” dedi, “Hastanın, hasta olduğunu kabul etmesi.”. Gerçekten de tedavinin ilk şartı budur. Hasta olduğunu kabul etmeyen birine hiçbir şey yapamazsınız.

Dün, gece boyunca İsrail Suriye’yi ağır bir şekilde bombaladı, bazı kaynaklar 50 civarında şehid, 200 civarında yaralı olduğunu bildiriyor. Hiçbir Arap ve İslam ülkesinden tepki gelmedi. ABD savaş uçakları aynı saatlerde onlarca kez Yemen’i bombaladı. Bu arada İsrail, Lübnan’da da belirlediği hedefleri vurmaya devam ediyor. Uluslararası sularda ise Vicdan Gemisi hedef alındı. Gazze’yi ise söylemeye gerek yok, 5-10 kişinin öldürüldüğü operasyonlar artık haber bile olmuyor. En az 100-150 kişilik katliamlar yapılırsa birkaç twit atarak tepki veriliyor. Ve Gazze’ye iki aydır, bir nohut tanesi bile girmiyor.

Özetle, ABD-İsrail; Şii-Sünni demeden, Türk-Arap demeden, Hıristiyan-Müslüman demeden herkesi ve her yeri vuruyor. Bu katliamların hepsi bizim coğrafyamızda işleniyor.

Bu katliamlar yapılırken bizim coğrafyamızda, Filistin destekçileri de dahil hatta Filistinliler de dahil, mezhep-meşrep-kavmiyet çatışmaları devam ediyor. Bizim hastalığımız bu ve hiç kimse hastalığını kabul etmiyor. Dahası hastalığıyla gurur duyuyor.

Bu 18 aylık süreçte beni çok yaralayan bir olayı anlatmak istiyorum. Bir Filistinli kardeşimizle konuşmuştum, bundan aylar önce. O sıralar Yemen Gazze için vuruyor ve vuruluyordu. Ben Yemen’in bu onurlu duruşundan söz edince bu kardeşimiz Yemen’in Müslüman olmadığını, onların Şii olduğunu söyledi. Tabii ki, bu onun görüşü. Böyle düşünmeyen Filistinli kardeşlerimizi tenzih ederim. Aynı şekilde düşünen Şiiler de var. Bir diğeri de Gazze’yi Türklerin kurtaracağını, Araplardan bir numara çıkmayacağını düşünüyor. Ötekisi ise tam tersini. Bir diğeri ise “Ben Kürtlere bakarım, kendi sorunumla ilgilenirim” diyor. İran’a husumet konusunda ise adeta fikir birliği var. Seyyid Hasan Nasrallah şehid olduğunda kutlama yapanları hatırlıyoruz. Hatta Gazze’ye bombalar yağarken, burada küçük gruplar arasında bile çeşitli ideolojik tartışmalardan dolayı, ayrılık ve gayrılıkların olduğunu gözlemledik. Filistin için aynı meydanda toplanmış ama ayrı ayrı yerlerde basın açıklaması okuyanlara da şahit olduk.

İsrail’in eski Genelkurmay başkanı Benny Gantz’ın şu sözünü hiç unutmuyorum. 7 Ekim sonrası yaptığı ilk açıklamalarda “Barışın da bir zamanı var, savaşın da. Şimdi savaş [soykırım demek istiyor] zamanı.” demişti. "Savaş"ın gereklerini de yerine getirdiler. ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve AB İsrail’in arkasında durdular.

O kadar zillet altındayız ki, bunu kelimelerle tarif etmek imkansız. Bizler başına bomba yağarken bile mezhepçilik, kavmiyetçilik ve hizipçilik yapıyoruz. Soykırım devam ederken aylarca süren mezhep tartışmaları yapıldı bu ülkede. Kimi Sünniliği anlattı, kimi Şiiliği. Açık konuşmak istiyorum: Düşmanın zaten zerre acıması yok. Ama Allah da merhamet etmiyor bize. Neden merhamet etsin ki? Böyle zelil ve rezil bir topluluğa neden rahmet etsin ki? Hastalığıyla gurur duyan bir topluluğa doktor ne yapsın ki? Biz zaten belamızı bulmuşuz.

Bazıları sanıyor ki, Filistin’i şu mezhep ya da bu mezhep; şu kavim ya da bu kavim kurtaracak. Bu bize Şeytan’ın bir vesvesesi. Bu kalbimizde yer etmiş bir hastalık. Filistin’in kurtuluşunun önünde bundan büyük engel yok. Filistin’i tutsak eden biziz, ABD ve İsrail değil. Biz küçük hesaplar cehenneminde yanıyoruz. Halbuki Filistin; Hz. Peygamber’in hikmetli yöntemiyle “Hacerül Esved taşı” gibi her kesimin bir ucundan tutarak ayağa kaldırılacak bir yer.

Fakat ben en çok alimlerimize ve aydınlarımıza esef ediyorum. Onlar bu hastalığı tedavi edeceklerine daha da çok yaygınlaştırıyor. 1400 yıllık tartışmaları, husumete dönüştürüp nesilden nesile aktarıyorlar. Üstelik bunu savaş zamanı da yaptılar, yapıyorlar. Yazık değil mi bize? Şu yaşadığımız zillet ve çaresizlikte mi içinizi acıtmıyor?

Bu hastalıktan nasıl kurtulacağız bilmiyorum. Bildiğim şey, bu hastalık devam ettiği sürece bize kimse acımayacak. Allah’tan umut kesmiyoruz yine de. Belki bu hastalıklardan arınmışlarımızın hürmetine bize de merhamet eder ve kalplerimizi birbirine yakınlaştırır. Yoksa biz bu merhamete layık değiliz.

M.Gültekin X Hesabı 

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum