Reklam
Metin ÖZEL

Metin ÖZEL

Tükenmez Kalem

SAHİ SİZ NEYİ ALKIŞLIYORSUNUZ?

19 Kasım 2025 - 15:27


Bir hatırlatma, bir sarsılış, bir uyanış çağrısıdır bu satırlar. İlhamı, Memur-Sen İzmir Eski İl Başkan Yardımcısı ve BEMBİR-SEN İzmir Eski Şube Başkanı Hanifi Ertuğrul ÇOLAK’ın yüreğe dokunan o çarpıcı sorusudur: “Sahi Siz Neyi Alkışlıyorsunuz?”

Bu sorudan yola çıkarak, bir zamanların "dava sendikacılığının" ne anlama geldiğini; bugün ise nereye savrulduğumuzu hatırlatmak istiyorum.

Bir Zamanlar…
Bir zamanlar sendikacılık, bir maaş bordrosundan değil, bir vicdan muhasebesinden başlardı.

Bir zamanlar “biz” duygusu, koltukların değil, kalplerin merkezindeydi. Ve bir zamanlar, bir cümle vardı; bir davanın ruhunu özetleyen: “Biz bu davayı menfaat için değil, Millet ve Memleket için kurduk.”

O cümle, Mehmet Akif  İNAN’ın dilinden döküldüğünde, bir teşkilatın mayasında iman, vefa ve adalet vardı.

Bugün o maya bozuldu.

Bir davanın unutulmuş iz düşümü kaldı.

Hanifi Etuğrul ÇOLAK, unutulmuş bir hakikatin kapısını araladı:

1-“Bizim mayamız vefa ile yoğrulmuş” deyip de vefayı unutanlara,
2“Demokrasi şöleni” deyip de korku ikliminde seçim yapanlara,
3-“Üyenin aidatı üyeye hizmettir” deyip de gelir-gideri sır gibi saklayanlara,
4-“Mensubiyetimiz mesuliyetimizdir” deyip de hesap vermekten kaçanlara,

Artık bir çift sözümüz olmalı.

Bir dava olarak doğan sendika, eğer bir zümrenin saltanatına dönüşürse; emekçilerin sesi kesilir, vicdanlar alkışlara karışır. Ve o alkışlar artık bir başarıyı değil, belirsizliklerle örülü büyük bir yanlışı selamlar.

Söz ile Eylem Arasında Kaybolan Miras

Ali YALÇIN, yıllardır “dava sendikacılığı”ndan söz ediyor. Peki, artık sözle eylem arasındaki uçurumu görmeyen kaldı mı?

Bir yanda, mülakat mağduru binlerce öğretmenin çaresizliği; diğer yanda, beş yıldızlı otellerde verilen “yeni ufuklar” söylevleri…

Bir yanda, hak, adalet ve emek mücadelesi; diğer yanda, “hakem kuruluna inanmıyorum” deyip, o kurula üye gönderen çarpık bir tutarsızlık…

Bu mudur Mehmet Akif İNAN’ın mirası? O kutsal miras, bir koltuk uğruna pazarlık masalarına bırakılacak kadar değersiz miydi?

Hakikati Söylemenin Ağır Yükü

Mehmet Akif İNAN, koltuk için değil, hakikat için yürüdü. Hanifi ÇOLAK gibi dava neferleri ise sessizliğin değil, doğrunun sesi oldu. Oysa bugün; eleştiren 'hain', soru soran 'zararlı', düşünen ise 'muhalif' ilan ediliyor. Üstelik bu da yetmiyor; önlerine binbir türlü yalanla örülmüş engeller çıkarılıyor

Oysa gerçek davalar, korkakların değil, hakikat ehlinin omuzlarında yükselir.

Bir teşkilatın büyüklüğü, kaç kişiyle değil; kaç vicdanla yürüdüğüyle ölçülür. Bugün Eğitim-Bir-Sen, üyeyi sadece bir aidat numarasına indirgediyse, artık o teşkilat bir dava değil, yerleşik bir düzenin temsilcisidir.

Ali YALÇIN’a Sorularımız, Hak, emek, vefa ve dava dediniz. Peki ya;

1-O davanın özü olan tevazuyu nereye koydunuz?

2-O vefayı, o samimiyeti, o hesap verebilirliği nereye gömdünüz?

Unutmayınız; Bir sendika şeffaflıktan korkuyorsa, orada davadan değil, devleşmiş menfaatten söz edilir.

Artık dava ruhunu uyandırmak değil, ayağa kaldırmak zamanıdır.
Dava ruhu, suskunluğun değil, yeniden dirilişin çağrısını bekliyor.

Hanifi ÇOLAK’ın çağrısı, yalnızca bir kişinin sesi değildir; o ses, Mehmet Akif İNAN’ın dava ruhundan süzülüp gelen bir uyarıdır. Bu ruhu yeniden harekete geçirmek, yeniden ateşlemek artık bir tercih değil, tarihî bir zorunluluktur."

Haksızlık karşısında susmayın; çünkü sustuğunuzda yalnızca hakkınızı değil, onurunuzu da yitirirsiniz

Şimdi, yeniden ve yüksek sesle soralım:

SAHİ SİZ NEYİ ALKIŞLIYORSUNUZ?

Beş yıldızlı otellerdeki nutukları mı, yoksa sahipsiz emekçilerin sessiz çığlığını mı?

Makamlarda büyüyenleri mi, yoksa davada küçülenleri mi?

Eğer alkışlarınız vicdanınızın sesini bastırıyorsa, bilin ki o salonda artık dava yoktur.

Bugün, Mehmet Akif İNAN’ın sevgisini ve inancını yeniden hatırlatan, bu ruhu diri tutmak için cesaretle sesini yükselten Hanifi ÇOLAK büyüğümüze sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Onun yüreğinden yükselen bu ses, hepimize şu hakikati bir kez daha hatırlatıyor:

Dava, menfaatle değil; yürekten gelen imanla yürür. Çünkü çıkarlar yolda bırakır, iman ise son nefese kadar taşır.

Selam ve dua ile…
 

Reklam