Reklam
Metin ÖZEL

Metin ÖZEL

Tükenmez Kalem

GÖSTERİŞİN GÖLGESİNDE İNSANLIK

19 Ağustos 2025 - 09:36

Tatil dönemleri, düğünler, cenazeler, hatta çocukların okul tercihleri… Bunlar artık yalnızca birer ihtiyaç ya da sosyal etkinlik değil; zenginliğin, şatafatın ve gösterişin sahnesi haline geldi. Bir düğün, bir cenaze yemeği, bir okul tercihi… Hepsi birer vitrin. Ve bu vitrin, toplumun büyük bir kesimi için sadece seyredilen bir sahne değil; içten içe kıskanılan, zamanla nefretle karşılanan bir gösteriye dönüşüyor.
 
Artık cenazelerde bile gösterişin izleri var. Lüks araçlarla gelenler, çeşit çeşit yemeklerle donatılmış taziye sofraları… Oysa ölüm, eşitliktir. Herkesin aynı sona yürüdüğü bir hakikattir. Ama biz bu hakikati bile rekabet alanına çevirdik.
 
Barbaros Mahallesi’nde yaşanan bir olay, bu çarpıklığın ne denli derinleştiğini gözler önüne seriyor. Fakir bir tanıdığım, hastalığı ağırlaştığında çocuklarına vasiyet etmiş: “Taziye yemeğinde kebap ve mangal yapılsın.” Sebebi sorulduğunda ise şu cümleyi kurmuş: “Benim de var olduğumu hissettirmek istiyorum.” Bu söz, bir insanın hayatı boyunca görmezden gelinmenin ne kadar ağır bir yük olduğunu anlatıyor. Ancak bu vasiyet, geride kalanlara maddi ve manevi büyük bir yük bindirmiş. Yas tutmaları gereken bir günde, borçla, zahmetle, gösterişle uğraşmak zorunda kalmışlar.
 
Çukurova’nın kavurucu sıcağında insanlar, acılarını yaşayıp unutmak ve hayata yeniden tutunmak için mücadele ediyor. Tozlu, nemli ovada; sabırla, dayanışmayla yaşamaya çalışıyorlar. Ama tam da bu zor şartlarda, bazıları gösteriş yaparak, lüks içinde yaşadıklarını gözler önüne sererek bu insanların sabrını zorluyor. Gösteriş, sadece bir tercih değil; bazen bir başkasının yarasına tuz basmak oluyor.
 
Çocukların özel okullara gönderilmesi bile artık bir statü göstergesi. Eğitimden çok, etiket peşindeyiz. “Bizim çocuk şu okulda” demek, bir başarıdan çok, bir üstünlük iddiasına dönüşmüş durumda. Bu durum, imkânı olmayan ailelerde derin bir yetersizlik hissi yaratıyor. Ve bu his, zamanla kıskançlığa, ardından nefrete ve sosyal çatışmalara dönüşüyor.
Kur’an-ı Kerim’de bu duruma dair şu uyarı yer alır:
 “Ey iman edenler! Allah’a ve âhiret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa kakmak ve gönül yıkmak suretiyle hayırlarınızı boşa çıkarmayın…”
 (Bakara Suresi, 264)
 
Oysa bilinçli insan, sahip olduklarını mütevazı bir şekilde kullanır. İhtiyacı kadar harcar, fazlasını paylaşır. Gösteriş yerine paylaşımı seçer. Çünkü gerçek değer, başkalarının gözünü kamaştırmakta değil; onların kalbine dokunmaktadır.
 
Toplum olarak yeniden düşünmeliyiz: Gösterişle değil, gönüller kazanmak için yarışmalıyız. Paylaşmak, sade yaşamak, mütevazı olmak… Bunlar sadece birer erdem değil; aynı zamanda sosyal barışın da, insanlığında teminatıdır.
 
Bugün bir restoranda, adını bile bilmediği bir yemeği sırf bir gurmenin önerisiyle sipariş edip sosyal medyada paylaşan kişi, aslında vahşi kapitalizmin istediği insan profili çiziyor. Bu sistem, parası olanı sömürür; olmayanı ise dışlar. Gösteriş, bu çarkın en parlak ama en acımasız dişlisi ve öğütücüsüdür.
 
Bu sömürü düzeni, Filistin’de, Gazze’de, Lübnan’da ve dünyanın dört bir yanında kan akıtan kapitalist ve emperyalist sistemin beslediği davranış biçimidir. Peki siz, hâlâ bu kanı akıtanların yöntemlerine boyun eğmeye devam edecek misiniz?
Selam ve dua ile.
 
 

Test yayın
Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar