
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), 30 Ekim 2025 tarihli kararıyla mesken aboneleri için Son Kaynak Tedarik Tarifesi (SKTT) sınırını 5.000 kWh’den 4.000 kWh’ye düşürdü. Karar, 31 Ekim’de Resmî Gazete’de yayımlandı ve 1 Ocak 2026 itibarıyla yürürlüğe girecek. Ancak esasen 2025 yılı tüketimine dayalı olarak uygulanacak. Kâğıt üzerinde teknik bir düzenleme gibi görünen bu karar, gerçekte dört kişilik bir ailenin temel yaşam konforundan feragat etmesi anlamına gelmektedir.
Adana’nın Çukurova’sında kavurucu yaz sıcağında klimayı açmak, kışın çamaşır ve bulaşık makinesi çalıştırmak, çocukların ders çalıştığı odada ışığı yakmak artık lüks sayılacak. Çünkü 4.000 kWh sınırını aşan her aile, çok daha yüksek tarifelerle karşı karşıya kalacak. Bu da zaten geçim sıkıntısı çeken orta direğin sırtına bir yük daha bindirmek demek.
Bu konuda Sessizliğin Nedeni Ne?
EPDK bu kararı neden kamuoyuyla yeterince paylaşmıyor? Neyden çekiniyor? Karar Resmî Gazete’de yayımlanmış olsa da, geniş kitlelere duyurulmadan, adeta bir sır gibi saklanıyor. Vatandaşlar bu “gizli zam”ı ancak 2026 başında faturalarını öderken fark edecek. Oysa enerji politikaları halkın günlük hayatını doğrudan etkiler; en yüksek sesle ilan edilmeli, tartışılmalı.
Hukuki Çıkmaz
Daha da vahimi, kararın hukuki temeli. Anayasamızın 38. maddesi, kanunların geriye yürümezliğini emrederken, EPDK 2025’te aldığı bir kararı, 2025 tüketimine dayandırarak uygulamaya koyuyor. Bu fiilen geriye dönük bir etki yaratıyor: Yıl boyunca tüketilen elektrik, yıl sonunda alınan kararla cezalandırılıyor. Hukuka uygun olan, kararın 2026’da alınıp 2027’de uygulanması olurdu. Böylece tüketiciler önceden uyarılır, tasarruf alışkanlıkları geliştirilebilir, ani şoklar önlenebilirdi.
Toplumsal Sorumluluk
Bu konunun acilen basın ve hukuk camiası tarafından tartışılması şart. Tüketici Dernekleri ve Hukukçular, EPDK’nın bu geriye dönük uygulamasını Anayasa Mahkemesi’ne taşımalı. Gazeteciler, bu “dolaylı zam”ı manşetlere taşımalı. Toplumun önüne konmalı ki aklı selim insanlar meseleyi yeniden gözden geçirsin.
Sosyal Adaletin İhlali
Enerji şirketlerinin kârını koruyan bu karar, vatandaşı tasarruf adı altında cezalandırıyor. Oysa enerji bir lüks değil, temel bir ihtiyaçtır. Dijitalleşen çağda, ısınma ve soğutma hayati öneme sahiptir. Elektrik tüketimini bu denli kısıtlamak, halkı yaşamdan mahrum bırakmaktır. Bu karar, “parası olan yaşasın, olmayan kavrulsun” anlayışının bir yansımasıdır. Devletin asli görevi ise vatandaşın yaşam kalitesini artırmak, temel ihtiyaçlara erişimini kolaylaştırmaktır.
Orta Direğin Çığlığı
Enerji piyasasında yapılan bu tür düzenlemeler, dolaylı zamlarla halkın cebini yakmakta, hayatı daha da pahalı hale getirmektedir. Orta direk nefes almakta zorlanıyor. Ve bu karar, o nefesi daha da daraltıyor.
Bugün tartışmazsak, yarın çok geç olacak.
Selam ve dua ile…



