
Adana yine algıya yenildi.
Bir haber çıktı.
Yapay zekâ “Türkiye’nin en tehlikeli mahalleleri” listesi oluşturmuş.
Hangi yapay zekâ? Belli değil.
Kim yapmış? Onun cevabı da yok.
Hatta iki farklı haber dolaşıyor ortada.
Birisinde Adana’nın 19 Mayıs Mahallesi liste başında.
Diğerinde Dağlıoğlu İstanbul, Ankara ve Diyarbakır’daki mahallelerden sonra 4. Sırada.
Haberler patladı, sokaklar kaynadı, sosyal medya alev aldı.
Peki gerçeği kim araştırdı?
Mesela haberin kaynağı kim?
Hangi yapay zekaya sorulmuş?
Hangi algoritma, hangi veri seti kullanılmış, hangi komut verilmiş?
Hiç birisi belli değil.
Yani bildik bir karmaşa.
Ama ekranda bir madde var. Alt başlık var. Fotoğraf var.
Bunlar birileri için yeterli.
İnsanın fıtratına dokunuyor, içini gıdıklıyor ve okunma sayısını artırıyor.
Ancak haberi yapanlar haber yazmanın birinci kuralı olan 5N1K’yı unutmuş.
Tüm soruların cevabı; Sarı Çizmeli Mehmet Ağa!
Haberin yayılmasının ardından Adana’yı aldı bir telaş.
Adana Valisi Yavuz Selim Köşger, Yüreğir Kaymakamı Mehmet Aksu, Yüreğir Belediye Başkanı Ali Demirçalı peş peşe açıklamalar yaptı.
Belki milletvekilleri, İl Başkanları, STK temsilcileri falan da yapmıştır sonradan. Ben onlara denk gelmedim.
Tepkilerini ortaya koydular.
Pekiyi, doğru mu yaptılar?
Asla!
Haberle birlikte Adana’nın “kötü mahalle” imajı daha da yayıldı. Çünkü itiraz etme biçimimiz bile haber oldu.
Birileri kendince bir iş ortaya çıkardı ve konuşulsun istedi. Adana’da bu durum en üst perdeden konuşuldu.
Diğer şehirlerden ise en ufak bir tepkiye denk gelmedim.
Hal böyle olunca bu kez o ‘kötü’ etiketi biz kendi kendimize yapıştırdık.
Hepimiz yakinen biliyoruz ki o etiket yapıştı mı, zor silinir.
Mahalleli de katıldı konuşanlar kervanına.
Gelsinler, çayımızı içsinler, yemeğimizi yesinler” dediler.
Adana aslında o kadar da kötü değilmiş. Ne kadar kötü acaba?
Mahalle; insan—tarih ilişkisinin vurgusudur.
Yapay zekâ ise verdiğiniz tablodan başka bir şey söylemez.
Ona çarpık veri verirseniz, o da çarpık muamele üretir.
Algoritma, duygu üretmez; veri üretir.
Veri nereden toplanmış, kim tarafından etiketlenmiş, hangi zamanda çekilmiş?
Bunlar sorulmadan sonuca sarılmak, sezayı hiçe saymaktır.
Yapay da olsa zekaya teslim olduk bari sezayı koruyalım.
Bu şehre değer katmak, kentin güzelliklerle anılmasını sağlamak için çabalamamız gerekirken yapay zekaya laf yetiştirmeye çalışıyoruz.
Halbuki Adana her güzel şeye yaraşacak bir kent değil mi?
Birçok kentten daha değerli, bereketli değil mi toprakları?
Ali Demirçalı; “Yapay zekâ değil, sivri zekâ” dedi.
Bir taşla iki kuş: hem sitem hem tebessüm. Ama aslında farkında olmadan övdü yapay zekayı.
Biz yine de umutla bekliyoruz. Buna da reca denir.
Adana’nın beklentisi basit; İtibarını geri istiyor.
Adana’nın en çok ihtiyaç duyduğu şey belki de bu.
Yöneticilerimizden; Adana’nın adını yücelten adımlar bekliyoruz.
Vali Yavuz Selim Köşger “tanıtma eksikliğimiz var” diyor her fırsatta.
Doğru da söylüyor.
Reklam değil, hakikatli tanıtım.
Bu hakikatin içerisinde kaynağı bile belli olmayan bir haber tepki göstermek yok.
O halde ne yapacağız?
Adana’nın gerçek hikâyesini hep birlikte yazacak, tanıtacak, sezasını koruyacak projelere koyulacağız.




YORUMLAR