Kurtuluş KILINÇ

Kurtuluş KILINÇ


Candan Önce Onur Gelir

15 Temmuz 2025 - 14:06

15 Temmuz gecesi saatler ilerlerken Hatay'dan yorgun argın gelmiş kendimi yatağa zor atmıştım. Uyumadan önce gelişmelere bir göz atmak isterken hainlerin milletin iradesine el koymaya çalıştığını öğrendim. O dönem bir televizyonun haber müdürü olarak çalılıyordum. Ekip arkadaşlarımla birlikte hemen organize olduk ve canlı yayınlara başladık. Adana’nın sokaklarını karış karış dolaşıyordum. Kamera ekibimizle birlikte önce Seyhan, sonra Çukurova, Yüreğir… Her kavşakta durup “Siz neden buradasınız?” diye sordum millete. Hepsinin cevabı tek bir kelimeydi: “Vatan.”

 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın henüz çağrısını duyurmadan önce bile milletimiz; şehadetin, özgürlüğün ve iradenin ne demek olduğunu gösteriyordu.
 
O gece, haberlerde darbeci tankların önüne yüreklerini siper eden anneler gördüm. “Evde oturamazdım, çocuklarım için savaşa hazırım” diyen babalar vardı. Gencecik 15'liler adeta Çanakkale'ye nazire yapıyordu. Her birinde “Ben de buradayım” diyen binlerce sessiz çığlık vardı.
 
Şehitlerimizin İsimleri Belleğimize Kazındı
 
Astsubay Ömer Halisdemir, darbeyi engellemek için kendini feda eden ama darbenin seyrini değiştiren yiğitlerden sadece birisiydi.
 
Yüzbaşı Burak Karakaş, Boğaziçi Köprüsü’nün karanlığına ışık tutan gazi Mehmetçikler…
 
Ve Adanalı hemşehrimiz Polis Memuru Mustafa Kanbur, önünde durduğu tankın sesiyle tarihe yazıldı.
 
Nice adını sayamadıklarımız. Kahramanlarımız...
 
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “Milletime sesleniyorum” çağrısı geldiğinde sokaklar zaten dolmuştu. Fakat o davet, bir kıvılcımı değil bir alev topunu andıran büyük bir dirilişi başlattı.
 
Yurdun dört bir yanında meydanları dolduran milyonları Adana'nın yiğit evlatları da yalnız bırakmadı. Her cadde, her sokak darbeye dur demek için canını fedaya hazır on binleri ağırlıyordu.
 
Evden dışarı çıkacak durumu olmayanlar ise dualarla destek veriyordu milletine...
 
Sabah olduğunda darbeciler püskürtülmüş ama millet hala teyakkuzdaydı.
 
Milletimiz adeta haykırıyordu; “Artık hiçbir darbe gölgesinde uyumayacağız.”
 
Daha önce de yazmıştım; “O gece hiç kimse demokrasi için meydanda değildi. Herkes, devleti, milleti, bayrağı ve vatanı ölmeye hazırdı.
 
Aradan 9 yıl geçti. Şimdi çok daha iyi anlıyoruz ki; 15 Temmuz, bir siyaset meselesi değil, iman ve insanlık meselesiydi.
 
Bugün hâlâ o gece yaptığımız röportajlar ve kaydettiğimiz yürek çarpıntısı, bize hatırlatıyor: “Milletin iradesi satılık değildir.”
 
Kendi hikâyemi de unutmuyorum: O darbeye karşı tarihin akışını değiştiren insanların sesi olmaya çalıştım. Kamera karşısında bazen gözlerim doldu; bazen de öfkem semaya yükseldi. Ama hiçbir zaman tereddüt etmedim. Milletimiz gibi ben de geri adım atmadım. Çünkü biliyordum; tek bir yürek huzursuz olsa bile özgürlük zedelenir.
 
15 Temmuz gecesi, candan önce onur gelir diyen milletimiz; “Ölüm de var ama önce vatan” diyerek tarihe adını altın harflerle yazdırdı.
 
Bu kahramanlık destanının mimarları; asker, polis, sivil, çoluk-çocuk, genç-yaşlı, kadın-erkek ayırt etmeden “Bayrak bizim, ezan bizim, vatan bizim” diyen vatandaşlardır. Öyleyse bugün her birimiz, şehitlerimizin hatırasına sahip çıkarken aynı zamanda ödevimizi de hatırımızdan hiç çıkarmamalıyız;
Devlete, vatana, bayrağa, özgürlüğe ve iradeye her daim sahip çıkmak zorundayız. Aksi takdirde o gece yitirdiğimiz canlar, boşuna gitmiş olur.
Aksi takdirde biz de bugün parçalanmış ülkeler gibi oluruz.
 
Güçlü Türkiye için hep birlikte bir duvar oluşturmalıyız.
 

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum