Reklam
Gökmen CAN | Eğitimci | Sosyolog

Gökmen CAN | Eğitimci | Sosyolog


Âlim ve Ârif

28 Ekim 2025 - 02:23

ALİM VE ARİF

Merhaba dostlarım
Bugün size söyleşi türünde bir makale ve çok hassas bir konuyla sesleneceğim. Bu yazıyı okurken tıpkı karşınızda birisi varmış gibi bir hissiyata kapılacaksınız. Bu da sizin zevkle ve dikkatle okumanıza vesile olacaktır.

Konumuz iki kavram: Alim ve Arif kavramları. Çok önemli iki kavram. Birbiri yerine kullanılabilen ve anlam kargaşasına maruz kalan iki kavram.

Sizden ricam derin bir nefes almanız ve kendinizi en rahat hissedeceğiniz pozisyona getirip oturmanız ve okumaya başlamanız. Unutmayın sakın, karşınızda birisi var; çok sevdiğiniz, değer verdiğiniz ya da konuşmaktan huzur bulduğunuz bir kişi var:

Siz: Merhaba aziz dostum, bugün biraz “Alim” ve “Arif” kavramları üzerine konuşalım mı ne dersin?

Sevdiğiniz: Çok iyi olur. Gün içinde duyduğumuz ve kullandığımız kelimeler bunlar. Atasözlerimize ve deyimlerimize de girmiş iki kavram. Aslında kavramları çoğunlukta kulaktan dolma biliyor olsak bile bu tür sorulardan sonra anlamlarını çok merak ediyorum. O zaman bana bu kavramların farkını anlatarak başlayabilirsin.

Siz: Elbette. Alim, Arapça kökenli bir kavram olup kelime anlamıyla ilim sahibi demektir. Başka bir ifadeyle bilgi ve hikmetle donanmış kişi de diyebiliriz en doğrusundan. Kur’an-ı Kerim’de de “ilim sahibi” olmanın değeri ve önemi vurgulanır:

Anlamı: “Allah’tan en çok korkanlar, âlimlerdir.” (El Fatır/28)

Ayet bize bilginin yalnızca zihinde biriktirilmeyeceğini/biriktirilmediğini, kalpte de taşındığını bildirmektedir.

Sevdiğiniz: Peki ya Arif?

Siz: Arif ise ilmin ötesinde, kalp ve ruh yoluyla Allah’ı tanıyan, bilen kişi demektir. Arif kimse sadece öğrenmekle yetinmez hem yaşar hem hisseder ve hem de hayatına yansıtır. İmam Gazali der ki:

– “Alim, bildiğini söyler; Arif, yaşar ve yaşatır.”

Yani Arif’in bilgisi, Allah’a olan takvasından ve içsel farkındalıklarından beslenir.

Sevdiğiniz: Yani alim bilgiyle, arif deneyim ve idrakle mi hareket ediyor?

Siz: Tam olarak da aynen öyle. Alim, Kur’an’ı, hadisleri, fıkhı bilir; mantık ve akıl ile bunu anlar. Ama arif, bunu sadece bilmekle kalmaz/yetinmez; ruhuna nakış gibi işler, kalbinde en derinden hisseder. Mesela bir alim farzı bilir, nasıl kılacağını anlatabilir; bir arif ise o farzı hem bilir hem de derin bir huşu ve ihlasla yerine getirir. Arada çok derinlik var değil mi?

Sevdiğiniz: Evet, hakikaten müthiş bir incelik ve derinlik var aralarında. Peki, mutasavvıflar ne diyor?

Siz: Tasavvufta alim ve arif arasındaki fark çok nettir. Mevlâna Celaleddin Rumi Hazretleri şöyle der:

– “Bilmek ile görmek arasında dağlar kadar vardır.”

Alim görmek için gözlerini kullanırken, arif kalbiyle görür. Yani arif olan, her daim bilginin çok ötesinde bir tecrübe yolculuğu içindedir. Bu yolculuktaki temel araçları ya da yol arkadaşları da zikir, tefekkür ve Allah’a teslimiyet ve tevekkülleridir.

Sevdiğiniz: Harika açıkladın dostum. Merakımı gidermek için bir hususu daha sorayım: Peki, bu konu hadislerde nasıl ele alınıyor, örnekleri var mı?

Siz: Evet, hemen aklıma Peygamber Efendimiz Aleyhisselamın şöyle buyurduğu aklıma geldi:

Manası: “Allah’a takvaca en yakın olanınız, kalben en çok bileninizdir.”

Bu hadisi muazzam, bilgiyi sadece zihinsel bir faaliyet olarak görmemenin önemini göstermektedir. Bilginin, kalpte işlenmemesi insanı olgunlaştırmaz. Bu nedenledir ki alim olmak bir basamak, arif olmak ise zirvedir.

Sevdiğiniz: Yapmış olduğun bu açıklama bana, alimlerin bazen kendilerini üstün görmelerini, ariflerin ise tevazu içinde olmalarını hatırlatıyor.

Siz: Aynen öyle aziz dostum tam da o noktaya gelecektim zaten. Bir alim, bilgiye dayalı bir kibir geliştirebilir; ama arif, bilginin sınırlılığını, insanın acizliğini bilir ve tevazu ile yaklaşır. Mesnevi’de de bu vurgu sık sık geçer. Mevlâna der ki:

“Bilgiyle dolu kişi bir dağ gibidir; ama sevgiyle dolu kişi, gökyüzü gibidir.”

Sevdiğiniz: Peki, bu ikisinin başta çevreleri olmak üzre kişilerde ve toplumlardaki günlük yaşama etkileri nelerdir?

Siz: Alim, toplumu bilgilendirir, yönlendirir, eğitim ve hukukun temellerini atar. Arif ise örnek olur, hayatıyla insanlara rehberlik eder. Görmesini bilen gözler için bir numunedir. Zira onun taklidi veya örnekliğini benimseme, benimseyen için çok kilometreler kat ettirecektir.

Alim kimse bilgiyle bir kapıyı aralar, arif ise “sırların kabri” olan kalbin kapısını sonuna kadar açar. Alim kural koyar, arif kalpteki adaleti ve huzuru tesis eder. Yasama ve yürütmedeki ilişkiyi hatırlamanı istirham ediyorum dostum.

Sevdiğiniz: Yani ikisi birbirini tamamlıyor diyebilir miyiz?

Siz: Tabii ki, kesinlikle. Mutasavvıflar bu ikisini birlikte görmek gerektiğini söyler. Zira bilgi olmasa yön bulamayız, ama yalnızca bilgi ile ruhsuz yaşamak insanı kuru bir ağaca dönüştürür. Arif olmadan ilim, gurur ve boş söz olabilir; alim olmadan ariflik ise yönsüz bir tecrübeye dönüşebilir. Yani et ve tırnak denilen şey tam da burada kendini göstermektedir.

Sevdiğiniz: Peki, bu kavramları hayatımıza nasıl geçirebiliriz?

Siz: Evvela öğrenmeye, araştırmaya, okumaya önem vermek gerekiyor dostum. Bu, alim olma yoludur. Ama yeterli değil; öğrendiklerini hayatında uygulamak, kalbini arındırmak, Allah’a sadık bir kul olmak için, takvalı biri olmak için çaba göstermek gerekiyor. Bu ise işte, ariflik yoludur. Günlük ibadet, zikir, tefekkür, doğru davranış ve helal-haram hassasiyeti arifliğe giden kapılardır.

Sevdiğiniz: Yani özetle, alim bilgiyle donanır, arif bilgiyi kalbiyle taçlandırır mı diyorsun? İkisi birlikte insanın hem aklını hem ruhunu mu besler?

Siz: Tam olarak da aynen öyle. Alim ve arif birbirine rakip değil, tamamlayıcıdır. Bir insan, öğrenmekle yetinmemeli, öğrendiklerini içselleştirmeli ve hayatına yansıtmalıdır. Böylece hem ilmi hem de ruhsal olarak olgunlaşır.

Sevdiğiniz: Çok güzel bir sohbet oldu dostum. Gerçekten insan üzerine düşünmeye değer.

Siz: Evet, alim ve arif yolculuğu bitmez; hayat boyu süren bir arayıştır. Önemli olan kalbi ve aklı birlikte çalıştırmaktır. Hatta sana, yaklaşık otuz beş yıl önce öğrendiğim bir sözü söyleyeyim ve çaylarımızı yudumlayalım:

– “İlmiyle amel etmeyen kimse (ilim sahibi kimse) başkalarını giydirdiği halde kendisi çıplak kalan iğneye benzer.”

Yani “Bilgi, kalpte ve davranışta karşılığını bulmuyorsa eksiktir.”

Kalın sağlıcakla…

Gökmen CAN – Eğitimci Sosyolog

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum