Reklam
Gökmen CAN | Eğitimci | Sosyolog

Gökmen CAN | Eğitimci | Sosyolog


HALKIMIZIN TOPUN GELİŞİNE VURANLARLA İMTİHANI

19 Ekim 2025 - 20:31

HALKIMIZIN TOPUN GELİŞİNE VURANLARLA İMTİHANI
Merhaba Dostlarım,
Size öyle şeyler anlatmak, açıklamak istiyorum ki tahmin edemezsiniz. Lakin her bir konuyu sıraya koydum ve teker teker sizlere medya platformlarından dile getireceğim. Keşke yeteneğim olsa her konuyu bir makalede birleştirip anlatabilseydim. Ama maalesef değiliz.

Şimdiye kadar yazdığımız her konu toplumumuzla ilgili olup insanımızın, ailelerin, toplumun ve ümmetin huzuruna dokunan meselelerle ilgilidir. Bu yazımız da aynı doğrultuda kaleme alındı. Yazıya geçmeden önceki son cümle olarak şunu söylemek istiyorum: Lütfen her sakallıya dede, her beyaz önlüklüye şifacı, her ağzı laf yapana da edip gözüyle bakmayın. Yani “Hakikati” göz önünde bulundurarak bakmaya gayret edin.

Bir toplum ya da bir grup, bir yapılanma düşünün… 
Ortada ne bir oyun planı var ne bir strateji… 

Çalakalem işlerin yapıldığı, günü değil de anı kurtarmanın acizliğiyle var olan…
Takımın sahaya niçin çıktığı, hangi taktikle oynayacağı bile belli olmayan ama herkes “gol atmanın” peşinde olduğu bir toplum, bir grup ve bir yapılanma.
 Ne savunma var ne orta saha… 

Hatta kendine “teknik direktör” diyen adamın bile oyuna girmeye kalkıştığı bir takım…
Top kime gelirse, gözü kapalı gelişine vuruyor. Yani bam gümcüler…
Kime çarparsa artık… 

Sonra dönüp utanmadan “Biz üzerimize düşeni yaptık” diye böbürleniyorlar. 
İşte halkımızın imtihanı da tam burada başlıyor: Plansızların, programsızların, hikmetsizlerin topuna kurban giden bir toplum, bir grup ve yapıların imtihanı…
Topun Gelişine Vuranlar Hangi Zihniyetlerdir?

Topun gelişine vuranlar; ekranlara, kadrajlara oynayan ama sahada bir santim ter dökmeyenlerdir. 

Ekranları, mikrofonları, dergi kapak isimlerini ve başkalarının yazdığı lakin kendi adlarına yazdırarak kendi kitapları diye parsellemek isteyenler, herkesi liyakatsiz kendilerini de “aliyyul âlâ” gören “kör baykuş” kimliklilerdir.

Bu kişiler toplumun ön saflarına, ekranların merkezine, kürsülerin tam ortasına yerleşebilirler ama kişilikleri, karakter yoksunlukları, en önemlisi de amelsizliğiyle de mide bulandırabilmektedirler. Bir meseleye dair bilgi ve hikmet sahibi olmak yerine, gösteri ve magazin diliyle, yalan ve iftiralarla da “hakikati baltalaması” ile zihinleri işgal ederler.

Onlar için “hizmet” kelimesi, bir eylem değil bir makyaj malzemesidir.
“Fedakârlık” bir erdem değil bir reklam afişidir.

“Himmet” ise Allah rızası için değil, kendi şöhret sahnesi için bir ışıktır.
Şimdi bu üç ifademe karşı çıkıp zıplarlar ama zıplanmasına gerek yok çünkü gördüğümüz köy için ışıldak kullanmıyoruz ve fırıldaklığı da bir hayat usulü sayanları da itibar etmiyoruz.

İronik ama gerçek şu ki dostlar; bu tipler, bir meseleyi çözmek yerine o mesele üzerinden kendilerine koltuk devşirmenin ustasıdır. Toplumun geleceğini, kendi egolarına ve gündelik alkışlarına rehin verirler.

Plan Yok, Program Yok… Ama Şov Çok!
Her büyük enkazın altında bir “plansızlık”, “programsızlık” ve “ihanet” hikâyesi yatar. Bugün sokaktaki insanın diline dikkat edin: “Yapacak bir şey yok”, “Kim uğraşacak ki?”, “Ne halimiz varsa görelim” türünden yüzlerce ifadeler. Bu cümleler sadece birer pesimist yakınma değil, bilinçli olarak oluşturulmuş bir ataleti yansıtır. Çünkü topun gelişine vuranlar, halkın bu edilgenliğini bilinçli şekilde besler. Daha Türkçesiyle: “Ben sizden daha iyi bilir, düşünür, söyler ve yaparım” dayatmasıdır.

Bir mesele karşısında proje üretmek yerine bir iki slogan atılır, sonra sosyal medyada paylaşım yapılır ve üzerine bolca “like” toplanır. İlkokul son sınıftaki evladımızın bile sorgulayacağı konulardaki yanlışını koca koca kimselere yutturma peşindekiler yüzünden halkımızın imtihanı çok çetrefilli geçmektedir. Ama bu onların gözünde hizmettir! Ama bu hizmetin ülkeye, topluma ya da gençliğe zerre kadar faydası yoktur. Aksine yıkıcıdır. 

Anlamı: “İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına dair sözleri senin hoşuna gider; kalbindekine Allah’ı şahit tutar, hâlbuki o, hasımların en yamanıdır.” (El Bakara/204)
Bu ayetin mesajı aslında tam da bu kesime işaret eder: Söz büyüktür, ses gürdür ama öz boştur.

Halkın İmtihanı: Gerçeği Görkemin Arkasında Görmek
Bu kişilerin en büyük silahı algı yönetimidir. Bir fotoğraf karesi, bir kürsü cümlesi, bir “duygusal” replikle halkın gönlünü çelmesini iyi bilirler. Halk da çoğu zaman gerçeğin özüne bakmak yerine gösterinin cazibesine kanar. Sonuç: Toplum, alkışladığı insanlardan darbe yer. Hem de ne darbe! Bir kişi yüzünden bir cümle gruba karşı çıkacak kadar insanları adeta yoldan çıkartırlar.

Burada halkın suçu yok demek büyük bir hatadır. Çünkü sorgulamayan, araştırmayan, hikmeti değil şovu izleyen bir kitle, kendi eliyle toplumun çürümesine ortak olur. Topun gelişine vuranlar sahada cirit atarken, halk tribünde kendi karanlık ihtimalli geleceğini alkışlar maalesef.

Hikmetsiz Bir Toplumun Sonu
Hikmetsiz bir toplum, yönsüz bir gemiye benzer. Dalga nereye götürürse oraya savrulur. Ekranlarda ne konuşulursa onu düşünür, gündemde ne varsa ona öfkelenir, biri bir söz attığında o sözün arkasındaki niyeti sorgulamaz. Düşünce tembelliği, bir milleti içten içe çürütür.

Hadis-i Şerifte Peygamber Efendimiz Aleyhisselamın şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Bir saat tefekkür, bir yıl nafile ibadetten hayırlıdır.” 
 Toplumun hikmete ihtiyacı var. Gösteriye değil… Sesin büyüğüne değil, sözün derinine ihtiyacı var. Çünkü hikmet, sadece sorunları görmek değil; doğru bir yol haritası da çizebilmektir.

Çözüm: Himmetli ve Hikmetli Bir Toplum İnşası
Eleştiri kolaydır ama biz sadece eleştirmeyeceğiz; çözüm de üreteceğiz. Toplumun bu topun gelişine vuranlara mecbur kalmaması için üç temel adım görmekteyim:

a) Planlı Düşünce – Planlı Eylem
Halk, yönlendirilen değil yönünü belirleyen bir bilince kavuşmalıdır. Her meseleye “kim ne dedi?” değil “doğru olan nedir?” diye bakmalıdır. Bu da ancak planlı eğitim, sağlam aile yapısı ve bilinçli medya tüketimiyle mümkündür.

b) Himmet Sahiplerinin Öne Çıkması
Görünür olanlar genellikle şovmenlerdir. Oysa bu toplumun yükünü sırtlanan, gece gündüz çalışan sessiz kahramanlar vardır. Bu insanlar desteklenmezse, sahayı hep magazin figürleri kaplar. Halk, şöhret peşinde koşanları değil, hikmet ve hizmet peşinde koşanları görünür kılmalıdır. 

c) Eleştirel ve Vicdanlı Bir Kamuoyu
Hiçbir şovmen, güçlü bir kamuoyunun karşısında uzun süre ayakta kalamaz. Sorgulayan, düşünen, vicdanıyla karar veren bir halk, topun gelişine vuranlara değil oyunu kuranlara itibar eder.

Yani Diyorum ki; Topu Kaleye Sokmak Değil, Oyunu Kazanmak
Bugün mesele topa vurmak değil, oyunu kazanmak meselesidir. Eğer biz toplum olarak bu topun gelişine vuranlara sahayı teslim etmeye devam edersek, her defasında kalemize gol yeriz. Ve sonra birilerini suçlayarak avutuluruz.
Anlamı: “Allah bir kavme verdiği nimeti, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmez.” (Er Rad/11)

İşte asıl mesele budur dostlarım: Toplum, kendini değiştirmedikçe, şovmen kılıklı zevatların gölgesinde yaşamaya mahkûm kalır. Onlardan kurtulmanın yolu, hikmetli, planlı ve himmetli bir toplumsal dönüşümdür.

Bugün topun gelişine vuranların alkışlandığı bir ülkede, oyunu kuranların sesi kısılır. O yüzden halkın, alkışını geri çekmesi ve oyunun kurallarını yeniden yazması gerekir. Aksi halde, biz sadece bir tribün kalabalığı olarak kalırız. Oysa biz bir milletiz. Hem de güçlü bir milletiz.

Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN-Eğitimci Sosyolog

Reklam

YORUMLAR

  • 4 Yorum