Gökmen CAN | Eğitimci | Sosyolog

Gökmen CAN | Eğitimci | Sosyolog


İYİ Kİ KALPLERİ BİLMİYORUZ!

09 Mayıs 2025 - 18:25

İYİ Kİ KALPLERİ BİLMİYORUZ
(Kalpleri bilen sadece Yüce Allah’tır.)

Yazımı ilham kaynağı olan aziz dostum Mustafa OĞRAŞ’A ithaf ediyorum.

Allah bizleri ilim ve amelde ihlaslı olanlardan eylesin. İçi ile dışı hakikatte tek ses olan muttaki kullarından eylesin. Âmin.
İnsanoğlu görünene/gördüğüne göre hükmeder, çünkü kalplerde olanı bilmek sadece Allah’a mahsustur. Eğer insanlar birbirlerinin içinden geçen her düşünceyi, niyeti ve duyguyu bilseydi, yeryüzü çekilmez hale gelir, fitne, huzursuzluk ve savaş eksik olmazdı. İmtihan dünyasının sırrı, kalplerin perdelenmesinde saklıdır belkide.
“İyi ki kalpleri bilmiyoruz” gerçeğini ayetler, hadisler ve ibretlik olaylarla ele alacağız.

Kalpleri Sadece Yüce Allah Bilir
Kur’ân-ı Kerîm, kalplerin bilgisi hususundaki “mutlak bilmenin” yalnız Yüce Allah’ta olduğunu bildirir:
Anlamı: “Şüphesiz ki Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. O, kalplerde olanı da bilendir.” (Fâtır, 38)

İnsanın kalbine neyin düştüğünü, bir niyetin samimi mi yoksa sahte mi olduğunu ancak Yüce Allah bilir. Bu yüzden İslam, zahire göre hüküm verir. Peygamber Efendimiz Aleyhisselam bile münafıkların kalplerindeki niyeti, Yüce Allah’ın bildirmesi olmasaydı bilmezdi. Rabbimizin buyurduğu gibi:
Anlamı: “Onlara de ki: Kalplerinizde olanı gizleseniz de açığa vursanız da Allah onu bilir.” (Âl-i İmrân/29)

Kalplerdeki Bilinirse Ne Olurdu?
Bir anlığına düşünelim: İnsanlar birbirlerinin kalbindeki gerçek duyguları, samimiyeti ya da sinsi planları bilseydi neler olurdu? Neler olmazdı ki? Hemen birkaçını söyleyelim:
*Dostluklar yerle bir olurdu.
*Aile bağları çözülür, evlilikler dağılırdı.
*Komşuluk, arkadaşlık, hatta cemaat hayatı dahi sürdürülemezdi.
*İyi niyetli bir öfke bile savaş sebebi olabilir; sadece “içinden geçen” yüzünden insanlar cezalandırılmak istenirdi.
*İnsanlar belki de birbirlerinden kaçar, tek başlarına yaşamayı tercih eder ve yaşanmaz bir psikoloji içinde acayip hallerde ömrün bitmesini beklerlerdi.

Bu hakikati, Efendimiz Aleyhisselam şöyle bir örnekle izah eder:
Manası: “Ben insanların kalplerini yarıp bakmakla emrolunmadım.” (Buhârî/Menâkıb/25)

Bu hadisi şerif, sadece dışa yansıyana göre hüküm verilmesi gerektiğini, kalpleri bilecek olanın Yüce Allah olduğunu vurgular.

Usame Bin Zeyd’in Yanılgısı
Bir savaşta, Usame bin Zeyd Radıyallahu Anh bir müşriki tam öldürecekken adam kelime-i şehadet getirir. Ancak Usame, onun korkudan söylediğini düşünerek yine de onu öldürür. Olay Rasûlullah’a ulaştığında çok üzülür ve şöyle buyurur:
Manası: “Kalbini yardın mı da gerçekten inanmadığını bildin?” (Müslim/İman/158)

Bu hadise, kalp niyeti üzerinden yapılan bir hükmün ne kadar büyük bir yanlışa yol açabileceğini göstermektedir.

Kalplerin Gizliliği Rahmettir
Kalplerde olanın bilinmemesi bazen bir insanı utançtan, bazen bir toplumu dağılmaktan, bazen ise bir ümmeti parçalanmaktan korur. Allah, kullarını örten ve affedendir (Es Settar ve El Gafur Esmaül Hüsnalardan), insanlar ise çoğu zaman ifşa etmeye ve cezalandırmaya meyillidir. Bu sebeple Rabbimiz kalpleri örtmeyi bir merhamet ve düzen aracı kılmıştır. Kalplerin gizliliği, sosyal hayatın devamı için ilahi bir lütuftur aslında.

Kalpleri Bilmemek Aslında Bir İmtihan Alanıdır
İnsanlar zahiri davranışlarına göre değerlendirilir. Kalbinde kin olan ama bunu belli etmeyen biri ile, kalbinde hayır olduğu halde yanlış anlaşılan birini ayırt etmek sadece Allah’a mahsustur. Bu gizlilik, kulun samimiyetini yalnız Allah’a sunma imkânıdır. Bu sırra binaen şu dua da önemlidir: “Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım, kalbimi dinin üzere sabit kıl!” (Tirmizî, Kader 7)

Kalpleri Bilmemek Aynı Zamanda Hikmettir
Kalplerin bilgisini yalnız Allah’ın bilmesi; insanların birbirini affetmesi, hüsnü zanla yaklaşması ve toplumsal huzurun sürmesi için ilahi bir hikmettir. İnsanlara düşen, zahire göre muamele edip kalplerin hükmünü Allah’a bırakmaktır. Çünkü eğer her şey apaçık ortada olsaydı ne sevgi kalırdı ne de imtihan sırrı. Alt üste gelirken üstte alta ezilirdi belki de!

Kendi adıma iyi ki kalpleri bilmiyorum/bilmiyoruz, çünkü affetmeyi öğrenmez/öğrenemezdik, iyi ki kalpleri bilmiyoruz, çünkü adaleti değil öfkeyi tercih ederdik de katlanamayacak bir hayatta ne de acılar çekerdik diyorum. Tüm bunları düşündükten sonra ellerimi açıp Rabbime şöyle dua ediyorum:
“Allah’ım! Bize kalplerin gerçek malikinin Sen olduğunu unutturma.
Kalpleri görmeye değil, kalplere merhametle yaklaşmaya bizi muvaffak kıl.

İç yüzünü bilemediğimiz insanlar hakkında hüsnüzanla hükmedenlerden eyle.

Bizi başkalarının içini araştıran değil, kendi içini arındıran kullarından eyle.”


Âmin.
Sizleri Allah’a emanet ederken yazımı iki dörtlükle nihayetlendiriyorum.
Kalın sağlıcakla…

Göz görür, dil söyler, el uzanır bazen,
Ama gönül ne taşır, bilmez hiçbir beden.
Kalbi bilen yalnız Allah’tır derken,
Bilmemek, aslında ne büyük bir merhamet.

Bir kalbin kırığı görünseydi dıştan,
Bir gülüşün ardı bilinseydi baştan,
Sevgi, sabır, af kalır mıydı hayattan?
İyi ki bilmiyoruz, iyi ki örter Yaradan.


Elhamdulilleh.
Gökmen CAN
Eğitimci Sosyolog

 

Reklam

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • Gökmen Can
    5 saat önce
    Allah senden de razı olsun Aziz Dostum.
  • Mustafa oğraş
    6 saat önce
    ALLAH SENDEN RAZI OLSUN GÜZEL İNSAN NE GÜZEL ELE ALMIŞSIN KONUYU DEDİĞİN GİBİ İYİKİ BİLMİYORUZ BAZI ŞEYLERİ DİLİNE KALEMİNE SAGLIK