Reklam
Editörden Notlar

Editörden Notlar

Editorial

"Hz. Muhammed A.S."

27 Ağustos 2025 - 03:04


Hz. Muhammed’in Dünyaya Teşrifi:
Altın Oran
ve
“Vaktin Liyakati – Liyakatin Vakti”
Perspektifi
 
Altın oran, evrende denge, ölçü ve uyumun en saf işareti olarak kabul edilmektedir. Bu matematiksel ve estetik ilke, sadece doğada ve sanatta değil, tarihin dönüm noktalarında da kendisini göstermektedir. Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın dünyaya teşrifi, tam da bu dengeyi yansıtan bir hadise olarak ele alınabilir. Onun doğumu, hem altın oran kavramı hem de “vaktin liyakati – liyakatin vakti” çerçevesinde yorumlandığında, insanlık tarihi açısından eşsiz bir uyum ve bütünlük sergilemektedir.
 
Altın Oran Perspektifinden
Peygamber Efendimiz’in doğumu, insanlığın dengeden en fazla uzaklaştığı bir dönemde gerçekleşmiştir.
 
Zaman dengesi
Cahiliye karanlığı en üst seviyeye ulaşmış, zulüm ve ölçüsüzlük sıradanlaşmıştı. Bu ortamda “ölçünün elçisi”nin gelmesi zorunlu hale gelmişti.
 
Mekân dengesi
Mekke, üç kıtanın kavşağında, doğu ile batının, kuzey ile güneyin kesişim noktasında bulunuyordu. İnsanlığın kalbi mesabesindeki bu yerde nur doğdu.
 
İnsanlık dengesi
Roma-Bizans ve Sasani İmparatorlukları arasında sıkışan insanlık, yeni bir dengeye muhtaçtı. O denge, İslam ümmetiyle tecelli etti.
 
Bu tablo, altın oranın tarihteki tecellisine işaret etmektedir: İnsanlığın en bozulduğu noktada ve en uygun mekânda, yeni bir denge doğdu.
 
Vaktin Liyakati
“Vaktin liyakati”, zamanın insana yüklediği sorumluluğu ifade eder. Hz. Muhammed’in doğumu, bu açıdan bakıldığında tarihin en kritik anında gerçekleşmiştir. İnsanlık zulüm ve adaletsizlikle boğuşurken, hakikat unutulmuş, karanlık en yoğun hâline ulaşmıştı. İşte bu noktada vakit, liyakat sahibi bir elçiyi çağırıyordu. Peygamber Efendimiz’in doğumu, bu çağrının karşılığı oldu.
 
Liyakatin Vakti
Diğer yandan sadece vakit değil, liyakat de hazırdı. Efendimiz’in gelişi, yalnızca dış şartların olgunlaşmasının değil, aynı zamanda yaratılıştan gelen bir seçilmişliğin sonucuydu.
 
Onun nuru, Hz. Âdem’den itibaren Peygamberler yoluyla taşınmıştı.

Soy zinciri korunmuş, temiz bir nesep ile dünyaya teşrif etmişti.
 
Daha nübüvvet gelmeden önce toplumunun “Muhammedü’l-Emin” diye andığı bir şahsiyet olmuştu.
 
Dolayısıyla vakit O’nu çağırdığı gibi, O’nun liyakati de vakti davet etmekteydi.
 
İki Kavramın Buluşması
Eğer yalnızca vakit olgunlaşmış olsaydı ama liyakat hazır bulunmasaydı, insanlık yine karanlıkta kalacaktı. Eğer yalnızca liyakat mevcut olsaydı, ancak vakit olgunlaşmamış bulunsaydı, tebliğ yankı bulmayacaktı. Fakat Allah’ın takdiriyle, vakit de liyakat de aynı anda kemale erdi. Bu buluşma, altın oran gibi kusursuz bir dengeyi yansıttı.
 
Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın dünyaya gelişi, tarihin en büyük “vaktin liyakati – liyakatin vakti” buluşmasıdır. O vakit geldi, çünkü insanlık en çaresiz dönemindeydi. O liyakat vardı, çünkü Allah tarafından “âlemlere rahmet” olarak seçilmişti. Bu iki boyutun birleşmesiyle, insanlık tarihinde yeni bir çağ açıldı.
 
اللهمّ صلِّ على سيّدنا محمّد وعلى آل سيّدنا محمّد
 
Allahım, Hz.Muhammed'e ve âline (evladu iyaline) salatu selam ve esenlikler eyle) 

Test yayın
Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum