Reklam
Dr. Muhammed Kemal KAHYALAR

Dr. Muhammed Kemal KAHYALAR

Sağlık Olsun

Zamansız Hakikat

07 Ağustos 2025 - 20:45


Zamansız Hakikat

Kur’an’da Zaman, Döngü ve Bilinç
İçindekiler
Giriş .........................................................................................
Bölüm 1 – Zamanın Doğası: İlahi ve İnsani Perspektif
Bölüm 2 – Kur’an’da Lineer Zaman Modeli
Bölüm 3 – Döngüsel Modelin Derinlikleri
Bölüm 4 – Allah Katında Tamamlanmışlık
Bölüm 5 – Spiral Zaman Modeli
Bölüm 6 – Sure İsimlerinin Sembolik Yolculuğu
Bölüm 7 – Zamanla Sınav, Zamansızlıkla Hakikat
Zamansız Hakikat: Kur’an’da Zaman, Döngü ve Bilinç
 
Giriş
Bu kitap, Kur’an’da zaman kavramını hem lineer hem de döngüsel perspektiften inceleyen bir düşünsel yolculuktur. Allah katında her şeyin olup bitmiş olması, bizim zamansal deneyimimizle nasıl bağdaşır? Sureler ve ayetler zamanın ötesinden mi konuşur, yoksa insanlık tarihinin belli bir dönemine mi seslenir? Bu sorular, hem kelami hem de varoluşsal bir merakla ele alınmaktadır.
 
Kitap boyunca Kur’an’da geçen zaman ifadeleri, kıssalar, ibadetler, yaratılış anlatıları ve sure isimleri üzerinden bir çözümleme yapılacaktır. Zamanın spiral bir döngü gibi ilerlediği ve her turda daha yüksek bir bilinç düzeyine ulaşıldığı fikri temel alınarak, sureler bir tekâmül haritası gibi okunacaktır.
 
Bu çalışmanın amacı, sadece Kur’an’ın kronolojik sırasını veya tarihsel bağlamını incelemek değil; aynı zamanda onun zamansız hakikatini, bugünün insanı için yeniden anlaşılır kılmaktır. Allah’ın ezeli bilgisiyle insanın sınırlı algısı arasındaki köprüyü kurmak, bu kitabın ana hedefidir.
 
Bölüm 1 – Zamanın Doğası: İlahi ve İnsani Perspektif
Kur’an’da zaman anlayışı, insan algısından tamamen farklı ve çok katmanlıdır. Allah katında zaman yoktur; O, zamanı yaratandır. “Allah vardı ve O’ndan başka hiçbir şey yoktu. Arş’ı su üzerindeydi, sonra gökleri ve yeri yarattı.” (Buhari, Bed’ü’l-Halk, 1). Bu hadis, zamanın Allah’ın yaratmasıyla başladığını ve zaman öncesinde sadece Allah’ın var olduğunu vurgular. İnsan ise zamanın içinde yaşar, onunla sınırlanır. Bu temel fark, Kur’an’ın birçok ayetinde farklı şekillerde ima edilmiştir.
Kur’an’da geçen “Allah katında bir gün, sizin saymakta olduğunuz bin yıl gibidir” (Hac 22:47) ayeti, “Gökten yere kadar olan her işi O düzenler. Sonra işler, sizin saymakta olduğunuz bin yıl kadar süren bir günde O'na yükselir.” (Secde, 32/5) ayeti zamanın göreceli doğasını ve Allah’ın zamansızlığını anlatan en belirgin örneklerden biridir. Bu sadece bir sayı farkı değil; zamanın yapısal farklılığına bir işarettir.
 
İlahi bakışta geçmiş, şimdi ve gelecek iç içedir. Her şey olmuş, bitmiş ve tamamlanmış durumdadır. Bu ‘ezelî bilgi’ ile ‘beşerî tecrübe’ arasında bir köprü kurmak ise zordur ama mümkündür.
 
İnsan açısından zaman, lineer bir yapıya sahiptir: doğum → yaşam → ölüm → ahiret. Ancak birey, zamanla sınırlı olduğu kadar zamanı algılayabilen bir varlıktır. Bu da ona özgürlük, irade ve sorumluluk yükler. Dolayısıyla, Kur’an’ın bize bildirdiği zamansız hakikatler, zaman içinde idrak edilmeye çalışılır.
 
İşte bu nedenle Kur’an’da hem lineer hem döngüsel zaman anlayışına dair izler vardır. İnsanın bireysel zamanı lineerdir, ama kainatın ve bilinç düzeyinin zamanları döngüseldir. Bu iki yapı, Allah katında birleşir ve bütünlük kazanır.
 
Aşağıdaki diyagram, zamanın ilahi ve insani düzeyde nasıl işlediğini basitçe ifade eder:
⟶ İnsan Zamanı (Lineer): Başlangıç → Orta → Son
⟳ Bilinç Zamanı (Döngüsel): Tekrarlar, dersler, bilinç sıçramaları
∞ Allah Katındaki Zaman: Anda bütünleşmiş sonsuzluk
Zaman, insan için sınır ve imtihandır. Allah için ise zamandan bağımsız bir hükümranlıktır. Kur’an, zamanın bu çift yönlü doğasını hem ayetlerle hem kıssalarla öğretir. Bu farkı idrak etmek, Kur’an’ı daha derin okumamıza ve varoluşu daha bilinçli yaşamamıza yardımcı olur.

Bölüm 2 – Kur’an’da Lineer Zaman Modeli
Kur’an’ın indiği tarihsel süreç, insan hayatındaki zamanın lineer akışına göre şekillenmiştir. İlk vahiyden itibaren Kur’an, hem bireylerin hem de toplumların geçmiş, şimdi ve gelecek üzerinden bir bilinç inşası yapar. Bu yönüyle zaman, bir yönüyle düz bir çizgi gibi işler: geçmişte yaşananlar anlatılır, şimdide uyarılır, geleceğe dair vaatler ve uyarılar sunulur.
Kur’an’da kıssalar genellikle geçmiş olaylara atıf yapar: Nuh’un kavmi, Lut’un toplumu, Firavun’un çöküşü gibi. Bu anlatımlar, gelecekte benzer hataların yapılmaması için ibret vesilesi olarak sunulur. Yani geçmiş, sadece bilgi değil; geleceği yönlendiren bir ders malzemesidir. Bu da lineer bir zaman algısına denk düşer.
 
Kur’an’ın birçok ayeti insanın doğumu, büyümesi, yaşlanması ve ölümü gibi yaşam döngüsünü düz bir çizgi üzerinde aktarır. Örneğin Rum Suresi 54. ayette bu süreç şu şekilde geçer: "Allah, sizi zayıflıktan yarattı, sonra zayıflıktan sonra kuvvet verdi, sonra kuvvetten sonra yine zayıflık ve ihtiyarlık verdi." Bu net bir lineer yaşam modelidir.
 
Ayrıca Kur’an’ın indiriliş süreci de lineer bir seyir izler: Mekke dönemi daha çok tevhid ve ahlaki öğretileri barındırırken, Medine dönemi toplumsal düzenlemeler ve hukuk sistemine dair ayetleri içerir. Bu da gelişen bir vahiy düzenini gösterir.
 
Lineer modelin Kur’an’daki en belirgin yansımalarından biri de Ahiret inancıdır. Hayat, ölüm ve yeniden diriliş süreci çok açık bir çizgisellik taşır. Bu bağlamda insanın imtihanı da bir yönüyle zamanla sınırlıdır: vakit dolar, ömür biter, hesap başlar.
 
Bu çizgisel yapı içinde insan, bir 'başlangıç' noktasından 'bitiş'e doğru yol alır. “Her toplumun belirlenmiş bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde, ne bir an ileri alınır ne de geri bırakılır.” (A’raf, 7/34)
Ancak bu süreçte her ânın kıymeti büyüktür. Zaman bir test alanı, bir fırsattır. Kur’an’ın sıkça tekrar ettiği 've’l-Asr' (Asr Suresi) ifadesiyle bu çizgi içindeki her ânın sorumluluğu vurgulanır.
“Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bil: ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık gelmeden önce sağlığın, meşguliyet gelmeden önce boş vaktin, yaşlılık gelmeden önce gençliğin ve fakirlik gelmeden önce zenginliğin.” (Hâkim, Müstedrek, IV, 341)
 
Bu hadis, zamanın geri döndürülemez yapısını ve bilinçli yaşanması gerektiğini öğütler. Lineer zaman modelinde geçen her ânın kıymeti büyüktür.
 
Kur’an’da zamanın çizgisel olarak sunulması, bireye sorumluluk ve yön tayini sağlar. Yaşam bir defaya mahsus bir imtihandır ve her ânın değeri büyüktür. Zamanın geri dönüşü olmadığını bilen insan, onu ilahi hakikatle uyumlu yaşamakla yükümlüdür.
 
Bölüm 3 – Döngüsel Modelin Derinlikleri
Kur’an’da zaman anlayışı yalnızca doğrusal bir akışla sınırlı değildir. Aksine, birçok ayet ve kıssa, döngüsel bir düzeni işaret eder. Bu döngüsel yapı, bireysel ruhsal gelişimden toplumsal çöküş ve yeniden doğuşlara kadar farklı düzlemlerde gözlemlenebilir.
 
Kur’an’daki kıssaların tekrar tekrar farklı surelerde geçmesi, tarihsel bilgi aktarmaktan öte bir işlev taşır. Bu anlatımlar, insanın her çağda benzer sınavlardan geçeceğine dair evrensel bir uyarıdır. Örneğin Musa ve Firavun kıssası, farklı bakış açılarıyla birçok surede yer alır. Bu tekrar, olayın tekilliğinden çok, mesajın sürekliliğine vurgu yapar.
İbadetler de döngüsel ritüellerle şekillenir: Namaz, günün belirli saatlerinde tekrar eder; oruç, her yıl gelir; hac, yıllık döngü içinde yapılır. Bu tekrarlar, insanın zamana ruhsal bir bilinç kazandırmasına yardımcı olur. İbadet, zamanı döngüsel olarak kutsar.
 
Doğa olayları da Kur’an’da sıkça zikredilir: gece ve gündüzün dönüşümü, mevsimlerin akışı, gökyüzündeki yörüngeler… Tüm bunlar, yaratılışın içkin bir döngü içinde olduğunu gösterir. Bu anlamda evrenin dili, döngüsel bir ilahi ritimdir. “O, geceyi gündüze, gündüzü de geceye katar.” (Zümer, 39/5) “Güneş bir karar yerine doğru akıp gider. Bu, mutlak güç sahibi ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.” (Yasin, 36/38)
 
İnsanın ruhsal yolculuğu da döngüseldir. Kur’an’da bu, bazen ‘nefsin mertebeleri’yle, bazen ‘iman-inanç-şüphe-tevbe’ zinciriyle tasvir edilir. İnsan aynı sınavlarla tekrar tekrar yüzleşir ama her seferinde bir üst bilinç seviyesine geçebilir.
 
“Amellerin Allah’a en sevimli olanı, az da olsa devamlı olanıdır.” (Buhari, İman, 32)Bu hadis, sürekliliğin ve tekrarın ruhsal tesirini açıklar. Döngüsel davranışlar, insanın ruhunda kalıcı izler bırakır.
 
Kur’an’da kıyamet de yalnızca evrensel son değil; aynı zamanda bireyin içsel kopuşudur. Her nefsin bir kıyameti vardır. Bu da ruhsal dönüşümün, çöküş ve yeniden diriliş döngüsüyle gerçekleştiğini gösterir.
 
Sonuç olarak döngüsel model, Kur’an’ın hem içeriğinde hem formunda derinlemesine mevcuttur. Tekrar eden yapılar, dairesel ibadet ritüelleri ve ruhsal arınma evreleri, zamanın sadece düz bir çizgi değil, tekrar eden ama gelişimsel halkalardan oluştuğunu gösterir.
 
Kur’an’daki döngüsel zaman anlayışı, insanın kendini tekrar tekrar yenilemesine fırsat sunar. Gece ve gündüz gibi ruh da bazen aydınlanır bazen karanlığa düşer. Ancak her düşüş bir yeniden doğuş imkânı taşır. Zaman döngüsü içinde yürüyen insan, sürekli bir tekâmül içerisindedir.
Bölüm 4 – Allah Katında Tamamlanmışlık
 
Kur’an’da sıkça geçen 'Ol der, o da olur' ifadesi (Bakara 2:117), Allah’ın yaratma kudretini ve mutlak iradesini açıklar. Bu ifade aynı zamanda zaman üstü bir oluşu işaret eder. Allah için bir şeyin meydana gelmesi, bir sürece değil, irade beyanına bakar. Bu da Allah katında her şeyin ezelden tamamlandığı fikrini ortaya koyar.
 
İslam kelamında 'ilm-i ezelî' yani Allah’ın geçmişi, geleceği ve şu ânı bir anda bilmesi; zamandan bağımsız bir bakışa işaret eder. Allah için zaman, düz bir çizgi gibi akmaz. Zamanı da yaratan O olduğu için, O’nun bilgisi ve hükmü zamanla sınırlı değildir.
 
Bu çerçevede, insanın yaşadığı olaylar Allah katında çoktan bilinmektedir. Ancak bu bilgi, insanın özgür iradesini ortadan kaldırmaz. Allah’ın her şeyi bilmesi, insanın neyi seçeceğini de bilmesidir; bu seçim insan tarafından yine özgürce yapılır. Bu durum, kadim kelam tartışmalarında 'kaza' ve 'kader' kavramlarıyla ilişkilendirilir.
 
Kur’an’da geçen bazı ayetler doğrudan bu tamamlanmışlığı bildirir. Örneğin En'am Suresi 59. ayette şöyle buyrulur: "Gaybın anahtarları yalnızca Allah’ın yanındadır. O, karada ve denizde olanı bilir. Düşen her yaprağı, karanlıklar içindeki her taneyi bilir; yaş ve kuru ne varsa, apaçık bir kitaptadır." Bu 'kitap', Levh-i Mahfûz’dur: Ezeli yazgının sembolü. “Allah, olacak her şeyi ezelden bilir.” (Hadid, 57/22)
 
“Kalem yaratıldı ve Allah ona ‘Yaz!’ dedi. Kalem, ‘Ne yazayım?’ dedi. Allah, ‘Kıyamete kadar olacak her şeyi yaz!’ buyurdu.” (Tirmizî, Kader, 17) Bu hadis, kaderin ve olayların Allah katında önceden yazılmış olduğu anlayışını destekler.
 
Allah katında tamamlanmışlık, sadece bilgisel bir durum değil; aynı zamanda varlıksal bir bütünlüktür. İnsan, bu tamamlanmış ilahi hakikatin içinde sınırlı bir irade ile kendi yolunu seçer. Bu yolculuk, bizim için aşamalı, zamanlı ve deneyimsel görünse de, Allah için olmuş-bitmiştir.
Allah katında her şeyin olup bitmiş olması, insanın iradesini iptal etmez. Çünkü Allah, insanın nasıl davranacağını bilir ama bunu zorlamaz. Kur’an’da bu denge açıkça ortaya konur: bilgi ezelîdir ama sorumluluk kulundur. Böylece hem ilahi kudret hem beşeri özgürlük birlikte yer bulur.
Kur’an’ın bu yaklaşımı, insana bir sorumluluk yükler: 'Zaten ne olacaksa olur' pasifliği değil, 'Benim seçimim bu hikâyenin neresine yazılacak?' bilinciyle yaşamak. Çünkü bilgi ezelîdir ama imtihan hâlâ devam etmektedir.
 
Bölüm 5 – Spiral Zaman Modeli: Döngüsel-Lineer Bütünlük
Zamanın lineer mi yoksa döngüsel mi olduğu sorusu, Kur’an bağlamında ikili bir ayrımdan ziyade bütünsel bir sentezle açıklanabilir. İşte bu sentez, spiral zaman modeliyle kavranabilir. Spiral, hem tekrar eden (döngüsel) hem de ileri doğru giden (lineer) bir yapıdır.
 
Kur’an’da zaman bazen düz bir çizgi gibi anlatılır: yaratılış → peygamberler → kıyamet → hesap günü. Ancak aynı Kur’an, bu çizgi üzerindeki deneyimleri sürekli tekrar eden motiflerle açıklar: kıssaların tekrarı, ibadetlerin döngüsü, doğanın ritmi. Bu durum, zamanın spiral şekilde işlediğini düşündürür: tekrarlar vardır ama her tekrar bir üst bilinç katmanındadır.
 
Spiral zaman modeli, aynı sınavların farklı bilinç seviyelerinde yaşanmasıdır. Örneğin insan, sabır, şükür, tevbe gibi ruhsal temaları hayatı boyunca tekrar tekrar deneyimler. Ama her defasında daha derin bir idrak seviyesine ulaşır. Bu, döngüsel tekrarın içindeki çizgisel ilerlemedir.
 
Kur’an’daki bazı ifadeler de bu modeli destekler. Mesela "Biz size ayetleri tekrar tekrar açıklıyoruz" (Bakara 2/242) “Onlar yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görsünler?” (Rum, 30/9) , bilginin katman katman açıldığını gösterir. Aynı şekilde vahyin süreç içinde indirilişi de spiral bir açılım olarak yorumlanabilir.
 
“Mümin bir delikten iki defa ısırılmaz.” (Buhari, Edep, 83) Bu hadis, aynı hatayı tekrar etmenin, öğrenilmemişlik anlamına geldiğini ifade eder. Tekrar, tekâmüle dönüşürse spiral olur; yoksa döngü kapanır.
 
Spiral modelin merkezinde Allah’ın ezeli bilgisi, çevresinde ise insanın katmanlı deneyimi yer alır. Bu modelde birey, hem geçmişle yüzleşir hem geleceğe yönelir ama aslında hep merkezden merkeze yaklaşır: yani hakikate.
 
Bu anlayış, zamanı sadece bir akış değil, aynı zamanda bir tekâmül alanı olarak görmemizi sağlar. Her döngü, yeni bir farkındalık; her sınav, yeni bir açılım getirir. Böylece zaman, insan için sadece geçip giden değil; olgunlaştıran bir rahmet zeminine dönüşür.
 
Şematik olarak spiral zaman şöyle tasvir edilebilir:
- Merkez: İlahi Hakikat / Allah katında tamamlanmışlık
- Spiral katmanlar: Ruhsal deneyimler, bilinç dönüşümleri
- Dıştan içe doğru: Zamanla derinleşen tevhid anlayışı
Kur’an’da spiral zaman anlayışı, bireyin hatalarıyla yüzleşmesini, tekrarlarla bilinç kazanmasını ve her adımda hakikate yaklaşmasını sağlar. Zaman sadece geçip giden değil, içselleşen ve yükselten bir yolculuktur. Bu yolculukta tekrar, durağanlık değil; içsel devinimin ta kendisidir.
 
Bölüm 6 – Sure İsimlerinin Sembolik Yolculuğu
Kur’an’daki sure isimleri, sadece içerik başlıkları değil; aynı zamanda ruhsal, toplumsal ve metafizik düzlemlerde bir yolculuğun durağı olarak okunabilir. Her sure, bireyin ya da kolektif insanlığın bir aşamasını temsil eder gibi davranır. Bu yönüyle sure isimleri, Kur’an’ın içindeki zamansız bilinç haritasıdır.
 
Fatiha Suresi, açılış demektir ve aynı zamanda bilinç yolculuğunun da başlangıcıdır. Bismillah ile başlayan bu surede yön tayini yapılır: doğru yol, yani sırât-ı müstakîm talep edilir. Bu, her tür tekâmülün ilk adımıdır.
Fatiha, hem Kur’an’ın hem de insanın ruhsal yolculuğunun açılış kapısıdır. Tevhid, rububiyet ve hidayet talebi içerir. Hz. Peygamber, Fatiha için 'Kur’an’ın anasıdır' (Ümmü’l-Kur’an) demiştir. (Tirmizî, Fedailu’l-Kur’an, 1)
Bakara Suresi, toplumsal sınavları, inancın teslimiyete dönüşmesini anlatır. İnek kıssası, şekle takılı kalan ama hakikatten uzak kalan insanlara örnektir. Bu sure, akıl ile teslimiyet arasındaki dengeyi sorgular.
İnek kıssası, şekilciliğe saplanmış bir toplumun içsel isyanını temsil eder. Bu sure, dini sadece lafzî değil ruhî olarak da kavramamız gerektiğini öğretir.
 
Kehf Suresi’nde zamanın dışına çıkan bir topluluğun (Ashab-ı Kehf) kıssası yer alır. Burada inziva, içe dönüş ve zamandan korunma vardır. İçsel tefekkür, zamanın üstünde bir korunma alanıdır. Bu sure, modern zamanın hızlı akışına karşı bir duruş da önerir.
 
Ashab-ı Kehf kıssası, zamanın geçiciliği karşısında hakikate sadık kalmanın sembolüdür. 309 yıl süren bir uyku, ilahi korumanın ve tefekkürün tezahürüdür.
 
İnsan Suresi, yaratılışın özüne dair hatırlatma içerir. İnsan, bir damla sudan yaratılmıştır ama ona irade, akıl ve sorumluluk verilmiştir. Bu, her bireyin varoluş bilincini yeniden keşfetmesi gereken bir duraktır.
 
“İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılmaya değer bir şey olmadığı bir zaman geçmedi mi?” (İnsan, 76/1)
 
Bu ayet, insanın yaratılıştan önceki halini hatırlatır. İnsan suresi, bilinç ve sorumluluk duygusunu ön plana çıkarır.
 
Kıyamet, Zilzal, Gâşiye gibi sureler, hem evrensel hem bireysel kıyametleri anlatır. Bu tür sureler, ruhsal çöküşlerin, içsel yıkılışların habercisidir. Ama aynı zamanda yeniden yapılanmanın da başlangıcıdır.
Bu sureler, kıyameti sadece fiziksel yıkım değil, aynı zamanda bireysel uyanış ve içsel devrim olarak sunar. 'Zelzele' kelimesi hem dış hem iç sarsıntıyı temsil eder.
 
Nas Suresi, Kur’an’ın sonudur ama sanki yeniden Fatiha’ya dönülmesi gerektiğini hatırlatır. İnsanların içine fısıldayan vesveselere karşı korunma arayışı, yolculuğun sonsuz doğasını sembolize eder. Döngüsel anlayış burada yeniden devreye girer.
 
Kur’an’ın bu son suresi, Fatiha ile açılan bilinç kapısı, Nas ile kapanmaz; yeni bir farkındalık seviyesine çağrı yapar. Bu da Kur’an’ın döngüsel yapısına işaret eder.
 
Bu perspektiften bakıldığında sureler, zamana dağılmış mesajlar değil; bilinç halkalarıdır. Her biri, bir ‘an’ı değil, bir ‘aşama’yı temsil eder. Böylece Kur’an, sadece okunacak değil, içinde yaşanacak bir haritaya dönüşür.
 
Kur’an’daki sure isimleri, ruhsal bir bilinç haritası gibidir. Her biri insanın bir yönünü aydınlatır, bir seviyesini dönüştürür. Sureler arasındaki yolculuk, zamansal değil; bilincin tekâmülü açısından anlamlı bir seyirdir.
 
Bölüm 7 – Zamanla Sınav, Zamansızlıkla Hakikat
Kur’an, zamanla ilgili birçok kavramsal derinlik sunar. İnsan için zaman, bir imtihan alanıdır. Her saniye, tercihlerle örülür. İyilik ve kötülük, sabır ve isyan, şükür ve nankörlük hep bu zaman zemininde belirir. Bu nedenle zaman, sadece fiziki bir akış değil, ahlaki bir sınavdır.
 
“Hanginizin daha güzel amel işleyeceğini sınamak için ölümü ve hayatı yaratan O’dur.” (Mülk, 67/2) “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülükle ve iyilikle deneyeceğiz.” (Enbiya, 21/35) Bu ayetler, zamanın aslında bir deneme süreci olduğunu, insanın eylemlerinin bu süre içinde değerlendirileceğini ortaya koyar.
 
Asr Suresi, bu gerçeği kısa ama öz bir şekilde ifade eder: "Asra andolsun ki insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak iman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler başka." Burada zamanın içinde kaybolma riski ve bu riskten kurtulma yolu birlikte verilir.
 
Zamansızlık ise, hakikatin kendisidir. Allah katındaki zaman dışılık, her şeyin en yüksek anlamda yerli yerinde oluşudur. İnsan için bu hakikate ulaşmak, zamanla yoğrulan bir bilincin nihayetinde mümkün olabilir. Ancak zamanla sınanan insan, zamansız bir idrake ulaşabilir.
 
Bu süreç, bir bakıma sonsuzluk özlemiyle sınırlılıklar içinde yaşamaktır. Zamanı doğru kullanmak, bu sonsuz hakikate yaklaşmanın araçlarından biridir. Zaman, Kur’an’a göre hem bir nimet hem bir sorumluluktur.
“İki nimet vardır ki insanların çoğu onların kıymetini bilmez: sağlık ve boş vakit.” (Buhari, Rikak, 1) Bu hadis, zamanın farkında olmamanın bir kayıp olduğunu bildirir. İnsan zamanla sınanır; onunla yükselir ya da kaybeder.
Sufi düşünce, 'anda olmak' kavramıyla bu ikiliği aşmaya çalışır. Geçmişin pişmanlığı ve geleceğin kaygısı arasında savrulmaktansa, şu ânın farkındalığıyla Allah’a yaklaşmak hedeflenir. Anda olmak, aslında zamansızlık içinde bir hakikati yakalama çabasıdır.
 
Kur’an, zamanı hem bir imtihan hem de bir ayna olarak sunar. Zamanla sınanan insan, zamansız bir hakikatin şahitliğine çağrılır. Bu şahitlik, yaşamı Kur’an ile yoğrulmuş bir bilinçle sürdürmek demektir. Çünkü zamanla olan bağımız, zamansız olanla olan ilişkimizin şeklidir.

Test yayın
Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum