وَلَا تَحْزَنْ إِذَا مَا سُدَّ بَابٌ Ve lâ taḥzen izâ mâ sudde bâbun fe-inne’Llâhe yefteḥu elfe bâbin. (Ey mü’min! Girip çıktığın, alıştığın ve istifade ettiğin) herhangi bir kapı senin yüzüne kapanırsa — ister tam kapansın, ister yarım — sakın umutsuzluğa düşüp üzülme. Çünkü her şey Yüce Allah’ın tasarrufundadır; dilediği zaman Allah muhakkak ki bir değil, bin kapı açar. Kapılar, kalpler ve kalıplar; rızık, rahmet ve her şey Allah’ın tasarrufunda, kabzasında ve O’nun kâf–nûn emri arasındadır. Ve kullu emrin cerâ bil-kâfi ve’n-nûni. Oluşan ve biten her şey, Yüce Allah’ın “kâf” ve “nûn” yani “kün” (ol) emri ile olur. Mevcut olan her şey için “olma (yok ol)” dese anında yok olur. Yeni bir şey yoktur; ezelde takdir edilmiş olan ilahî plan pürüzsüz işlemektedir, asla aksamaz. Yüce Allah bazen alınca verir, bazen verince alır; bu hususta sebepleri de müsait ve hazır kılar. Mü’min sebeplere değil, Müsebbibü’l-Esbâb olan Allah’a yönelmeli, O’na güvenmelidir. Hak âşığı Molla Ahmed el-Cezerî şöyle der: Huvel-fa‘‘âlu lâ taġtarra bi-esbâbin ve lâ âlâtin. Ey mü’min! Gerçek fa‘âl (yapan, olduran) O’dur. Sebepler ve vasıtalar seni aldatmasın. Konuya ışık tutması bakımından şu söz önemlidir: Elsinetu’l-halki eklâmü’l-hakkı. Halkın dilleri, Hakk’ın kalemleridir. Kâinatta olup biten, söylenen, telaffuz edilen, gündeme gelen bütün şeyler; ezelî planın zaman ve zemin oluşunca ortaya çıkmasıdır. Zayıf kabul edilen bir hadis-i şerifte bu durum şöyle ifade edilir: “Belâ, söze bağlıdır.” Tasavvuf erbabının dilinden düşmeyen bir sözle yazıyı bitirelim: Lâ tanzur ilâ men kāle, venzur ilâ mâ kāle. Söyleyen kişiye değil, söylediğine bak. Biz inananlara göre, söyleyen Yüce Allah olunca veya Rasulullah Efendimiz olunca iş değişir; o zaman söyleyene de söylenene de teslim oluruz. Yüce Allah’ın ve Rasulullah Efendimiz’in övdüğü Ashâb, Tâbiîn, Tebeü’t-Tâbiîn; Kur’an ve sünnet ahlâkıyla yaşayan âlimler ve ârifler söz konusu olunca da hem söyleyene hem söylenene bakılır. Sonuç itibariyle: “Allah’ın insanlar için açtığı rahmeti kısabilecek kimse yoktur; O’nun kısmadığı rahmeti de O’ndan başkası açamaz. O mutlak gâliptir, hikmetle yönetendir.” Ey Yüce Allah’ım! Ahmet ÖZKAN BİR KAPI KAPANSA ÜZÜLME
فَإِنَّ اللّٰهَ يَفْتَحُ أَلْفَ بَابٍوَكُلُّ أَمْرٍ جَرَى بِالْكَافِ وَالنُّونِ
هُوَ الْفَعَّالُ لَا تَغْتَرَّ بِأَسْبَابٍ وَلَا آلَاتٍ
أَلْسِنَةُ الْخَلْقِ أَقْلَامُ الْحَقِّ
(Beyhakî, Şuabu’l-Îmân, 4598)لَا تَنْظُرْ إِلَى مَنْ قَالَ، وَانْظُرْ إِلَى مَا قَالَ
Konuyu gündeme getirene takılıp kalma; sözün Kur’an’a, sünnete, akla, örfe ve adete uygun olup olmadığına bakmak esastır.
Ama söyleyen bizim gibi bir insan olunca, tasavvuf ehlinin yukarıdaki sözü daha geçerlidir.
Fâtır Sûresi, 2
Bizleri ve bütün mü’min kardeşlerimizi, her işte ve her hâl ü kârda Sana yönelen, Sana güvenen, Sana tevekkül eden, her şeyi Senden bilen ve her şeyini Sana teslim eden kullarından eyle. Âmîn.
Emekli Müftü
11/12/2025 Perşembe




YORUMLAR