Reklam
Adnan KALKAN | Yazar | Aile Danışmanı

Adnan KALKAN | Yazar | Aile Danışmanı

[email protected]

Çıplaklık ve Yönelim Ahlak Çöküşüdür, İstismardır

01 Eylül 2025 - 08:53

 Sessiz kalındığı için çıplaklık yayıldı. Parklarda, duraklarda açıktan zina yayıldı. Bu ahlak çöküşü asıl beka meselesidir.

 
Son zamanlarda toplumda artan çıplaklık her alanda yayılmaya ve rahatsız etmeye devam ediyor. Kimisi buna özgürlük gözüyle bakıyor, lakin bu özgürlük değil tamamen bir ahlaksızlıktır.
 
Yatak odasında dahi giymeyecek elbiseleri çarşıda, pazarda, hastanede giyen bir kesim bedenini dışarı atarak kendini özgür, bu giyimi ise modernite zannediyor. Oysa tarih boyunca soylular hep giyinmiş, köleler hep çıplak gezmiştir. İlginç olan o ki köleler dahi bu kadar çıplak gezmemiştir.
 
Bu Özgürlük Değil Köleliktir
Özgürlük kavramını “her istediğini yapmak” olarak algılayan bu kesim diğerinin özgürlüğünü hiçe sayıyor. Oysa kişinin özgürlüğü, diğer bir kişinin özgürlüğünün başladığı yerde biter. Her istediğini yapmak özgürlük değil anarşizmdir. Toplumsal kültürün vasat hâlini yakalamadığı sürece özgürlükler ancak bir taraf için anarşizm, diğer taraf için ise hak gaspına sebebiyet verir.
 
Bu Sadece Din Değil, Aynı Zamanda Ahlak Sorunudur
Her ne kadar ahlak, dinin bir şubesi olsa da dini duyguları ve hassasiyetleri zayıf olan insanlar en azından belli oranda bir ahlak hassasiyeti taşıyabilmektedir. Bugün geldiğimiz noktada çıplaklık, dinen haramlığın ötesinde, artık ahlaken de kabul edilecek düzeyi çoktan geçti. Toplum kültürünün ahlak düzeyi yok edilmek için kıyasıya yarışıyorlar gibi bir hâl aldı.
 
Hiçbir ahlak göğsünü, göbeğini, bacağını dışarı atmaya müsaade etmez. Ahlakı yok sayarak bedenini dışarı atan bu kesime dur demek gerekiyor. Evet, inancımız bunu göz zinası kabul ediyor ancak ahlakımız da asla bu ahlaksızlığı kabul etmiyor. Onlar özgürlüğünü kullanıp bedenlerini dışarı atıyorsa ben de özgürlüğümü savunup toplumda onları görmemek şeklinde özgür olmak istiyorum. Çarşıda gezerken, alışveriş yaparken onların bedenlerini görmek istemiyorum.
 
  Şimdi burada bazı ahmaklar “O zaman gözünü kapat, dışarı çıkma” vesaire diyecekler. Yeryüzü Allah’ındır, ben de Allah’ın kuluyum, yeryüzü bana helal kılındı. Ben ahlakımla bu toplumda gezmek isteyeceğim ve engelleneceğim, onlar bu ahlaksızlıkla serbest dolaşacaklar öyle mi? Tek cümleyle: Hadi oradan!
  Toplumda çıplaklığa karşı çıkanları “sapık” olarak nitelendiren bir kesim var. Bu kesim psikolojideki adıyla “yansıtma savunma mekanizmasıyla” algı yönetiyor. Malum yansıtma savunma mekanizması, kendinde olanı diğerinde varmış gibi söylem geliştirmektir. Yani bu minvalde, toplumda çıplaklığa karşı çıkanları sapık diye nitelendirenler asıl sapıklardır. Gözünü koruyan değil, bedenini teşhir edene bakan sapıktır.
 
Ahlaksızlığı hak zanneden, ahlakı savunanı ise hapsetmeye çalışan ahlaksızlığınıza eyvallah edecek hâlimiz yok. Biz sizin gibi hak hukuk tanımayan insanlar değiliz. Hakka da hukuka da riayet eder, anarşizme eyvallah etmeyiz. Elbette hukuksuz da davranmayız ama hakkımızı da çiğnetmeyiz. Bu ahlaksızlığa da sessiz kalıp dilsiz şeytan olmayız.
 
Çıplaklık Sokak Zinasına Dönüştü
Bedeni dışarı atmakla ahlakını kaybeden belli bir kesim artık otobüs duraklarında, hatta otobüs içerisinde, parklarda yani açık alanlarda dudak dudağa sevişmeye başladı. Çocuklarımızla bunlara maruz kalıyoruz. Buna ne hakları var?
 
Kapalı alanlarda manevi olarak zinayı, dünyevi olarak ahlakı yok sayarak her türlü haltı yiyebiliyorken bunlar apaçık bir şekilde bunları yapmaya başladılar. Peki bu onların özgürlüğü ise küçücük çocuklarımızı ahlaklı yetiştirme özgürlüğümüz nerede? Küçük çocuklarımızla parklarda, millet bahçelerinde bir kahvaltı, bir faaliyet yapalım diyoruz; kucak kucağa oturmuş, dudak dudağa ahlaksızlar görüyoruz.
 
Milli ve manevi değerlere sahip bir nesil yetiştirmek için canla başla çalışıyoruz, lakin bütün mücadelemiz bu sebeple zarar görüyor. Bizim emeğimizin gaspının bir karşılığı, bir cezası yok mu? Yoğun koşturmalar içerisinde çocuklarımıza zaman ayırıp parka götürüyoruz, bir tuğla koyalım derken bunlara denk gelip bunlar binayı yıkıyor.
 
Elbette pes edecek değiliz ama bizim özgürlüğümüz ve hakkımız nerede? Din, ahlak tanımıyorsan git evde ne halt yersen ye ama açık alanlarda zina yapamazsın arkadaş. Her ne kadar kanunlar kısıtlı olsa da manevi yasalar olan ahlak yasaları sana dur der. Anadolu irfanı kadim töremiz var.
 
Örnek Aldığınız Avrupa Bu Kadar Çıplak Değil
Modern dünya olarak Avrupa örnek alınıyor. Artık maalesef Avrupa bile bu kadar çıplak değil ve Avrupalı kadınlar bile Türkiye’deki oranda bedenini dışarı atmıyor. Öyle bir proje ortaya atılmış ki Türkiye’de öyle bir kök salmış ki projeyi ortaya atanların kadınları bizim bu şekilde dışarı vücudunu atan kadınların yanında tesettürlü kalıyor.
 
  Hangi ifsat komitesi nasıl bir fesat ortaya attıysa bizim gencecik kızlarımız; anneleri başörtülü ve hatta bazen çarşaflı, kızları ise göbeğini dışarı atan bir hâl aldı. Anneleri babaları da bu hâlden mustarip olsa da “evlattır, atsan atılmaz satsan satılmaz” anlayışıyla bu duruma katlanıyorlar. Kendileriyle konuştuğunuz zaman “Çocuğumuzu kaybettik, kızımızı elimizden aldılar” diye dert yanıyorlar.
 
Bu fitne ateşi daha fazla kızımızı elimizden almadan anneler, babalar, inançlı psikologlar, sosyologlar ve eğitimciler başka çocuklarımızı elimizden almamaları için çalıştaylar, paneller, konferanslar, görüşmeler yapmalıdır.
 
Bir Doktor Hasta Red Hakkını Kullanarak Çıplaklık ve Ahlak Sorununa Tepki Gösteriyor, Linç Ediliyor
Bir insana sorumluluğunu hatırlatmazsanız, sorumluluğunu kendine hak zanneder. Kapalı annesinin yanında göbeği dışarıda kız tedaviye geliyor. Dr. Hasan Hüseyin Uysal, hasta red hakkını kullanarak kendisini tedavi etmek istemiyor. Kadın elindeki telefonla çekim yapıyor ve doktoru manipüle ediyor.
 
Doktor odayı terk ediyor, kız dışarı çıktığında doktor tekrar odaya girip kızın annesini tedavi ediyor. Kızın annesi doktordan özür diliyor ve kızını kaybettiğini, bu sistemin kızını ellerinden aldıklarını dert yanıyor. Doktor sanki mecbur olup hastayı tedavi etmemiş gibi bir algıyla sosyal medyada operasyon çekiliyor doktora.
 
Oysa bu doktor, kendi hasta kabul red hakkını kullanarak başka doktora yönlendiriyor. Bunu bir inanç sorunundan öte bir ahlak sorunu olarak görüyor. Birileri çıkıp başka doktorlar da başörtüsünü takan hastaları reddetmesi şeklinde tepki gösterebiliyor. Ancak çıplaklık sadece inanç meselesi değil, aynı zamanda muhatabı ateist de olsa bir ahlak sorunudur.
 
Dolayısıyla bunu başörtülü–başörtüsüz olarak değil, vücudunu teşhir eden ahlak sorunu olarak görmek gerekiyor. Din boyutu zaten aşikâr. Kısaca mesele genel ahlak sorunudur.
 
Bu Medeniyet Çöküşü ve Beka Sorunudur
“Sizden öncekilerin çektiklerini çekmeden cennete gideceğinizi mi zannettiniz?” ayeti gereği, bu toplumsal yozlaşma ve ahlaksızlık sorunuyla gerek devlet gerek millet mücadele etmek zorundayız.
 
İsrail gibi topraklarımızı “arz-ı mev’ud” yani kendi hedeflerinde kabul eden ve bunu bir din savaşı olarak gören ve sürekli topraklarımıza doğru gelen tehditler söz konusuyken, “Vatan sevgisi imandandır” şiarımız varken biz göbeğini dışarı atan kızlarla ve cinsel yönelim gösteren erkeklerle bu vatanı, bu milleti ve bu dini savunamayız.
 
QAsıl milli güvenlik meselesi budur. Biz bu nesli kaybedersek bu vatanı da bu medeniyeti de kaybederiz. Bedenini teşhir eden kızlar değil, Nene Hatunlar, Kara Fatmalar yetiştirmemiz gerekiyor. Cinsel yönelim olan erkekler, cinsel ameliyat olan erkekler değil; Seyyid Onbaşılar, Fahrettin Paşalar yetiştirmemiz gerekiyor.
 
Siz 15 Temmuz’da meydanlarda bedenini teşhir eden kadınlar ve cinsel yönelim gösteren kadın ya da erkekler gördünüz mü? Açıklık başka, çıplaklık başka. Çıplaklık ve cinsel yönelim şu anda bizim en önde gelen milli güvenlik sorunumuzdur. Diğer taraftan dini yozlaşma problemimizdir, aynı zamanda ahlakın çökmesi erozyonumuzdur.
 
Ne bu cinsel yönelim ve çıplaklığı ortaya atan fitneçilerin fitnesinden korkmalı ne de “elâlem ne der” putunu kafaya takmalı. Bu neslimizi, bu fitnecilerin ve toplumu yozlaştıran ifsat komitesinin elinden ne pahasına olursa olsun çıkarıp kurtarmamız gerekiyor.
 
Devlet kanadında gerekli yasalar çıkarılmalı, millet kanadında gerekli destekler verilmeli. “Nesli ihya, medeniyeti inşa” mefkûremize hizmet için cesaret, basiret, feraset, ihlas ve gayretle çalışmak zorundayız. Neslimizi hızla kaybetmeye tuttuğumuz bu zamanda “fakat, lakin” mazeretlerine sığınacak zamanımız da zeminimiz de kalmamıştır.
 
Neslimizi elimizden almaya çalışanlara karşı hep birlikte el ele verip bütün bedelleri de göze alıp çalışmaktan başka çaremiz yok. Ateş bugün düştüğü, evleri yakarken diğer evlere düşmeyecek diye bir şey yok.
 
Yarın sizin oğlunuz bir erkekle gelip “Bu benim karımdır ya da kocamdır” demeden, sizin kızınız kapınıza başka bir kızla gelip “Ben bununla evleneceğim” demeden ve sırf bunlara karşı çıktınız diye toplum tarafından linç edilmek, yasalar tarafından cezalandırılmak istemiyorsanız bugünden devlet–millet el ele verip mücadele edeceğiz, başka da çaremiz yoktur.
 
Bu bir taraftan inanç ve ahlak sorunu iken diğer taraftan milli mücadele ve milli beka sorunudur. Susan nice kavimler helak olmuştur. Biz de hukuki çerçevede konuşmaya ve haykırmaya devam etmeliyiz.
 
Denir ki Cebrail Aleyhisselam, Lût As. kavmini helak etmeye geldiğinde 33 eşcinsel sapkın vardı; diğer tarafta o gece 80.000 inanan teheccüt namazına durmuştu. Bunu gören Cebrail Aleyhisselam, Allah’a “Ya Rabbi, bu kadar inanan varken bu bir avuç sapkın için mi bunları helak edeyim?” dediğinde Allah Teâlâ: “Onları da helak et. Onların ibadetleri benim katımda makbul değil çünkü onlar sustular, sessiz kaldılar” demişti. Ve susanlar, sapkınlarla birlikte helak oldu.
 
Ben helak olmak istemiyorum ve helak olmak istemeyen de müspet hareketle bunlara karşı hem medeniyetimizi hem inancımızı korumak için mücadele etmelidir. Devletimiz tıpkı Rusya gibi yasaklamalıdır, milletimiz de bu konuda devletimizi desteklemelidir.
 
Bu bir milli beka sorunudur. Medeniyetin devamı sorunudur. Sessiz kalmakla bu güne gelindi. Daha nereye kadar susulacak? Çocuğunu bu fitnede kaybeden anne babaların feryatları duyulmazsa diğer anne babaların çocukları da bu fitneye kapılarak yeni anne babaların da feryatları gönülleri dağlamaz mı? Bu çocuklar bizim ve elimizden alınıyor. Medeniyetimize düşman ediliyor. Ahlak ve inancımızı yozlaştırıyor. Feryatlar bizden kahkahalar bu fitneyi içimize atanlardan yükseliyor. Bu milli beka ve genel ahlak sorunudur. Biz dur demezsek kim diyecek, şimdi demezsek ne zaman diyeceğiz?
 
Adnan Kalkan
Twitter: @adnankalkan01
YouTube: Adnan Kalkan
 

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum