Çıkarılan kanunlar ile boşanma artıyor, nüfus düşüyor. Siyasiler ise çalışan kadını evinden çıkarıyor, ama çocuk doğur diye destek veriyor. Eylem ayrı, söylem ayrı...
Bugün herkes nüfusun düştüğünden şikâyet ediyor.
Gazeteler yazıyor, akademisyenler konuşuyor, siyasiler açıklama yapıyor.
Ama filen sorumluluk alan yok.
Çünkü iş söylemde güzel, ama eylemde felç.
Oysa mesele sadece doğum oranı değil,
Bu milletin istikbalidir, varoluşudur, bekasıdır.
Türkiye Nüfusunun 1.48'e Düşmesinin Tehlikesi
TÜİK verilerine göre Türkiye'nin doğurganlık hızı 1.48'e düştü.
Bu ne demek?
Toplum artık kendini yenileyemiyor.
Bir milletin ayakta kalabilmesi için en az 2.1 olmalı bu oran.
Altına düştüğü an, medeniyet alarm verir.
Bugün Japonya ve Avrupa ülkeleri bu çöküşü yaşıyor.
Yarın bu tablo Türkiye'nin de kaderi olabilir.
Ama hâlâ dizilerde flört, reklamlarda yalnızlık, kanunlarda feminist dayatma var!
Nüfus Düşerse Medeniyet Çöker
Bir milletin gücü tankıyla değil, aile yapısı ve nüfus gücüyle ölçülür.
İlimde, sanatta, savunmada, ekonomide güçlü olmak için evde çocuk sesi olmalı.
Bebek ağlaması olmayan bir millet, yarın tabut sessizliğine mahkûm olur.
Genci olmayan vatan da dava da çökmeye mahkumdur.
Kadını Evden Çıkarınca Nüfus Çöker
Kadına çalışma dayatması, aile düzenini paramparça etti.
Annelik kutsalı yok sayıldı.
Kadın “ev hanımı” olmaktan utandırıldı.
Halbuki kadın evin temelidir, çocuk eğitiminin merkezidir.
Evde kadın varsa orada şefkat vardır, umut vardır, istikbal vardır.
Çalışan Değil Ev Hanımına Destek Verilmeli
Devlet, çalışan kadına kreş, servis, doğum izni, süt parası veriyor.
Evde çocuk büyüten kadına ise hiçbir destek yok!
Oysa asıl bebek büyüten, asıl anne olan o evdeki kadındır.
Yani doğurganlığı teşvik etmek istiyorsak ev hanımına maaş, destek ve saygınlık verilmelidir.
Çalışan kadın neden çocuk yapsın? Ev hanımı çocuk yapıyor. Desek ev hanımına verilmelidir.
Feministler Aileden Uzak Tutulmalı
Feminist ideoloji, kadını aileye değil, sokağa çağırıyor.
“Kadın güçlüdür, erkek gereksizdir” sloganlarıyla aileyi değil, egoyu büyütüyorlar.
Bilinçli anne yetiştirmek yerine, bencil fert yetiştiriyorlar.
Toplum mühendisliğini feminist söylemlere teslim edersek, nesil mühendisliği çöker.
Kanunlar Aileyi Desteklemeli, Kadını Değil
Mevcut hukuk sistemi “kadın beyanı, kanıtı esastır” diyerek aileyi değil, kadını merkeze alıyor.
Oysa bu kadın da bir ailenin parçası…
Aileyi dağıtan her yasa, toplumu çökertiyor.
Hukuk, kadının değil, ailenin huzurunu korumalıdır.
Aileyi Yıkan Diziler Kaldırılmalı
Televizyonda her akşam boşanma, aldatma, şiddet dizileri…
Evde çocuk dizi izliyor, sonra annesinden nefret etmeye başlıyor.
Evliliğe güveni kalmıyor.
Aile Bakanlığı gerçekten ilk yapacağı iş, Aileyi dinamitleyen dizileri durdurmak olmalı.
Aileye Zarar Veren Sosyal Medya İçerikleri Denetlenmeli
Sosyal medya “ailesiz hayatı” ideal gibi sunuyor.
Flört, sapkınlık, bencillik, gösteriş…
Reels videolarında ahlaksızlık viral oluyor.
Devlet denetimi olmadan bu ahlaki çöküş durdurulamaz.
Aileyi korumak, bu dijital çağda ekranı korumaktan geçiyor.
Cinsel Sapkınlık Terör Suçu Sayılmalı
LGBT, sapkınlık değilmiş gibi normalleştiriliyor.
Dizilere, okullara, üniversitelere sokuluyor.
Oysa bu; toplumun inancına, ahlakına ve fıtratına karşı bir terördür.
Cinsel sapkınlık, düşünce özgürlüğü değil, toplumu hedef alan bir terör eylemidir ve buna göre cezalandırılmalıdır!
Nafaka Makul Hale Getirilmeli
Bir ay evli kalıp, bir ömür nafaka alanlar…
Erkekler evlenmekten korkar hale geldi.
Aile değil, nafaka ekonomisi doğdu.
Nafaka adaletli, süresi makul olmalı.
Kimse boşanmakla ödüllendirilmemeli.
Evlenecek Gençlere Devlet Ev Kuracak Destek Vermeli
Evlenmek isteyen genç, ev kirasından korkuyor.
Çeyiz, düğün, kira… Gençler yuva değil, yük görüyor.
Evlenemeyen, ev kuramayan nesil kaygılı, yalnız, mutsuz…
Devlet, evlenen gençlere sıfır faizli kredi, kira desteği, ev eşyası yardımı sunmalı.
Şuan sunduğu sadra şifa değil.
Söylem Değil, Eylem Zamanı!
Aileyi bitiren sistem, sadece “aile kutsaldır” diyerek kurtarılamaz.
Bakanlıklar, STK'lar, medya artık hamaset değil, hizmet üretmeli.
Bu topraklar evliyalar, alimler, şehitler yetiştirdi.
Ama hepsi bir annenin dizinin dibinde büyüdü.
Eğer biz o dizleri koruyamazsak, yarın bu milletin toprağı da tarihi de sahipsiz kalır.
Bir milletin çöküşü, doğurganlık oranının düşüşü ve aile değerlerinin yıkılmasıyla başlar.
İşte tam da bu durumdayız…
Adnan Kalkan
Aile Danışmanı & Sosyolog
YORUMLAR