Değerlerimize saldırının yeni yüzü sene sonu mezuniyet törenleridir. Öyle ki bu törenler tam bir yıkımdır.
Milli ve manevi değerlerimiz ışığında bir nesil yetiştirmek için yıllardır sahada mücadele eden, canını dişine takarak çalışan birçok gönül insanı; itibarsızlaştırma operasyonları ve doğrudan saldırılarla yıpratılmaya çalışılmaktadır. Bununla birlikte, gençliği ifsat eden ve onları milli-manevi köklerinden koparmaya çalışan akımlar ve bireyler, fırsat buldukları her alanda yıkım etkilerini göstermeye devam etmektedir.
Masum Görünen Yıkımdır, Mezuniyet Partileri
Bu ifsat çalışmaları bazen sosyal medya üzerinden, bazen de “etkinlik” adı altında karşımıza çıkmaktadır. Bugünlerde yaygınlaşan mezuniyet partileri, bu kapsamda dikkat çeken unsurlardan biridir. Bazen kafelerde, bazen lüks mekanlarda, bazen de okul salonlarında düzenlenen bu organizasyonlar; sadece bir kutlama olmaktan çıkarak, değer aşındırıcı içeriklere dönüşmektedir.
Ne yazık ki dindar ailelerin çocukları dahi, “Ne de olsa bir kere mezun olacağım.” düşüncesiyle bu partilere katılmakta ve arkadaş çevresinde sözüm ona “geri kalmamak için” uygun olmayan kıyafetler tercih edebilmektedir. Kimi zaman bu tercihler anne-babadan gizli yapılmakta, kimi zaman ise aileyle çatışmalara varan süreçlerle gerçekleşmektedir.
Şeytanın En Sinsi Vesvesesi: “Bir Kerede Bişey Olmaz”
“Bir kereden bir şey olmaz.” sözü, şeytanın en güçlü vesveselerinden biridir. Oysa her “bir kere”, bir başka “kere”nin kapısını aralar. Bu yüzden anne babalar, çocuklarını bu tür etkinliklerden korumakla yükümlüdür. Bunun yolu ise yasaklayıcı değil, ikna edici, yönlendirici ve alternatif üretici olmaktan geçer.
Aileye Düşen Görev: Alternatif Üretmek
Çocuklarımızın bu tür partilerden uzak kalabilmesi için, ebeveynlerin onlara anlamlı ve keyifli alternatifler sunması gerekmektedir. Bizzat tecrübe ettiğimiz üzere, bu tür etkinliklerin olduğu günlerde ailecek doğaya çıkmak, topluca etkinlik düzenlemek veya kültürel bir etkinlik yapmak gibi faaliyetlerle hem çocuk mutlu edilmekte hem de manevi bir atmosfer oluşturulmaktadır.
Kurumsal Sorumluluk Bakanlık ve Okul Müdürlüklerinde
Milli Eğitim Bakanlığı ile il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin bu konularda daha titiz davranması gerekmektedir. Her ne kadar bakanlık engel olmak istese de yerelde bu ifsat devam etmektedir. Ne olduğu belirsiz ve geri planda hangi amaçlara hizmet ettiği meçhul olan bu tür etkinliklere okul salonlarının veya öğretmenlerin araç edilmesi kabul edilemez. Hem aileler hem de devlet, bu nesli korumakla yükümlüdür. Bu görev sadece bireysel değil, toplumsal bir sorumluluktur.
Gençliğin Zafiyeti: Aklın Yerine Nefsin Hâkimiyeti
Gençlik, çoğu zaman akıldan öte, nefsiyle hareket eder. Oysa nefis insanın en büyük düşmanıdır. Bugün “eğlence” olarak görülen birçok tercih, ileriki yaşlarda pişmanlıkla hatırlanan anılara dönüşmektedir. Gençlerin bu yanlışları yapmaması için aklı rehber kılacak yetişkinlerin, yani bizlerin, sorumluluğu büyüktür.
Biz Kimden Bahsediyoruz?
Burada muhatabımız; milli ve manevi değerlerle yaşayan aileler ve onların çocuklarıdır. Zaten değerlerimize açıkça karşı olan, bu değerlere savaş açan kişi ve kesimlerle bu konuda bir mücadele zeminimiz yoktur. Biz, kendi çocuklarımızı bu “sahte iştahlı davetlerden” korumaya çalışan ebeveynler olarak, meşru bir hak ve sorumluluğu yerine getirme gayretindeyiz.
Sonuç: Hakkımızdır, Haddiniz Değildir
Bizim çocuklarımız üzerinde hakkımız vardır. Onlara nasihat etmek, yön göstermek, korumak ve değerlerini yaşatmak en doğal ebeveyn hakkıdır. Bu hakka kimsenin müdahale etmesi de haddine değildir. Gençliğimizi ve neslimizi muhafaza etmek; sadece görev değil, aynı zamanda bir iman ve vatan borcudur. Nesli ihyâ eden medeniyet inşa eder; nesli imha eden medeniyet imha eder.
Adnan Kalkan
Aile Danışmanı- Yazar
YORUMLAR