Meselelerimizi doğru bir zeminde ve doğru bir bakışla ortaya koyamadığımız sürece kendi öznelliğimiz içinde kaybolup gideriz...
*
İnsanın devreye girdiği her zeminde öznellik öne çıkar. Nesnellik, ancak insan dışında vuku bulduğunda mümkün hale gelir, üstadım. İşte mesele tam burada açığa çıkıyor: İslami episteme, bilgiyi insan dışında kurguluyor ve tanımlıyor. Bu yüzden nesnel kalıyor. İnsan devreye girdiğinde ise öznellik kazanıyor ve görelileşiyor...
*
Yorum merkezli yaklaşım için olgusal zemin, anlam merkezli yaklaşım içinse haber zemini şarttır. Yani haberi önce anlamaya çalışırsınız, anladığınızı da izah etmeye çalışırsınız. Ama olguyu direkt yorumlarsınız; ya tasvir ya yargı ortaya koyarsınız...
*
Kur’an merkezli düşünmekten kasıt, salt Kur’an metnine dayanmak ise anlam yerine yorumun tercih edildiğini gösterir ki bu, öznenin kendi Kur’an metnini inşa etmesine zemin oluşturur. O zaman her özne kendi Kur’an metnini inşa ederek kendi dinini belirleme hakkını taşır. Bu da birden fazla dinin mümkünlüğünü bize gösterir.
*
Kur’an salt dilsel bir çaba ile okunabilir ve anlaşılabilir mi? Bu temel soruya cevap, bizim Müslümanca duruşumuzu belirler. Evet derseniz, yorum merkezli bir okuma yaptığınızı; hayır derseniz, anlam merkezli bir okuma yaptığınızı göstermiş olursunuz...
*
Herhangi bir metin ile girilen ilişkide zihinsel bir kurgu olmadan onu yorumlamak mümkün görünmemektedir. Yorum, yargılamayı içerdiği için girilen her metin okumasında metni zihinsel kodlarımız üzerinden yeniden okumuş oluruz. Bu da artık metnin kendisi olmaktan çıktığını gösterir...
*
“Aldatan bizden değil” nebevî sözünü hayatımızın mihenk taşı kılmalıyız. Öncelikle kişi kendisini aldatmamalıdır ki başkalarını aldatmamaya karşı bir refleksi oluşsun.
*
Her alanda aldatmak, “biz” kavramına ihanettir; unutulmamalı... Aldatmak, toplumsal yapıştırıcı olan güveni zedeler ve fesada kapı aralar... Hem aldatmamalı hem de aldanmamayı öğrenmeliyiz ki fesada kapıyı kapatalım... Gününüz hayrolsun ve bereketli bir ömrü beslesin, inşallah...
*
Kalbin taşlaşması, kalbin kendi özniteliğine uygun davranışlara sahip olmadığında açığa çıkan bir arızî durumdur.
*
Gönlüne bak... Gönlünün derinliklerine bak... Orada ne görüyorsan sen O’sun... Dikkat et... Gönlündeki kurtuluşundur veya yok oluşundur.
*
“Anladım” dediğimiz her şey, “anlamamızla” sınırlı olduğunu genelde unuturuz ve hakikatin kendisi zannederiz. Halbuki biraz düşünsek, anladığımız şey sonuç itibarıyla bizim sahip olduğumuz kültür, düşünce ve bakışla sınırlıdır.
*
Yani her “bilgi”, bir başka bilgi tarafından eleştiriye tabi tutulabilir, yanlışlanabilir.
O zaman hangi cesaretle sahip olduğumuz bilgiye “doğru” muamelesi çekiyoruz.
*
YORUMLAR