Reklam
Abdulaziz TANTİK

Abdulaziz TANTİK


Tasavvurlar Fikir Örüntüleri - 10 -

04 Ekim 2025 - 20:31

Benlik ve Metafizik
Metafizik bir düşünce olmadan ben idraki oluşturulamaz...

Kurucu ben ile inşa edilen ben arasındaki fark ve bunun kişilikteki yansımasını öğrenmeden benlik idrak edilemez...


İslâmcılık ve Bakış
Bakışım net.
Fâsıkların haberini dikkate almıyorum.
Olayın siyasi ve düşünce boyutunu ayrı değerlendiriyorum. Ayrıca İslâmcı müktesebat ortada...

Ancak muhalif bir bakış üzerinden suçlayıcı bir mantığı savunmayı makul görmüyorum.

Ben Müslüman olmanın siyasi, kültürel ve mevcut dünyaya dair bir bakışı olması gerektiğine inanıyorum.

Milliyetçi veya sağcı ya da geleneksel dindarlığın modernliğin etkisini çoğalttığını düşünüyorum.

Bütün eksikliğine, hır gürüne rağmen ruh olarak İslâmcılığın umut oluşunun kıymetli, değerli ve bir özeleştiri ile yeniden yapılanmasının mümkün olduğunu düşünenlerdenim.

Ne söylediğim açıktır... vesselam...


Soru ve Cevap
Güzel soruları olmalı insanın. Bence cevabı olan soruları...

Bitmişlik ve tükenmişlik hissi ortada olana dairdir. Kendinde olan ve arı duru olan düşünceden taviz vermeyen nitelikli insanlar var ve olmaya devam edecekler.

Soru ve cevabı düşüncenin yöntemi üzerinden her zaman tartışabiliriz.

Olanı olması gereken gibi algılamak da modern kültürün bir tepkisidir. Tepkisel olmadan değerlendirme esas olmalı.

Tepkileri anlıyorum. Ama tepkilerin kaynağı olan durumu olumlamadığım gibi bu durumun düşünce ve İslâmî düşünce ile de bir bağının olmadığını düşünüyorum...


Sükûnet ve Çözüm
Meseleleri sükûnet ve suhuletle tartışmalıyız. Sorunu temelden kavramadan çözümü bulamayız.

Nedenlerin ne olduğuna dair bize dışarıdan dikte edileni değil! Kendimiz bizzat gözlem ve tecrübeye dayalı tefekkürümüz üzerinden tespitler yapmalıyız.

Bu konuda çabamız haklı çıkmak değil, doğruya ulaşmak adına olmalıdır.


Toplumsal Acı
İnsanların mahmur yüzlerindeki acıyı düşünüyorum, kendi yaşamlarına otobüs, metrobüs veya tramvaya binerken kahretmelerini düşünüyorum...

İşe giderken “nereden çıktı bu iş, ben de şöyle rahat takılamayacak mıyım” serzenişlerini, almak istediği şeye kavuşamama kızgınlığını düşünüyorum...

Ve yalan, dolan siyaset yapma biçiminin kişilikler üzerine yaptığı baskı ile yalanın meşru bir zemin bulmasını düşünüyorum...

Her öğrencinin sabah uyandığında “yine mi ya” deyişini, okul ile istekleri arasına sıkışmış gencecik beyinlerin sürekli kendinden, toplumdan, siyasetten kaçarak kendini uyuşturma girişimlerinin sonuçlarını düşünüyorum.

Bütün bu hengamede ortaya çıkan durum üzerinden cukkayı doldurmayı marifet addedip gününü gün edenlerin vicdanlarını nereye koyduklarını düşünüyorum.

Her türlü sözü vermelerine rağmen hiçbir sözü tutmamayı nasıl becerdikleri üzerine siyasetçiyi düşünüyorum...

Beş vakit camiye giderek memuriyetini icra ederken, “şu namaz bir an önce bitse de kendimi sokağa atsam” diyen camii görevlilerinin ruh hallerini düşünüyorum...

Kadının sokağa bakarken içlenirken çektiği nefesin aha dönüşünü, çalışırken üzerine dikizlenmiş gözleri fark ederken duyduğu hicabı ve öfkeyi düşünüyorum...

Toplumsal öfkeyi ve bu öfke yüzünden en küçük bir tartışmanın kavga ile bittikten sonra herkes kendi vicdanı ile baş başa kaldığında “ben ne yaptım” sorusunu sorarkenki hâlini düşünüyorum...

Vesaire... vesaire... vesaire...
İşte hâli pürmelâlimiz...


Cevapların Çift Yüzü
Soruların cevabını iki türlü düşünmek gerekli.
Biri başkası için... ki bu cevap hep bir belirsizliği taşıyacaktır.

İkincisi ise kendine dönük cevaptır ki bu da tecrübe edildikçe çoğalan bir itminan/duygusal boyuta sahip olacağı için hep bir ileriye dönük bir fazlayı istemekten mütevellit yakînî arayışı tetikleyecek bir belirsizliği taşıyacaktır.

Ama iki farklı yapı içinde...

 

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum