Abdulaziz TANTİK

Abdulaziz TANTİK


MÜSLÜMANLARI SARAN VEHN/KORKU…

24 Haziran 2025 - 12:28

Korku, psikolojide negatif ve pozitif boyutları olan ve insanın tavırlarını belirleme konusunda önemli bir etken olarak hayatımızda var olduğu tecrübeye konu edinilen bir olgudur. Korku, genelde yanlışa kapı aralayan ve ideal olandan reel olana geçişi sağlayan önemli bir motivasyon/isteklendirme örneği olarak öne çıkmaktadır. Bu sadece psikolojik vasatta değil, siyaset, toplumsallık ve iktisadi alanda da geçerliliğini koruyan bir durumdur. Hatta iki binlerin başında başlayan ‘Önleyici Doktrin’ örneğinde olduğu gibi korku, uluslar arası ve ulusal sistemleri belirli bir noktaya taşımaktaydı. Ve bu önleyici doktrin dünya sisteminin beynelmilel vasfı olmuştur.

Önleyici Doktrin meselesini önce ABD ülke olarak kullanmaya başladı. Irak saldırıları, Afganistan müdahalesi, Suriye iç işlerine müdahil olma ve benzeri konumlarda öne çıkmıştır. Orta Doğu’nun şekillendirilmesinde bu doktrin etken bir rol almıştır. Aynı biçimi ile İsrail de aynı saldırıları gerçekleştirmede benzer bir algıyı kullanmaya devam etmektedir. Son İran saldırıları da buna dayalı olarak gerçekleşmiştir. İki yıldır katil devlet vasfı ile İsrail, Gazze, Lübnan, Suriye ve son olarak İran saldırılarını da bu çerçeve içinde tanımlamaktadır. ABD yine İran’a yönelik nükleer tesislere saldırısı da bu düzlemde ele alınmakta ve sanki haklı imiş gibi psikolojik bir vasat inşa etmeye çalışmaktadır. Gücün belirleyici olduğu bir zeminde adaletin ikamesinin imkânsız oluşuna dair önemli bir kanıt olarak son günlerde yaşadığımız saldırılar ve son iki yıldır yaşanan İsrail’in Gazze katliamını örnek olarak vermek mümkündür.

Müslümanların halini ve bu durum karşısında iktidar ve halk olarak tutumlarını belirleme konusunda şu aşağıdaki hadisi dikkatle okumakta yarar var:

Peygamber Efendimiz(sav) bir keresinde Sahabe-i Kirâm’a “Açgözlü kimselerin yemeğe üşüşmeleri gibi, düşmanlarınızın üzerinize saldırmaları yakındır.” buyurdu. Orada bulunan bir sahabi, “Sayıca az olduğumuz için mi düşmanlarımız üzerimize üşüşecekler?” diye sordu. Allah Resulü (sav) “Hayır, siz sayıca çok olacaksınız. Fakat selin önündeki çer çöp gibi savrulacaksınız.” Dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “Allah, düşmanlarınızın kalbinden heybet ve azametinizi çıkartacak; sizin kalplerinize de vehni yerleştirecektir.” Sahabi; “Ya Resulallah! vehn nedir?” diye sorunca Sevgili Peygamberimiz (sav) “Dünyayı aşırı sevmek ve ölümü kötü görmektir” buyurdu…

Dünyevileşmenin kişi psikolojisini olumsuz etkilediği gibi toplumsal psikolojiyi de etkilediği bilinmekle birlikte iktidar/erk/güç olgusunu daha derinden etkilediği ise bir gerçeklik olarak tarihsel süreçte edinilmiş bir tecrübe olarak önümüzde durmaktadır. Elli yedi müslüman ülkenin sekiz milyon nüfusu olan ve herhangi bir ülkenin bir kenti kadar coğrafyası olan İsrail karşısında diz çöküşünü bu hadisten daha iyi anlatacak ve bize şifa olacak bir çözümü sunacak başka bir bilgiye ihtiyaç bırakmayacak bir doğruluğa sahip başka metne ihtiyaç kalmamıştır.

Bir korku çağı yaşamaktayız. Çocuklar gelecek kaygısı ve korkusunu derinden yaşayarak kendi çocukluklarını yaşamada sorunlar yaşamaktadır. Gençler, gelecek korkusu, iş korkusu, evlenme korkusu yüzünden travmalar yaşamakta ve kendisini eğlenceye ve uyuşturucu özelliği taşıyan işlere yöneltmektedirler. Sosyal medya bu anlamda bir uyuşturucu işlevi görmektedir. Yönlendirme, sakındırma, uzaklaştırma, yakınlaştırma, beğendirme, çirkin gösterme, hep kişinin kendi tercihi ile değil ama sanki kendi tercihi gibi sunulan dikte edilmiş beğeniler üzerinden sağlanmaktadır. Bu da kişinin kendi karakterini bulmasının önündeki engeli oluşturmaktadır. Bu sadece kişisel bir durumu değil, sosyal bir gerçekliği de işaret etmektedir. Aynı zeminde siyasal bir gerçekliğe de ulaştığı için halkı köleleştirme sanatı eşliğinde siyasal gelişmeler belirli odaklarda hazırlanmakta ve ona göre sürekli yeni kılıflar inşa edilmektedir. İşte müslüman ülkeler ve Müslümanlar dünyaya yenik düştükleri için ve ölümden kaçınmaktan sakınmadıkları için kendilerine reel olarak dayatılan siyasal olana boyun eğmekten uzaklaşamamaktadırlar. Bu onların köleleştirilmesini sağladığı gibi iktidarlar üzerindeki hegemonyalarını da baltalamaktadır. Birey, toplum ve ulus devlet kavramları ile müslüman zihin iğdiş edilmekte ve kendisi olacak bir düşünce ve bakıştan giderek uzaklaştığı için dünyevileşmeyi derinleştirerek yaşamaya devam etmektedir.

Gazze’de Müslümanların gözleri önünde binlerce çocuk, kadın ve sivil insanların öldürülmesine müslümanca bir tepki üretilememesinin temel nedeni de bu vehn olma halinin kendisidir. Allah korkusu, ahiret korkusu ve hesap korkusu yerine reel olan, kendisini anda etkileyen durumları ciddiye alarak dünyayı yaşamak ve dünyevi konforu kaçırmamak için her türlü edep, adap, kıymet ve imani ilkeleri geride bırakmaktan imtina ettirmemektedir. Çok kısmi bir tepkisellik ise yeterli gücü inşa edemediği için hala bu katliam devam ederken, İran saldırısı, öncesinde ise Lübnan ve Suriye saldırıları yapılmıştı. Ama hala müslüman ülkelerin kurduğu siyasal kurumlar ve birlikler şiddetle kınamaktan öte bir şey yapamamaktadır.

Yukarıda verdiğimiz hadis, bugün peygamber sözü olarak doğru bir biçimde idrak edildiğinde Peygamberliğin en büyük işareti ve nişanesi olarak bir mucize biçiminde algılanmalı ve durumdan kurtulmanın yolları aranmalıdır. Ki bu yolu da peygamber (as) zaten bildirmektedir. Önemli olan bakışını hangi bilgi türüne yaslaman gerektiği konusundaki zaafını giderebilecek bir dirayeti ortaya koymaktır.

Korkunun ecele faydası yoktur. Kişi için seçili bir yaşam tarihi var. Ne fazla ve ne eksik kişi yaşar. Eceli geldiği zaman güçlü ve zayıf oluşu belirleyici olmayacaktır. Vakti ve saati dolan gidecektir. İşte bu temel gerçeklik, dünyevi korkuyu ve konforun sağladığı güvenin boş olduğunu gösterecek temel bakışı işaret eder.

Devletler ve kurumsal yapılar yanında kişisel ve sivil hareketlerde vakti ve saati geldiğinde tükenecektir. Her ümmetin de bir eceli vardır. Ne daha önce ve ne daha sonraya ertelenir. Bu temel gerçeklik zemini içinde strateji adı altında temel ilkeler ve düsturlardan vazgeçmenin bedeli hem bu dünyada ve hem ahirette ağır olacaktır.

Durumu izah sadedinde Trump başkan seçildikten sonra Ortadoğu turu gerçekleştirdi ve dört trilyon doları müslüman ülkelerin liderlerinden toplayarak kendi iktisadi sistemini toparlamaya çalıştı. Peki, bu üç müslüman halkı olan ülkenin ümmetin hakkı olan parayı ABD başkanına sunmasının karşılığı ne idi; iktidarlarını koruma kaygısı ve güvenlik arayışı…

İşte içimizdeki dünya korkusunu ve ölüm korkusunu yenmek için güzel bir örnek, hem de bugüne ait bir örneklik; Gazze halkının topyekûn ölümü öldürdüklerini gözlemlemektir. Savaşanları, sivilleri, kadınları, çocukları ölümden korkmadan düşmana karşı direnişe devam etmektedir. Hem de konforu kaybetme korkusu yaşamadan; çünkü bütün konfor alanlarını kaybetmelerine, açlık ve her türlü imkânlardan uzak kalmalarına rağmen, ölümü öldürerek İsrail’e karşı direnişi sürdürmektedirler.

Eğer, Müslümanlar bu vehn tuzağından kurtulmazlarsa, bugün Gazze, Lübnan, Suriye ve İran’ın başına gelenler hepsinin başına gelecektir. Ya da köleleştirilerek kendi iman ve amellerinden uzak tutularak cehenneme kendi elleri ile girmeleri sağlanacaktır. Müslümanların tez elden uyanması ve kendisine gelmesi, vehn tuzağından kurtulması, ölümün ve dünyevi kazancın ilahi inayet ile ilgili bir gerçekliğinin olduğunu bilerek hareket etmeleri kurtuluşlarının vesilesi olacaktır.

Vehn/korku köleleştirir, iman ise özgürleştirir…

Abdulaziz Tantik

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum