Reklam
Vedat KAHYALAR

Vedat KAHYALAR

[email protected]

SOSYOLOJİ'NİN KİTABINI YAŞAYARAK YAZDIM

13 Eylül 2025 - 10:46

SOSYOLOJİ’NİN KİTABINI YAŞAYARAK YAZDIM

Sosyoloji, yalnızca raflarda duran akademik kitapların sayfalarında ya da üniversite kürsülerinde yapılan tartışmalarda gizli bir disiplin değildir. O, hayatın tam ortasında; gündelik ilişkilerin, krizlerin, kırılmaların, yeniden doğuşların içinde filizlenir. Her yeni deneyim, her yeni sınav, toplumsal yapının sayfalarına yeni bir satır ekler. Sosyoloji, tamamlanmış bir bütün değil; her an yeniden yazılan, yeniden kurulan, çatışmalarla ve uzlaşmalarla beslenen canlı bir akıştır.
 
Ben de bu kitabı, hiç istemediğim hâlde, kendi bedenim ve ruhum üzerinden yaşayarak yazdım.
 
Bir yıl önce geçirdiğim talihsiz bir ev kazası, hayatımda keskin bir dönemeç açtı. Yüksekten düşmenin ardından ağır yaralandım; bedenimde çoklu kırıklar, ruhumda ise derin izler kaldı. Uzun süren operasyonlar, aylarca yatağa bağlı kalış, bitmek bilmez kontroller ve hâlâ süren iyileşme çabası… Bugün üzerinden bir yıl geçti; hâlâ bastonsuz yürüyemiyorum. Ama bütün bu süre, bana insan ilişkilerini, toplumun gerçek yüzünü yeniden görme ve sorgulama fırsatı verdi.
 
Yatağa bağlı günlerimde, vefa, nezaket, duyarlılık ve dayanışmanın toplumda ne kadar az ya da çok yaşatıldığını çıplak gözle görme şansı buldum. Bir yanda içtenlikle yanımda olan, yüreğini ortaya koyan dostlarım vardı; öte yanda ise akrabalık, komşuluk ve arkadaşlık kavramlarının çoğu zaman sadece sözde kaldığını acı bir şekilde deneyimledim.
 
Hızla büyüyen şehirlerin, yapay kentleşmenin insan ilişkilerini ne kadar yüzeyselleştirdiğini daha önce bu denli fark etmemişim. Komşuluk, akrabalık, dava arkadaşlığı gibi değerler, içi boşalmış birer kabuğa dönüşmüş. Dayanışmanın yerini bireysel çıkarlar, samimiyetin yerini çıkar hesapları almış. Hastane koridorlarında ve yatağa mahkûm günlerimde, toplumun aslında ne kadar sığ, çıkar odaklı ve güç ilişkileri etrafında şekillendiğini görmek hiç de zor olmadı.
 
Bunca vefasızlığın ardından, bazı insanların gönlümde hiçbir karşılığı kalmadı artık; kaça deseler, hiçe sayarım.
 
Ama öte yandan, hayatıma ışık düşüren güzel insanlar da oldu. Eski bir aile dostumuzun oğlunun, bir gün bile refakatimi aksatmayan fedakârlığını nasıl unutabilirim? Ne akrabalıkta, ne komşulukta, ne de herhangi bir resmî bağda hesaplayamayacağım bir dayanışma örneği yaşadım, bu dünyada hâlâ iyiliğin var olduğuna inandıran.
 
Torunlarımın getirdiği kitaplar, uzaklardan edilen görüntülü aramalar, moral veren birkaç cümle, eşimin ve evlatlarımın vefası… Bunlar, karanlık günlerimin en parlak ışıkları oldu.
 
Bastonla bindiğim toplu taşıma araçlarında gençlerin duyarsızlığı karşısında kırıldım; buna karşın orta yaş ve üzerindeki insanların yardımseverliği bana umut verdi. Karşıdan karşıya geçerken trafiği durduran o şoför kardeşimin yüzünü hatırlamıyorum belki ama duasını hâlâ gönderiyorum ona.
 
Bir de üstünlük taslayarak yaşayanlar vardı: çıkar ilişkisi bittiğinde bir daha aramayanlar, sırf usulen ziyaret etmek isteyip bunu bile son anda iptal edenler… Onlara sadece acı bir tebessümle baktım. Çünkü asıl yoksunluk, karakterin yoksunluğuydu.
 
Şimdi ağır çekimde yaşıyorum hayatı. Her şey yavaş, her şey derin. Acıya, engellere, ertelediğim hayallere hazırlıksız yakalanmış gibiyim. Ertelediğim nice şey için pişmanlık duyuyorum. Yine de umudum baki: Allah’ın izniyle sağlığıma kavuşacağıma inanıyorum.
 
Geçmişe dönüp baktığımda, mutlulukla hatırladığım ne çok şey biriktirmişim: gerçek dostlarım, seminerlerim, kitaplarım, makalelerim, ziyaretlerim, projelerim… Bunlar, bugün bana güç veren manevi sermayem. Hele, Arastırmacı-Yazar Taner Talaş'ın "Adana'dan Portreler" kitabında yer almam gurur ve mutluluk kaynağım oldu. Vefa ve hatırlanmanın güzelliğini yaşadım.
 
Yaşadıklarım bana şunu öğretti: Sosyoloji sadece kavramların değil, bizzat hayatın kendisidir. İnsan, bazen kendi bedeninde ve ruhunda yaşadığı deneyimlerle toplumsal yapının aynasına bakar. Ben de bu bir yıl içinde hem kendi hayatımın hem de toplumun görünümünü yeniden okudum, yeniden yazdım.
 
Ve gördüm ki: Acılar, en büyük öğretmenmiş

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum