Yüce dinimiz İslam, ilmi büyük bir değer olarak sunar; cehaleti karanlıkla, bilgiyi ise nurla özdeşleştirir. Ancak Kur’an ve Sünnet, bilginin tek başına kurtuluş için yeterli olmadığını, hatta bilgiyle amel edilmediği takdirde ağır bir vebale dönüşebileceğini ifade eder. Bugün, sosyal medya ve dijital dünyada yaşadığımız örnekler, bu gerçeği ne kadar derinlemesine hissettirdiğini göstermektedir. Hayatının odağında ilim ve amel olan Peygamber Efendimiz her haliyle, tüm insanlığa çağlar üstü mesajlar vererek “ilim öğrenmek-amel etmek-takvaya ulaşmak” konusunda bizlere en büyük nizam rehberidir.
Bilmek Yeter mi?
Sadece bilmek insanı kurtuluşa erdirmez; bu bilginin hayata geçirilmesi, yani amel ile birleşmesi gerekir. Günümüzde, sosyal medyada paylaşım yapan pek çok kişi, bilgiye dayalı içerikler üretiyor; ancak bu bilgilerin çoğu, doğru bir şekilde uygulanmamaktadır. Örneğin, sağlıklı yaşam bilgilerini paylaşan bazı sosyal medya-internet ünlüleri(!), kendi yaşamlarında bu tavsiyelere uymadıklarında, toplumda bilgi ile amel arasındaki uçurumu gözler önüne seriyorlar. Hatta göz önünde olan “ilmi yüksek” bazı kimseler bile insanlara çok kötü örnek teşkil etmektedirler. İslam düşüncesinde ise ilim ve amel ilişkisi, insanın ebedi kurtuluşunu etkileyen temel bir meseledir.
Bilmek Yetmez, Yaşamak Gerek
Günümüz dünyasında bilgiye ulaşmak kolay ama bilginin gereğini yapmak zor. Sosyal medyada “bilgili” görünen nice kişi, söyledikleriyle yaşantıları arasında derin çelişkiler sergilemektedirler. Bir yandan dinî kavramları paylaşırken, diğer yandan gösteriş, kibir ve ahlaki yozlaşmaya alet olmaktadırlar. Ekranlarda dini anlatıp hayatında onu yaşamayanlar, genç zihinlerde inanç krizine sebep olmaktadırlar. Tıpkı şeytan gibi; o da Allah’ı biliyordu ama kibriyle helak oldu. Bugün bilgiyle övünüp ahlakla sınanmayan bir kesim var. Oysa gerçek kurtuluş, bilgiyi hayat kılmakla olur. Bilmek yükümlülüktür; yaşanmayan bilgi, insanı yükseltmez, üzerine atılan toprağa dönüşebilir. Öyleyse sorumuz şu olmalı: “Ne kadar biliyorum?” değil, “Bildiğimle ne yapıyorum?”
Zihinsel Birikim mi, Yaşanmış Hikmet mi?
Bilginin yüceltildiği çağlarda yaşasak da İslam dini bilgiye salt bir entelektüel kazanım olarak bakmaz. Bilgi, ancak ahlakla, takvayla, ihlasla ve amel ile birleştiğinde gerçek değerini bulur. Vahiy süreci, aynı zamanda insanın aklını kullanmaya davettir. Ancak bu okuma sadece gözle değil, kalple ve eylemle de olmalıdır. Dil ayrı amel ayrı ise, yollar birlikte yürünmüyorsa “akıbet” korkulacak bir hale dönüşebilir.
İslam’da İlim Kavramı
Kur’an’da “De ki; hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Ez Zumer/9) ayetiyle bilgi sahibi olmanın önemi vurgulanır. Ancak günümüz dünyasında, bilgiye ulaşmak hiç de zor değilken, gerçek anlamda bilgi edinmek ve o bilgiyi doğru şekilde kullanmak büyük bir sorumluluk haline gelmiştir. Sosyal medya, anında bilgi akışı sağlasa da doğru kaynaktan öğrenmek ve yaşamak bu bilgiyi gerçekten anlamak için gereklidir. Ancak ne yazık ki, sosyal medyada hızla yayılan yanıltıcı bilgiler, doğru kaynaklardan edinilen bilgiyi gölgelemektedir. İsim, statü ve sergilenen tavır ve sahipleri kim ve ne olursa olsun “hakikat” değilse vay onu/onları örnek alanların da haline o zaman!
Bilginin Amelle Bütünleşmesi
Kur’an’da, ilimle amel etmeyen Yahudiler “kitap yüklü merkeplere” (Cuma/5) benzetilmiştir. Günümüzde, bazı ünlü sosyal medya fenomenleri de doğru bildikleri bilgileri sürekli paylaşırken, kendilerinin bu bilgileri uygulamaktan uzak durmaktadırlar. Bu, bilginin hayata geçmediğinde nasıl bir anlamsızlık taşıdığını açıkça gösterir. Sadece bilgilerle donanmak yetmez, o bilgileri yaşamak, çevremize örnek olmak gereklidir. Sosyal medyada paylaşılan bilgiler, ne kadar doğru olsa da amele dönüşmeden sadece bir gösteriş haline gelir. Sakın sadece “sosyal medya” dediğimiz anlaşılmasın, biz her şeyden önce hayatın gerçek yüzüyle ilgileniyoruz.
Şeytan Örneği: Bilgiyle İsyan
Şeytan’ın kıssası, bilgi ile amel etmeyenlerin durumunu anlatan çarpıcı bir örnektir. Bugün sosyal medyada pek çok kişi doğru bilgileri paylaşıyor, fakat bu bilgileri kişisel çıkarlar için kullanıyor ya da sadece takipçi sayısını artırma amacı güdüyor. Birçok popüler internet ünlüleri(!), zihinlere sağlıklı yaşam, doğru dini bilgiler, ahlaki değerler gibi konuları kazandırmak yerine, kişisel çıkarlarına yönelik içerikler üretiyor. Bu, bilgiyi amelsiz bir şekilde kullanmak gibidir; bir yerde çok şey biliyor olabilirler, ancak gerçek anlamda insanlara fayda sağlanmamaktadır.
İlim ve Sorumluluk
İlim, sadece bireye ayrıcalık değil, aynı zamanda sorumluluk da yükler. “Allah, içinizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltir” (El Mücadele/11) ayeti hem ilmin yüceliğine hem de beraberinde getirdiği yükümlülüklere işaret eder. Bugün, sosyal medya kullanıcıları ve internet ünlüleri(!), bu bilgilere sahipken, toplum üzerinde büyük bir etkiye sahiptirler. Ancak bu gücü doğru ve sorumlu bir şekilde kullanmak gerekir. Bilgi ve popülerlik arttıkça, sorumluluk da artmaktadır. Yanlış bilgi yaymak, toplumu yanıltmak, hatta kötü örnek olmak, büyük bir sorumsuzluktur.
Niyet ve Gösteriş Tehlikesi
İlim, sadece Allah rızası için talep edilmelidir. Aksi takdirde, en ağır hesaba dönüşebilir. Bugün sosyal medyada bilgilerini ve başarılarını gösteriş amaçlı sergileyen pek çok kişi bulunmaktadır. İnsanlara ilim sunarken, amacın sadece Allah rızası olması gerekir. Aksi takdirde, bilgi sadece gösteriş haline gelir, kişisel çıkarlar uğruna kullanılır. Hatta isminin önünde afili sıfatlar bulunan kimi sözde “hocalar” sadece “yıkım ekibinin itinalı çalışan elemanı” olarak varlıklarını şuursuzca devam ettirmektedirler.
Gerçek Âlimin Özelliği: Tevazu
Kur’an’da, “Allah’tan, kulları içinde en çok âlimler korkar” (Fâtır/28) buyurulmuştur. Sosyal medyada ise bazen, bilgilerini sergileyen ve takipçi kitlesi oluşturan kişiler, tevazudan uzak bir tavır sergileyebilmektedirler. Gerçek bilginin, sadece konuşarak değil, yaşantısıyla örnek olması gerektiği unutulmamalıdır. Bugün, popülerlik uğruna kimsenin kimseyi dinlemediği, sadece kendi sesi duyurulmaya çalışılan bir ortamda, hakiki ilmin tevazuyu doğurduğunu unutmamak gerekir.
Bilgi, Kurtuluşun Anahtarı Değil; Eşiğidir
İlim, ancak ihlaslı amel ile birleştiğinde fayda sağlar. Bilmek, kapıyı açan anahtardır; ancak o kapıdan içeri girmek için amel şarttır. Sosyal medyada bilgiler hızla yayılırken, bu bilgilerin gerçek anlamda hayatımıza geçip geçmediği sorgulanmalıdır. Sahte başarı öyküleri ve yanıltıcı bilgiler, sadece kapıyı açar, ancak o kapıdan içeri girmek için amel gerekir. Amel olmadan, bilgi sadece bilgi olarak kalır.
Sahabe Örneği: Az Bilgi, Derin Yaşantı
Ashab-ı Kiram, çok kitap okumamışlardı belki ama öğrendiklerini yaşama konusunda eşsiz örnekler bıraktılar. Bugün sosyal medyada sürekli kitap okuma, bilgi edinme ve başarı hikayeleri paylaşılsa da bunların yaşantıya geçirilmediği pek çok örnekle karşılaşılmaktadır. Hazreti Ömer’in “Biz Kur’an’ı on ayet on ayet öğrenirdik; öğrendiğimizle amel etmeden diğer on ayete geçmezdik” sözü, bilgi ve amelin ideal dengesini temsil eder.
Yaşanmayan Bilgi Yük Olur
İslam’da bilginin amacı, ahlaki dönüşüm ve kulluktur. Bilgiyle amel etmeyen kişi, ateşi tanıyan ama elini çekmeyen gibidir. Günümüzde sosyal medya, doğru bilgiyle dolu olsa da çoğu zaman o bilgilerin uygulama alanı bulması zor olmaktadır. Bilmekle yetinmek değil, bildiğini yaşamak esastır. Bugün bizlere düşen, “Ne kadar biliyorum?” sorusundan önce “Bildiklerimle ne yapıyorum?” sorusunu sormaktır.
Hasılı kelam dostlar, kurtuluş, yaşanan bilgidedir. İlmin meyvesi ahlaktır; bilgiyi hayatına geçirmeyen kişi için o bilgi vebal olabilir.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN – Eğitimci Sosyolog
YORUMLAR